İlişkilerde sağlıklı sınırlar nasıl kurulur?
Birini sevmekle kendinden vazgeçmek arasındaki çizgi bazen çok ince oluyor. Sevdiğim kişiye karşı “hayır” diyemediğim anlar beni tüketiyor. İlişkide sınır koyduğumda bencillikle suçlanmaktan korkuyorum. Ama bir yandan da kendi isteklerimi, ihtiyaçlarımı göz ardı ettiğimi fark ediyorum. Kendi sınırlarımı koruyarak sevgi dolu bir ilişki mümkün mü? Sağlıklı bir ilişki için nerede durmam gerektiğini nasıl belirlerim? Hem karşımdakini kırmadan hem de kendimi koruyarak bir denge kurmanın yolları nelerdir?
Bu soru 19 Haziran 2025 13:45 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Sorduğun sorular, aslında birçok insanın hayatında sessizce taşıdığı ama dile getirmekte zorlandığı derin bir iç sorgulamayı yansıtıyor. “Birini sevmekle kendinden vazgeçmek arasındaki çizgi” ifaden, duygusal ilişkilerde yaşanan en temel ikilemlerden birine dokunuyor. Bu ikilemi fark etmiş olman, duygusal farkındalığının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
İlişkilerde sınır koymak; bir duvar örmek değil, bir çit çekmek gibidir. Duvar, kimseyi içeri almaz; çit ise seni korurken içeridekilerle iletişimini sürdürmeni sağlar. Sınır, ne sevginin önüne geçen bir ego duvarıdır ne de sevgiyi sınırlayan bir mesafe. Aksine sınır, sevginin sağlıklı biçimde yaşanabilmesi için gereken temel alandır. Çünkü sevgi ancak bireylerin kendi benliklerine sadık kaldığı, karşılıklı saygının olduğu ilişkilerde kök salabilir. Senin de fark ettiğin gibi, eğer bu sınırlar yoksa, “sevmek” zamanla “kendini yok saymaya” dönüşebilir. İşte bu noktada duygusal tükenme, yorgunluk, kırgınlık gibi duygular baş göstermeye başlar.
Bir ilişkide sınırların silikleşmeye başladığını nasıl anlarsın? Belki karşı tarafın istekleri seninkilerin hep önüne geçmeye başlamıştır. Belki istemediğin hâlde “evet” demeye, hayır demekten korkmaya başlamışsındır. Bazen de karşı tarafın ihtiyaçları o kadar belirginleşir ki senin neye ihtiyacın olduğu görünmez olur. Bu durum, sevgiye aykırı gibi görünmese de, aslında sevgiyi sürdürülemez hale getirir. Çünkü sevgi, karşılıklı olarak “ben”lerin varlığını koruyabildiği bir ortamda yaşanır.
Peki neden sınır koymakta zorlanıyoruz? Çünkü çoğu zaman bencillik korkusuyla karışır bu duygu. “Hayır dersem beni sevmez mi?”, “İstemediğimi söylersem kırılır mı?” gibi sorularla kendimizi bastırırız. Halbuki bir ilişkide “hayır” demek, sevmediğini göstermek değil, kendini sevdiğini gösterebilmektir. Hayır demek, benliğini korumaktır. Bu karşı tarafa zarar vermek için değil, birlikteyken daha sağlıklı kalabilmek içindir. Ama ne yazık ki, özellikle çocuklukta onayla sevginin birbirine karıştırıldığı aile ortamlarında büyüyen bireyler, sınır koymanın “sevilmeye engel” olacağına inanır. Eğer çocukken “uslu çocuk olursan sevilirsin”, “anneyi üzme, kırma” gibi mesajlarla büyüdüysen, yetişkinlikte de karşı tarafı memnun ederek sevgi kazanacağını sanırsın. Bu öğrenilmiş rol, kendi ihtiyaçlarını susturup karşı tarafın duygularına hizmet etme şeklinde devam eder.
İşte bu yüzden sağlıklı sınırlar kurmak, önce bu içsel kalıpları fark etmekle başlar. Kendine şu soruları sorabilirsin:
Ben ne zaman istemediğim şeylere “evet” diyorum?
Hangi durumlarda “hayır” demek zor geliyor?
Sınır koyduğumda suçluluk mu, yoksa suçlanma korkusu mu hissediyorum?
Bu hislerin bana çocuklukta verilen hangi mesajlarla ilgisi olabilir?
Bu soruların yanıtları, seni geçmişte öğrendiğin duygusal davranış biçimlerine götürecek. Ve ancak bunları fark ettiğinde, bugünkü ilişkinde farklı bir duruş sergileyebilirsin.
Sağlıklı sınırların temel taşları şunlardır:
Neyi istediğini, neyi istemediğini bilmek sınır koymanın ilk adımıdır. İlişkide seni rahatsız eden şeyler neler? Nerelerde “bunu istemiyorum ama söylüyorum” diyorsun? Bu sorulara dürüstçe vereceğin yanıtlar, iç dünyandaki pusulayı oluşturur.
Sınır koymak sessiz bir geri çekilme değil, açık bir iletişimdir. “Ben bu konuda kendimi huzursuz hissediyorum” gibi ben diliyle yapılan açıklamalar, karşı tarafın seni anlamasını kolaylaştırır. Sert, suçlayıcı veya sessiz kalmak yerine, duygularını şefkatli ama net biçimde ifade etmek gerekir.
Hayır dediğinde, karşı tarafı mutsuz etmen mümkün. Ama bu senin kötü biri olduğunu göstermez. Onun duygusu, senin sorumluluğun değildir. Bu ayrımı öğrenmek, sınır koyma sürecinde zihinsel bir dönüşüm gerektirir.
Eğer sınırlarını dile getirdiğinde karşı taraf seni tehdit ediyor, küslükle korkutuyor, seni terk edeceğini ima ediyorsa, bu ilişki sağlıklı değildir. Sınırları kabul etmeyen biri, seni seven biri değildir. Bu gerçek zor olsa da, duygusal sağlığın için fark edilmesi gereken bir noktadır.
Sadece bir kişinin duygularının önemsendiği ilişkilerde, duygusal emek tek taraflıdır. Oysa sağlıklı bir ilişkide ihtiyaçlar karşılıklı dikkate alınır. Biri üzülmesin diye hep susuyorsan, bu bir sevgi değil; bir tahammül ilişkisine dönüşür. Ve bu tür ilişkiler uzun vadede hem sevgiyi hem de benlik saygısını tüketir.
Şimdi sana şunu sormak istiyorum: “Senin sınırların senin için ne kadar önemli?” Sevdiğin insanla birlikte olabilmek için nelere sessiz kalıyorsun? Bunu sorduğunda fark edeceksin ki, sustukça kendini terk etmiş oluyorsun. Kendini terk ettiğinde, ilişki seni değil, sen ilişkiyi taşıyorsun. Oysa sevgi bir yük değil, bir paylaşımdır. Her iki tarafın da kendini ifade edebildiği, sınırlarının saygıyla karşılandığı bir alan yaratıldığında, sevgi ancak o zaman büyüyebilir.
Sınırlarını koruyarak sevgi dolu bir ilişki yaşamak elbette mümkündür. Çünkü gerçekten seven biri, senin sınırlarını tehdit etmez. Tam tersine, onları öğrenmek ister, saygı duyar, birlikte bir denge kurmaya çalışır. Eğer bir ilişkinin içinde sürekli kendini ezilmiş, susmuş, bastırılmış hissediyorsan, bu sevginin sağlıklı bir zeminde olmadığına işaret eder.
Peki ya denge? Hem karşı tarafı kırmamak hem de kendini korumak nasıl mümkün olur? Bu, duygusal olgunluk ve şefkatle kurulan bir dildir. Birine “Hayır, ben bugün yalnız kalmak istiyorum” dediğinde bu bir red değil, bir dürüstlüktür. Ya da “Beni kıran şu davranışın tekrar etmesini istemiyorum” demek bir kural koymak değil, bir kendilik hakkıdır. Denge, karşı tarafın sınırlarını ihlal etmeden kendi sınırlarını da açıkça koruyabildiğin noktadır. Bu dili kurmak biraz zaman ve cesaret ister. Ama alıştıkça göreceksin ki, aslında en değerli ilişkiler, sınırların net olduğu ilişkiler olacaktır.
Sevgili danışan, yazdıkların, ilişkide var olma mücadelesi veren birinin iç sesi gibi… Ama artık sadece sevmek değil, sevilmeyi de hak ettiğini hatırlaman gerekiyor. Ve sevilmek için kendini yok saymana, sınırlarını silmene gerek yok. Gerçek sevgi, sen sınır koyduğunda senden eksilmeyecek olan sevgidir. Sınırlarını bilen ve koruyan biri olarak ilişkide var olmak, hem senin benliğini güçlendirir hem de karşındaki kişinin sana duyduğu saygıyı derinleştirir.
Unutma, sevgi seni tüketiyorsa değil, besliyorsa sağlıklıdır. Bu besleyiciliği korumak için önce sen kendi alanını tanımalı, o alanı sevgiyle ama net bir şekilde sahiplenmelisin. Kendine “Ben sınırlarımı koruyabilirim” deme cesareti gösterdiğin her an, içindeki değeri biraz daha büyüteceksin.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel