• Anasayfa
  • Sorular
  • Hiçbir şeye bağlanamamak rol mü yoksa kendini savunma mı?
Aile

Hiçbir şeye bağlanamamak rol mü yoksa kendini savunma mı?

Gizli Kullanıcı30 Ekim 2025 23:44

Merhaba, Ait hissedememe,bağlanamamak,hiçbir zaman devamlı bağ kuramamak ve hep büyük bir boşluk hissetmek neden kaynaklanıyor ? Çocuklukta olanlarla ilgisi var mı ? Ben doğduğumda ebeveynlerim çok gençti, ikisi de üniversiteye gidiyordu ve evlilikleri babamın ne annemi,ne de beni sevmediği,hiç bir zaman da sevmeyeceği bir evlilikti.Bana sürekli aneannem ve ya babaannem bakıyordu söylediklerine göre.Kaçıngan veya korkulu bağlanma türü olabileceğimi onaylayan yazılar okudum. Yine de anlamıyorum. Geçmişte olanları nasıl hatırlaya bilirim ? Ya da bastırılan duygularla ne yapabilirim ? Bu boşluğu nasıl doldura bilirim ?Önceden teşekkür ederim.

Bu soru 31 Ekim 2025 14:20 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Ait hissedememe, bağlanamama ve duygusal olarak hiçbir yere tutunamama deneyimi, genellikle sadece bugünün bir sorunu değildir; geçmişten taşınan, erken dönem ilişkilerde şekillenmiş bir güven meselesidir. Bağlanma, doğduğumuz andan itibaren anne-babamızla kurduğumuz duygusal temasla şekillenir. Bu temas yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir bağdır; yani bebekken ağladığında biri gelir mi, korktuğunda sarılır mı, ihtiyaçlarını fark eder mi, duygularına karşılık verir mi? Tüm bu deneyimler beynin temel güven ve aidiyet hissini kodlar. Eğer o dönemde bakım veren figür tutarsız, mesafeli, kaygılı veya duygusal olarak erişilemezse, çocuk beyninde “benim duygularım önemsenmiyor” ya da “yakınlık tehlikelidir” inancı gelişebilir. Bu inançlar da yetişkinlikte “kimseye tam bağlanamıyorum”, “bir şey hep eksik” ya da “birine yaklaşınca hemen uzaklaşmak istiyorum” gibi kalıplara dönüşür.


Senin anlattığın hikâyede de bu temanın izleri oldukça belirgin. Anne ve babanın çok genç yaşta olması, kendi kimliklerini inşa etme sürecinde olmaları, duygusal olarak senin ihtiyaçlarını tam karşılayamamış olabilir. Onların kendi ilişkilerinde yaşadığı sevgi eksikliği, güven çatışması ve ilgisizlik hali, senin de duygusal dünyana bir “boşluk” olarak yansımış olabilir. Çünkü bir çocuk, kendisini annenin ve babanın gözlerinden tanır. Eğer o gözlerde yeterince yansıtılmadıysan, yani “sen varsın ve değerlisin” mesajını alamadıysan, yetişkinlikte “ben kime aittim, kim beni gerçekten istedi?” gibi sorular zihninde yankılanmaya devam eder. Bu boşluk hissi, aslında duygusal olarak görülmemiş, tutulmamış ve anlaşılmamış bir çocuğun içsel yankısıdır.


Bu bağlamda “hiçbir şeye bağlanamamak” bir “rol” değil, bir savunma biçimidir. Bu savunma, geçmişte yaşadığın duygusal ihmalin, değersizlik hissinin ya da reddedilme korkusunun yeniden yaşanmaması için zihnin tarafından geliştirilmiş bir koruma mekanizmasıdır. Çünkü birine veya bir şeye bağlanmak demek, duygusal olarak açılmak, kendini göstermek ve kırılabilir hale gelmek demektir. Çocuklukta bu açıklık seni acıtmışsa, yetişkinlikte bilinçdışı olarak “bağlanırsam yine incinirim” diye düşünürsün. Bu yüzden de yakınlık, güven ya da derin duygusal temas sana tehlikeli gelir. Bir tarafın çok ister, ama diğer tarafın hemen geri çekilir. Bu döngü seni hep aynı noktaya getirir: bir boşluk, bir eksiklik ve bir ait olamama hali.


Bu durumu yalnızca “bağlanma türü” ile açıklamak yeterli değildir. Çünkü aidiyet hissi sadece ilişkisel değil, bedensel, bilişsel ve varoluşsal bir meseledir. Bedenin, duyguların ve düşüncelerin arasında kopukluk olduğunda kişi köksüz hisseder. Bu durumda bedenle yeniden bağlantı kurmak (örneğin farkındalık temelli egzersizler, nefes çalışmaları veya duygu odaklı terapi yöntemleriyle) aidiyet duygusunun yeniden inşasında büyük rol oynar. Zihin geçmişte kalmış acı anıları sürekli tekrar ederken beden “ben şu anda güvendeyim” mesajını almaz. Bu nedenle terapi sürecinde bedenin verdiği tepkileri fark etmek, “ben şimdi neredeyim, ne hissediyorum?” sorusunu sık sık sormak, bu kopukluğu onarmanın bir başlangıcıdır.


Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımı ise bu döngüyü fark etmek ve yeniden yapılandırmak için oldukça etkili bir yöntemdir. BDT, senin zihninde kökleşmiş “ben bağlanamam”, “herkes bir gün gider”, “yakınlık beni boğar” gibi düşünce kalıplarını sorgular. Bu kalıpların çoğu bilinçdışı olarak geçmiş deneyimlerden gelir; ama bugün fark edildiğinde ve sorgulandığında değişebilir hale gelir. Örneğin, birine yakınlaştığında hemen uzaklaşma isteğini fark ettiğinde, “şu an gerçekten tehlikede miyim, yoksa geçmişin korkusu mu konuşuyor?” diye kendine sormak, zihnin otomatikleşmiş savunmasını yavaşlatır. BDT’de kullanılan düşünce günlüğü, bu içsel kalıpları yazıya dökerek onları görünür kılmanı sağlar. Böylece “ben hep böyleyim” inancı yerini “böyle hissetmemin bir nedeni var” farkındalığına bırakır. Bu farkındalık, değişimin ilk adımıdır.


BDT’nin bir diğer önemli boyutu da davranışsal aktivasyon ve deneyimsel yeniden yapılandırma süreçleridir. Kişi, bağ kurmanın zor olduğunu düşündüğü durumlarda genellikle geri çekilerek kendini korur. Ancak bu kaçınma, yalnızlık ve boşluk duygusunu daha da derinleştirir. BDT’de bu döngüyü kırmak için, küçük adımlarla yeniden bağlantı kurma davranışları denenir. Örneğin, biriyle samimi bir konuşma başlatmak, duygularını küçük dozlarda paylaşmak, bir topluluğa katılmak gibi. Bu tür deneyimler, beynine “yakınlık = tehlike” inancının her zaman doğru olmadığını öğretir. Yani beynin yeni bir öğrenme sürecine girer. Bu, terapi sürecinde en güçlü iyileşme alanlarından biridir.


Ayrıca, bastırılmış duygularla çalışmak da bu sürecin önemli bir parçasıdır. Çünkü bastırma, yalnızca duyguları değil, kişinin kendi canlılığını da bastırır. Çocukken yaşadığın hayal kırıklığı, sevgisizlik, ihmal veya değersizlik hisleri bugün hâlâ bilinçdışında kayıtlı olabilir. Bu duygulara temas etmek, onları yeniden yaşamak değil, güvenli bir ortamda kabul etmektir. Bu bastırılmış duygularla teması hem duygusal hem bedensel düzeyde destekler. Duyguların bedende nasıl hissedildiğini fark etmek, onları adlandırmak ve güvenli biçimde ifade etmek, “boşluk” hissini yavaş yavaş “kendine ait olma” hissine dönüştürür.


Bu noktada unutmaman gereken şey, bağlanamamanın bir eksiklik değil, bir uyum çabası olduğudur. Çocuklukta duygusal olarak güvenemediğin bir çevreye uyum sağlamak için geliştirdiğin bu mekanizma, o zaman seni korumuştu. Şimdi ise seni yalnızlaştırıyor olabilir. Bu farkı görmek bile büyük bir adımdır. Artık geçmişteki koşulların içinde değilsin; bugün kendine güvenli bir alan yaratma gücün var. Bu güvenli alanı bir psikolog eşliğinde kurmak, duygusal olarak yeniden kök salmanı sağlar.


Son olarak, geçmişi hatırlama konusuna da değinmek gerekir. Çocukluk anılarının çoğu bilinçdışında kalabilir; ama duygusal hafıza asla kaybolmaz. Zihin o anları hatırlamasa da beden ve duygular hatırlar. Bu yüzden, “nedenini bilmediğim bir huzursuzluk”, “bağ kurunca panik hissi” gibi tepkiler aslında geçmişin izleridir. Bu izleri hatırlamak için kendini zorlamak gerekmez; terapi sürecinde güvenli alan oluştuğunda, bu anılar ve duygular kendiliğinden yüzeye çıkar.


Özetle, hiçbir şeye bağlanamamak bir karakter özelliği değil, geçmişte oluşmuş bir savunmadır. Bu savunmanın ardında görülmemiş, sevilmemiş ve tutulmamış bir çocuk vardır. O çocuğa yeniden güven vermek, duygularına alan açmak, kendine ait bir yer inşa etmek mümkündür. Bilişsel düzeyde “yakınlık tehlikeli değildir” inancını yeniden kurarken, duygusal düzeyde “ben artık güvendeyim” hissini bedensel olarak deneyimlemek gerekir. Bu, zaman isteyen ama mümkün olan bir süreçtir. Terapide, geçmişin acılarını değil, bugün kendinle yeniden bağ kurma gücünü çalışırsın. Çünkü bağlanmak aslında önce kendine bağlanmakla başlar.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler

1
Objeye Odaklanma
Objeye odaklanma egzersizi, dikkati tek bir noktaya yönlendirerek zihinsel dağınıklığı azaltır. Seçt...
Farkındalık⏱️ 2 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
2
Taşla Duyusal Farkındalık Egzersiz
Taşla duyusal farkındalık egzersizi, dokunma duyusunu kullanarak zihni ana getiren etkili bir çalışm...
Farkındalık⏱️ 2 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
alinti

Çok açıklayıcı ve detaylı bir cevaptı.Çok teşekkür ederim.Danışanlarınız çok şanslı.

Yorumlar

Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. ☺️ Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

1 Kasım 2025 09:05

Cevaplanmış benzer sorular