Psikoloji

içe döndüm, yaşadıklarımı anlamlandıramıyorum

Gizli Kullanıcı2 Haziran 2025 13:11

Merhaba benim kişilik yapım her zaman sessiz sakin uyumlu içe dönük şeklinde. Genelde böyle tanımlarlar. Genelde çok sosyal biri değilim ama uyum sağlayan bir yapım vardır. Üniversite gittiğimde çok kendimi açamadım sürekli eve geliyordum. Kaygılıydım o dönem hep mide bulantıları vs yaşıyordum. Alışamamış adapte olamamıştım. Sosyalleşememiştim. Çevremde genelde çok insan olmadı. Çok kaygılı yapım yüzünden bende hayatı böyle istediğim gibi yaşayamadım. Mide bulantılarım hep devam etti. Depresif olduğumda işe başlarken veya çok kaygılanınca psikoloji okuması yaptım bolca. Sanki vücudumun alarm sistemi bozulmuş gibiydi. Nefes çalışmaları yaptım. Ama kökenindeki problemi bulamıyorum. Bu lisede sınıfta kaldığım dönem başlamıştı bende. O dönem yalnızdım kimse yoktu içe kapanıktım. Yeni bir sınıfa yeni dönemi tekrar okumak vs bunlar beni çok kaygılandırmış belli ki. Bir de o dönem erkek arkadaşım beni kandırmıştı arkadan oyunlar çevirmişti. Arkadaşlarımla beraber. O yüzden aynı okulda aynı döneme yeniden başlamak kimseyi tanımamak beni ürkütmüştü. Her sabah öğürerek okula gidiyordum. Bu dönem çalışmıyorum. Hayatıma biri girmişti. O da eski ilişkisini unutamamıştı. Ben tekrar bir şans verdim içinde bir şey kalmadıysa devam edelim dedim. Ama tekrar tekrar bana aynı şeyleri yaşattı. Hayal kırıklığına uğradım her defasında. O sosyal biri ben içe dönük biriyim. Yaşamlarımız çok farklıydı. Yalanlar sürekli aynı hatalar çok yorulmuştum artık benim tepkilerim genelde susarak içe dönük olduğum için sessiz mesafe koyarak olur. Son raddede onunla böyle bir şey yaşamıştık. Tepkilerim yüzünden çok eleştirildim. Kaygılı olduğum için de böyle sürekli iniş çıkışlı bir ilişki bana zor geliyordu. Ben sakinlikten hoşlanan biriyim. Ama sürekli başka biri başka insanlar bunlar beni çok yoruyor. Yapım gereği de kendi hayatımda 6 tane arkadaşım vardır. Onun hayatı sürekli yeni insanlar yeni yerler üzerine konuşkan biri. Bense çok az insan seven biriyim. Sorunlu gibi gözükmekten yoruldum. Son yaşadıklarımdan sonra içe döndüm ve uzun süre kimseyle temas etmedim. Şimdi ne yapmam gerek bilmiyorum yardım edin. Bende gördüğünüz eksiklikleri lütfen söyleyin. Kaygılı ruh halim hayatı sürekli negatif algılama biçimim insanlarla iletişimden yorulmam geri çekilmem bunlar yüzünden güzel bakamıyorum son yaşadıklarımın çok etkisi var bunda. Şimdiden teşekkür ederim

Bu soru 3 Haziran 2025 10:43 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Yazdıklarını büyük bir dikkatle okudum. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; yaşadıkların bir “sorun” değil, bir sürecin ifadesi. Bu süreç, senin gibi duygularına hassasiyetle yaklaşan, iç dünyasıyla bağ kuran biri için oldukça yorucu ve kafa karıştırıcı olabiliyor. Kendini tanımlarken kullandığın kelimeler -“sessiz”, “uyumlu”, “içe dönük”, “kaygılı”, “yorulmuş”-aslında senin çok uzun süredir kendi içinde taşıdığın yüklerin bir özeti. Bu kadar uzun süredir bu yükleri sırtında taşıyor olmak, zamanla hayata dair enerjini azaltmış ve seni anlamlandırma sürecine yönlendirmiş. Bu yönelimin, iyileşme yolculuğunun başladığını gösterir.


Anlattıklarının satır aralarında, dış dünyayla bağ kurmanın senin için ne kadar meşakkatli olduğunu görüyoruz. Üniversiteye başlama sürecin, çevreye uyum sağlama çaban, yalnız kalma korkun ve hatta bedeninin bu strese verdiği fizyolojik tepkiler –tüm bunlar bir bütünün parçaları. Çoğu zaman insanlar psikolojik zorlukları “sadece düşünsel” olarak değerlendirir. Oysa zihinsel yüklerimiz, bedensel belirtilerle de kendini ifade eder. Mide bulantısı, sabahları yaşanan öğürme hissi, bedendeki gerginlikler -bunların hiçbiri tesadüf değil. Vücudun adeta “bir şeyler yolunda değil” diye alarm veriyor. Sen de yıllardır bu alarmı susturmaya çalışıyorsun.


Lisede sınıfta kalma deneyimin, senin için bir dönüm noktası olmuş. O dönem yalnız kalmışsın, yeniden başlamak zorunda kalmışsın, güven duyduğun insanlardan hayal kırıklığı yaşamışsın. Tüm bunlar, gençlik yıllarının o hassas duygusal dengesinde çok büyük etkiler bırakır. Özellikle güven ilişkisi kurduğun birinin -erkek arkadaşının- sana oyun oynaması, bu dönemi daha da karmaşık hale getirmiş. Belki de o dönem “kimseye tam güvenemem” inancı zihnine yerleşti ve o gün bugündür ilişkilerinde hep tetikte, hep temkinlisin. Bu, bir başa çıkma mekanizmasıdır ama aynı zamanda seni ilişkilerde çok yorabilir.


Kendini “içe dönük” olarak tanımlıyorsun. Bu senin bir özelliğin, bir eksiklik değil. Bazı insanlar kalabalık ortamlarda enerji kazanır, bazıları ise yalnız kaldıklarında. Sen ikincisisin. Bu, seni daha az değerli ya da daha az sosyal yapmaz. Yalnızca enerjini nasıl koruyacağını, nelere ihtiyaç duyduğunu daha net fark etmeni gerektirir. Ancak toplumun dışa dönüklüğü yücelten yapısı, senin gibi bireylerde “yetersizlik hissi” oluşturabilir. Senin az insanla derin bağ kurma arayışın, aslında ilişkilerdeki kalitenin ne kadar önemli olduğuna işaret ediyor. Az ama derinlikli ilişkiler, sana daha fazla güven, huzur ve samimiyet sunar. Bu nedenle sosyal biri gibi davranmaya zorlanman, senin doğana aykırı olduğu için seni yormuş olabilir.


İlişkin konusunda yaşadığın zorluklara gelirsek... Zıt karakterlerin birbirini tamamlaması romantik filmlerde güzel bir tema olabilir ama gerçek hayatta, bu farklar zamanla yorucu hale gelebilir. Partnerinin sürekli sosyal olması, yeni insanlar, yeni ortamlar içinde varlık göstermesi; senin kendi alanına, durağanlığa ve sadeliğe duyduğun ihtiyacı karşılamıyor. Bu da sana “yetersizim, uyumsuzum” hissini yaşatıyor olabilir. Oysa sorun sende değil, ilişkinin doğasında. Partnerin farklı bir yapıda, sen ise bambaşka bir iç dünyaya sahipsin. Bu farklar, bir uyumsuzluk değil ama bir “beklenti çatışması” yaratmış gibi görünüyor. Ve bu çatışmalar seni daha da içe döndürmüş.


Sakinlik, huzur, güvenlik hissi senin için birincil ihtiyaç. Ama yaşadığın ilişki sana bu temel duyguları verememiş gibi görünüyor. Sürekli tekrar eden hayal kırıklıkları, karşı tarafın seninle uyumlanmaması, seni anlamaması, senin doğal olan mesafe koyma ya da sessiz kalma gibi tepkilerini eleştirmesi –bunlar bir ilişkide olması gereken saygılı zemini zedelemiş. Bu yüzden ilişkinin seni iyileştirmek yerine daha çok içe kapattığını görmekteyiz. Ve bu kapanma hali bir savunma değil; bir korunma biçimi.


Son dönemlerde kimseyle temas kurmadığını, içe çekildiğini ifade etmişsin. Bu da bir savunma mekanizması. Yalnızlık bazen bir ihtiyaçtan doğar: Yorgun ruhun biraz dinlenmek, zihnin sessizleşmek ister. Bu süreci suçlamak yerine, onun sana ne söylediğini anlamaya çalış. Kendine şu soruyu sorabilirsin: “Bu sessizliğin bana ne anlatıyor? Hangi yorgunluklarımı dinlendiriyorum?” Belki de ilk defa hayatında durup, kendini dış dünyadan uzaklaştırarak iç dünyana yöneliyorsun. Bu da bir dönüşümün habercisi olabilir.


Peki ne yapabilirsin?


Öncelikle şu andaki halini yargılamadan kabul etmekle başlayabilirsin. Kendini düzeltmek, değiştirmek zorunda değilsin. Önce kendini anlaman, kendine şefkat göstermen, yorgunluğunu kabul etmen gerek. Bu yazdıkların zaten senin “farkındalık” aşamasına geldiğini gösteriyor. İnsan önce sorununu fark eder, sonra kabul eder, ardından da değişim başlar. Sen de şu anda bu üçlü yolun ilk iki aşamasını geçmiş gibisin.


Kökenindeki problemleri bulamadığını söylüyorsun ama aslında yazdıkların bu kökenlere ışık tutuyor: Lise döneminde yaşadığın yalnızlık, travmatik ilişkiler, güven kaybı, sosyal baskı, fiziksel semptomlar –bunların hepsi kök nedenin parçaları. Bu parçaları birleştirmek için bireysel danışmanlık süreci çok faydalı olabilir. Özellikle bilişsel davranışçı terapi ya da içe dönüklükle barışmaya yönelik yaklaşımlar, kendine dair düşünce kalıplarını yeniden yapılandırmana yardımcı olabilir.


İç sesini bastırmaya değil, onu tanımaya çalış. Ne söylüyor sana? Sürekli bir eleştiri, “yetmiyorsun, eksiksin, sorunlusun” gibi sesler mi duyuyorsun? Bu seslerin kökeni belki çocukluk döneminde şekillenmiş olabilir. Aileden, okuldan, sosyal çevreden gelen küçük ama tekrarlayan mesajlar zamanla kendi iç sesin olur. Ama bu ses senin hakikatin değil. Sadece zamanla oluşmuş bir düşünce kalıbı. Bu kalıpları fark edip dönüştürmek mümkündür.


Son olarak, senden bir eksiklik görmem istenmiş. Ama dürüstçe şunu söylemeliyim ki senin eksikliğin değil, fazlalığın var: Fazla sorumluluk, fazla duyarlılık, fazla yüklenmişlik. Belki de hayatında artık “az” olan şeylere yer açmalısın: Az kişi, az ses, az yük. Daha çok iç sesine, daha çok şefkate, daha çok dengeye ihtiyacın var. Kendini iyileştirmenin yolu, kendinle yeniden tanışmak. İçsel dünyanı onurlandırmak. Kendini kabul etmek. Bu yolda atacağın her küçük adım, seni daha sağlam bir zemine taşıyacak.


Eğer bu süreçte yalnız kalmak istemezsen, profesyonel bir psikolojik destek sürecine başlamak sana çok iyi gelebilir. Bu yazının bir başlangıç olduğunu unutma. Eğer daha farklı konularda da konuşmak, yazmak istersen yeni bir soru oluşturabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

alinti

İyi ki varsınız ♥️