İlişki durumları
Sevdiğim kadına açıldım. Beraber planlar yaptık güldük eğlendik ancak geçmişten gelen sorunları vardı onları halledip tekrar devam edelim dedi ben ise o sorunlar neyse beraber halledicez beraber aşıcaz dedim anlattı şu an o sorunları hallediyo, her gün işe ben bırakıyorum hergün işten ben alıyorum yoğun çalıştığımız için bunların haricinde çok vakit geçiremiyoruz. Gün içersinde birkaç arama ve birkaç mesaj oluyo genelde mutluyuz ama gün içerisinde ben kendimi onu düşünmekten iyi mi kötü mü diye kendime sormaktan alıkoyamıyorum bazen ise o sorunlar halledilmeyecek sonrasında bizi etkileyecek diye korkuyorum. Tüm korkularımı ve duygularımı açıkca ifade ettim aslında seni kaybetmekten korkuyorum dedim. Anlayışla karşıladı bende seni kaybedemem dedi. Ailesiyle tanıştırmak istiyo ilerleyen süreçte. Ciddi düşünüyoruz ikimizde aslında ama ben bu duygu durum değişikliğiyle çok yoruluyorum. Gün içerisinde onu düşünmek yerine işime odaklanmak başka şeylerle meşgul olmak istiyorum. Bazen kendi içimde gitgeller yaşıyorum ama ortada hiçbir sebep yok. Eski ilişkilerimin getirmiş olduğu hezeyanlar bunlar onunda biliyorum. Beraber planlar kuruyo ilerleyen süreçte şunu yaparız bunu yaparız diye sürekli söylüyo. Ben sadece yanımda olsun istiyorum sabahları ve akşamları koşa koşa gidiyorum onun için birşeyler yapmaktan keyif alıyorum. Yanyanayken çok rahatım ama gün içerisinde ayrı kaldığımız zaman felaket oluyo benim için..nasıl aşabilirim. İlerleyen süreçte bu durum ilişkimizi etkileyecek biliyorum. Bu benim aşmam gereken sorunlar onu alakadar eden durumlar değil. Bu zamana kadar hiç belli etmedim darlamadım bunaltmadım ama bende yorgun hissediyorum..
Bu soru 11 Ekim 2025 21:29 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Öncelikle Merhabalar,
Paylaştıklarınız, aslında oldukça derin bir duygusal süreçten geçtiğinizi gösteriyor. Anlattıklarınızda hem sevgi hem de kaygıyı hissettim. Bir yandan sevdiğiniz kadına karşı samimi, adanmış ve güven temelli bir ilişki kurma isteğiniz var; diğer yandan içten içe kaybetme korkusuyla, belirsizliklerle ve geçmiş deneyimlerin bıraktığı duygusal izlerle mücadele ediyorsunuz. Bu iki duygunun aynı anda var olması, yani hem sevmenin hem de kaybetme korkusunun birlikte yaşanması, aslında çok insani bir durum. Ancak bu denge zamanla yorucu hale geldiğinde, kişi duygusal olarak tükenmiş hissedebilir, siz de şu anda bu yorgunluğu oldukça açık bir şekilde tarif ediyorsunuz.
İlişkinizde aslında somut bir problem görünmüyor. Beraber vakit geçiriyorsunuz, iletişiminiz açık, o da sizin gibi ciddi düşünüyor ve size karşı anlayışlı. Fakat gün içerisinde yaşadığınız o içsel dalgalanma , “Acaba iyi miyiz? Benden uzaklaştı mı? Bu sorunlar bizi etkileyecek mi?” gibi düşünceler, büyük ihtimalle geçmiş ilişkilerinizde edindiğiniz duygusal deneyimlerin bir yansıması. Zihniniz, geçmişteki olumsuz deneyimlere dayanarak bugünü koruma altına almak istiyor; “daha önce kaybettim, şimdi aynı şeyi yaşamayayım” diye sizi uyarıyor. Ancak bu uyarı sistemi fazla aktif hale geldiğinde, sevgiyle birlikte sürekli bir kaygı hissi de taşımaya başlıyoruz.
Kaygı burada bir tür “bağlanma alarmı” gibi çalışıyor. Sevdiğiniz kişiden kısa bir süreliğine bile ayrı kaldığınızda, zihniniz hemen bir boşluk hissediyor ve o boşluğu olumsuz senaryolarla dolduruyor: “Ya eskisi gibi olur?”, “Ya uzaklaşırsa?”, “Ya duyguları değişirse?” gibi. Oysa bu düşünceler çoğu zaman gerçeğe değil, geçmişteki acılara dayanıyor. Zihin, sizi korumaya çalışırken aslında farkında olmadan yıpratıyor. Bu nedenle, öncelikle bu düşüncelerin sizde yarattığı duyguları bastırmadan ama onlara da kapılmadan gözlemlemek önemli.
Bir örnekle açıklamak gerekirse; zihniniz gün içinde “ya bizi etkilerse?” dediğinde, hemen o düşüncenin peşine takılmadan sadece fark edin: “Evet, şu anda kaybetme korkusu geldi.” Bu farkındalık, o duygunun sizi sürüklemesini engelleyen ilk adımdır. Çünkü bir düşünceyi gözlemlemek, onun etkisinden bir adım uzaklaşmak anlamına gelir.
Bir diğer önemli nokta da, duygusal enerjinizi tamamen partnere odaklamak yerine, kendinize ait alanları yeniden güçlendirmektir. Çünkü sevgi, iki tamamlanmış bireyin birbirine yaklaşmasıyla sağlıklı bir şekilde büyür. Gün içinde sadece işle meşgul olmak değil; kendinizi besleyecek hobiler, kısa yürüyüşler, belki birkaç dakika nefes egzersizi ya da müzik dinleme gibi küçük molalarla da zihninizi yeniden düzenleyebilirsiniz. Amaç sevgiyi azaltmak değil; kendi içsel dengenizi koruyarak bu sevgiyi sürdürülebilir kılmak.
Bu süreçte kendinize sık sık şu soruyu sorabilirsiniz: “Şu anda düşündüğüm şey bir gerçek mi, yoksa bir korkum mu?” Bu ayrımı fark etmek, duygusal yorgunluğu hafifletir. Çünkü çoğu zaman kaygılarımız “gerçek olandan” değil, “geçmişte yaşanandan” beslenir.
Bir noktada bu duygusal dalgalanmaların sizi çok fazla yorduğunu hissettiğinizde, bir terapistle çalışmak size iyi gelebilir. Özellikle bağlanma stili üzerine yapılan terapiler, kişinin ilişkilerdeki kaygı, terk edilme korkusu, aşırı düşünme döngüsü gibi durumları anlamasını ve dönüştürmesini sağlar. Böylece ilişkide daha güvende, daha özgür hissedebilmek mümkün olur.
Son olarak şunu bilmek önemli: Kaybetme korkusu sevginin zıttı değildir; aslında sevmenin ne kadar derin olduğunu gösterir. Ancak bu sevgi, kaygının gölgesinde kalırsa zamanla hem sizi hem ilişkiyi yorar. Bu yüzden sevginizi korurken, korkularınızı da yumuşatmayı öğrenmek sürecin anahtarıdır. Bunu fark etmiş olmanız bile çok kıymetli bir adım. Kendinize şefkatle yaklaşın; çünkü duygusal denge, bastırarak değil, anlamlandırarak güçlenir.
Sevgilerimle,
Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu