İlişkilerimde sadece arzulanıyorum, neden sevilmiyorum?
İlişkilerimde hep karşı tarafı çok seviyorum ve bunu belli ediyorum ama karşı taraf beni arzuluyor ve bi süre sonra sıkılıyor neden sevilmeyip arzulanıyorum sevilmek icin ne yapmam gerek mesela en uzun iliskim 2.5 ay zaten ilişki yapmıyorum doğru düzgün yılda 1 veya 2 kisi oluyor kimseye güvenmiyorumda ama karşı tarafa hep çok iyi davranıyorum yinede beklediğim değeri alamıyorum direkt sevilmiyorum sadece arzulanıyorum
Bu soru 17 Haziran 2025 11:13 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Yazdıkların oldukça derin ve insanın en temel ihtiyaçlarından birine, yani “sevilmeye layık hissetme” ihtiyacına dokunuyor. “Neden sevilmiyorum da sadece arzulanıyorum?” sorusu, yüzeyde bir ilişki sıkıntısı gibi görünse de altında çok daha köklü, içsel bir sorgulama barındırıyor. Özellikle de “karşı tarafa çok iyi davranıyorum ama yine de beklediğim değeri alamıyorum” dediğinde, bu çabanın neden karşılık bulmadığını sorgulaman çok anlaşılır. Çünkü burada yalnızca ilişki arayışı değil, aynı zamanda görülme, anlaşılma ve duygusal olarak tutulma arzusu da var. Bunların karşılıksız kalması seni derinden etkiliyor olabilir.
Öncelikle şunu bilmelisin: Sadece arzulanmak ama sevilmemek gibi bir döngüde kalmak, çoğu zaman kendi içindeki değer duygunla doğrudan bağlantılıdır. İlişkilerde yalnızca fiziksel çekimle karşılık bulmak ama duygusal yakınlık kuramamak, senin değerli olmadığın anlamına gelmez. Ancak, bu ilişkileri seçerken ya da bu ilişkilerdeki rolünü belirlerken fark etmeden kendi sınırlarını esnetiyor olabilir misin? Mesela birinin ilgisini kaybetmemek için hemen açık mı oluyorsun? Ya da duygularını fazla mı erken açıyorsun? Bu, suçlulukla değil; farkındalıkla yaklaşılması gereken bir yer.
“Karşı tarafa hep çok iyi davranıyorum” demen de çok kıymetli. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: İyi davranmak, sevilmek için bir yöntem haline geldiyse, yani karşındaki seni “iyi olduğun için” değil “kendin olduğun için” sevmiyorsa, bu da duygusal derinliğin gelişmesini engelleyebilir. İnsanlar bazen karşılarında fazlaca verici, fazla uyumlu, kendi sınırlarını net çizemeyen birini gördüklerinde, bu kişiyi duygusal anlamda güçlü bir partner olarak değil; sadece “güvenli ama geçici” bir alan olarak görebilir. Bu, senin eksikliğinden değil, o kişinin duygusal kapasitesinden kaynaklanır. Ama seni tekrar eden bir kırılmaya sürükler.
Birçok insan ilişkilerde değer görmek için sevgisini açıkça ortaya koyar. Ancak duygusal bağın derinleşmesi için sadece vermek yetmez; almak da gerekir. Yani sevgi gösterdiğin kadar sevgi görmek, emek verdiğin kadar emek almak, sınır çizdiğin kadar karşı tarafın da sana alan tanıması gerekir. Eğer bir ilişkide sadece senin duyguların merkezdeyse ama karşı tarafın duygusal emeği görünmüyorsa, orada gerçek bir bağdan çok tek taraflı bir alışveriş olabilir.
“İlişki yapmıyorum, yılda bir ya da iki kişiyle görüşüyorum” demen, güven problemi yaşadığını da gösteriyor. Bu çok doğal. Çünkü üst üste yaşanan hayal kırıklıkları, insanı kendini geri çekmeye iter. Ancak güven eksikliği nedeniyle her ilişkide fazla veren, fazla çabalayan ama az karşılık gören bir yapı oluştuğunda, bu tekrar eden bir döngü haline gelebilir. Özellikle duygusal olarak kendini açtığında değer görmediysen, bir sonraki ilişkide daha çok verme eğilimi geliştirmiş olabilirsin. Bu da karşındaki kişiye “ben senin için her şeyi yaparım” mesajı verirken, onun seni tanıma ve sevmeye çabalamasını gereksiz hale getiriyor olabilir.
Şunu da unutmamalısın: Karşı tarafın seni arzulanacak biri olarak görmesi, senin sadece fiziksel özelliklerinle ilgileniyor olması anlamına gelmez. Ancak eğer ilişkilerde duygusal derinlik gelişmeden fiziksel temas ön planda yaşanıyorsa, bu ilişkinin bağ kurmadan çok tatmin odaklı ilerlediğini gösterebilir. Senin içindeki sevgiye aç parça, bu yüzeyselliğin karşısında zamanla hayal kırıklığına uğrayabilir.
Peki ne yapabilirsin?
İlk temasta duygusal sınırlarını koru. Her ilişkide baştan çok vermek, seni hızla bağ kuran ama kırılan biri haline getirebilir. Önce gözlemle. Karşındaki insanın seni tanımaya, duygularını anlamaya ve seninle bir bağ kurmaya çalışıp çalışmadığını fark etmeye çalış.
"Sevilmek için ne yapmalıyım?" değil, "Ben zaten sevilmeye değerim" cümlesiyle yola çık. Çünkü sevilmek için çabaladığında, bu senin için doğal bir hak olmaktan çıkar ve koşullara bağlı hale gelir. Ama sen birini “beni seçsin” diye değil, gerçekten uyumlu hissettiğin için istiyorsan, orada daha sağlıklı bir ilişki gelişebilir.
Kendi sevgini önceliklendirmeyi dene. İlişkilerden çok önce kendi içinde kendini sevmek, değerli hissetmek ve kendini şefkatle gözetmek gerekir. Bunu başardıkça, sadece arzulanmadığın; gerçekten sevildiğin ve değer gördüğün ilişkileri daha rahat ayırt edebilirsin.
Güven sorunlarını küçümseme. Güven, zamanla gelişen ama önce kendinle kurduğun bir bağdır. Kendine ne kadar güvenirsen, ne istediğini bilerek ilerlersen, seni sadece yüzeyde ilgilendiren insanlar yerine gerçekten seninle bağ kurmak isteyen insanları hayatına dahil edersin.
İlişki süresi değil, ilişkideki deneyim önemlidir. 2.5 ay kısa bir süre gibi görünebilir ama önemli olan bu sürede neler yaşadığın, nasıl hissettiğin ve neler öğrendiğindir. Süreye değil, sürecin kalitesine odaklan.
Unutma sevgili danışan, senin sevgiye, değere ve şefkate ihtiyacın kadar, bu değerleri içinde zaten barındırıyorsun. Sadece birilerinin seni görmekte gecikmesi, senin yeterince iyi olmadığın anlamına gelmez. Kendini tanıdıkça, neyi neden yaşadığını fark ettikçe, sevilmeyecek biri olmadığını, sadece yanlış insanlara fazla şey verdiğini fark edeceksin. Sen gerçekten sevilmeyi, duygusal bağ kurmayı ve görünür olmayı hak eden birisin.
Hazır olduğunda, bu tekrar eden döngüleri birlikte çözümlemek için bir uzmandan destek almak da senin için çok besleyici olabilir. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel