İlişkilerimizde ne zaman mesafe almalıyız?
8 senelik arkadaşım sohbet ederken beni geçmişte yaptıklarımla yargıladı. Sen zaten şöyle yaparsın, şunları seçersin benzeri bir tavırla konuştu.Kavga anında söylese belki göz ardı edebilirdim.Ve bu beni çok yaraladı öyle demek istememiştir dedim. Kırgınlıklar geçmişte de oldu ben ona hak etmediği şekilde davranmıştım hala da pişmanlığını yaparım. İntikam aldığını düşündüm çünkü kırılacağımı düşünmeliydi. Geçmişte arkadaşlarım tarafından iyiliğim için söylenen tavsiyeleri dinlemedim. Kendisi evli ve artık açık sözlülüğü düşüncesizliğe evrildi sanki. Bilemiyorum bu konuyu konuşmadım ve mesafe aldım. Konuşsam da mesafeliyim. Hatta fark edip sordu. Yine de söylemedim yüz yüze konuşmak istiyorum. Şehir dışında olduğu için mesaj ile de yazmak istemedim yanlış anlaşılma olmasını istemedim. Amacım bir kaos ve kavga çıkartmak olsaydı tepki verirdim. Ama yapmadım çünkü benim de evlilik hazırlığında olduğum biri var ve onu bu olaya dahil etmek istemedim.
Bu soru 25 Aralık 2025 19:53 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Gül Buket Mınak tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba,
Birkaç gün önce pencereden dışarı bakarken bir kuşun kendi yansıyla kavga ettiğini gördüm; farkında olmadan kendimize benzetiyoruz bazen karşımızdakini... Bazen iki insanın arası, yılların içinde örülen bir dantel gibi kimi zaman özenli, ama kimi ilmekte ipin ucunu kaçırmış, düğümlenmiş. Sizin dostluğunuzda da o ince çizgi, eski bir defterin kenarına ilişen gölgeler gibi, kimi zaman sevgiyle kimi zaman küçük bir sitemle dolmuş sanki. Sohbetin ortasında, hiç beklemediğiniz bir anda, kalbinizin açık bir yerinden vurulmuş gibi hissettiniz mi? Hani nefesinizin hızını değiştirmez ama içeride ince bir çatlak bırakır… O kelimeler, kavga anındaki hararetli bir patlamadan değil, sanki içinize usulca bırakılan bir taş gibi olmuş. Kırgınlıklar bazen alkış kopmaz, sessiz olur, ağırlığı sadece içinde hissedersiniz. Belki içinizde uzunca bir süre yanlış anladım, abartıyorum, dediniz, çünkü dost dediklerimizin eksiksiz olmasını isteriz; onları kötü görmektense, kendimize “Hak ediyorum galiba” payı bırakırız.
Eskiden anneler “sus duymasın biri” derdi… Şimdi de büyüyünce kendimize susuyoruz bazen, bir yara daha açılmasın diye. Siz de galiba o an sustunuz; çünkü bazen susmak, en çok söylemek istediğimiz şeyin altını çiziyor. Düşünmeden söylenmiş bir cümle, günlerdir akıldan çıkmayan bir huzursuzluğa dönüşebiliyor işte… Belki de şu an aklınızda bir soru dönüyor; “Beni en iyi tanıyan, beni neden böyle bir yerden yaraladı? Affetmek mi daha ağır, yoksa içine atmak mı?” Yüz yüze konuşmak istemeniz, cümlelerin soğuk ekranlarda büyüyüp can yakmasını istememeniz… Bir şeyleri hâlâ tamamlamak, yeniden örmek istiyorsunuz belki de, ama hangi iplikle, hangi düğümle? Bazen dostluk dediğimiz şey, sayfalar dolusu yazılan mektuplar gibi… Kimisinde kelimeler yürekten akar, kimisinde ise cümlelerin kenarında küçük bir sitem kalır. Şimdi siz susuyorsunuz ya, belki de asıl mesele suskunluğunuzda gizli: Duyulmadığınızda değil, yanlış duyulduğunuzda insan daha çok yoruluyor sanki. “Bunu söylersem aramızda ne değişir? Ya hiçbir şey değişmezse?”
Burda devreye sınırlar dediğimiz çok önemli bir konuda devreye girmekte başlı başına psikoterapi ile çalışılmalıdır.
Seans içerisinde daha detaylı görüşebiliriz bana profilimden ulaşabilirsiniz.
Yasal Bilgilendirme: Bu içerik tanı ve tedavi niteliği taşımayan, genel psikolojik bilgilendirme amaçlıdır.