İlişkimde hep aynı sorunları yaşıyorum.
Eşimle anlaşamıyorum. Eşim maaş alır maaşinda bana para vermez. Herşeyi kendi almaya başladı. Önceden beraber alırdık alışverişi ve bana güvenmiyor. Çocugum yok. Yuva yapmak için elimden geleni ardına koyuyorum. Ama o beni uzmekten başka birşey yapmiyo. Daha sonra ben birşey diyince beni suçluyor. Artık bu durumdan çok sıkıldım. Gerçekten napıcamı bilmiyorum. Her zaman ve aynı şeyleri yaşamamak için ne yapmalıyım mesela.
Bu soru 19 Eylül 2025 11:18 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yazdıklarınızda uzun süredir kendinizi aynı döngülerin içinde bulmanızın verdiği derin bir yorgunluk ve buna eşlik eden çaresizlik duygusu. İlişkinizde maddi paylaşımlar, güven duygusu, karşılıklı sorumluluklar ve birbirinizi anlamak üzerine tekrar eden sorunlar yaşadığınızı aktarıyorsunuz. Bir yandan çabalıyor, aileyi ayakta tutmak için elinizden geleni yapıyor, diğer yandan ise karşı tarafın ilgisizliği ve suçlamalarıyla karşılaşıyorsunuz. Bu durumun doğal bir sonucu olarak hem öfkeleniyor hem de içsel bir kırgınlık yaşıyorsunuz.
Bir ilişkinin en temel taşı güven ve ortaklık duygusudur. Evlilik sadece sevgi ya da alışkanlıkla değil, aynı zamanda iki tarafın birlikte omuzladığı bir sorumluluk bilinciyle ayakta kalır. Siz eşinizin maaşını sizinle paylaşmamasından, alışverişleri kendi başına yapmasından ve size güvenmediğini hissettirmesinden bahsediyorsunuz. Bu davranışlar sizde doğal olarak dışlanma ve değersizlik duygusu uyandırıyor. İnsan hayatı paylaştığı kişiyle ortak kararlar almak ister. Siz de bunu istiyorsunuz çünkü bu sadece bir maddi mesele değil; aynı zamanda “ben bu ilişkinin bir parçasıyım, bana güveniliyor” duygusunu hissetmek için gerekli. Dolayısıyla burada öfkeniz kadar kırgınlığınız da çok anlaşılır.
Eşinizin bu tutumu sizin zihninizde şu otomatik düşünceleri tetikliyor olabilir: “Benim sözümün bir önemi yok.”, “Bana güvenmiyor.”, “Bu evlilikte tek başıma çabalıyorum.” Bu düşünceler öfkeyi de, çaresizliği de besler. Öfkelendiğinizde istemeden daha dürtüsel tepkiler verebilirsiniz ve bu da tartışmaları tırmandırabilir. Burada ilk yapılması gereken şey, bu otomatik düşünceleri fark etmek ve onlara alternatif, daha işlevsel düşünceler geliştirmeye çalışmaktır. Örneğin: “Şu anda benimle ortak hareket etmiyor, bu beni değersiz hissettiriyor ama bu tamamen benim değersiz olduğum anlamına gelmez. Ben kendi emeğimin farkındayım.” Böyle düşünmek, öfkenizin şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir.
Duygusal açıdan bakarsak, ilişkide aynı sorunların tekrar etmesi kişide tükenmişlik yaratır. Siz de bu noktaya geldiğinizi söylüyorsunuz. Tükenmişlik, sadece bedensel bir yorgunluk değil; aynı zamanda duygusal kapasitenin dolmasıdır. Sürekli çabalayan taraf siz olduğunuzda, ilişkinin yükünü tek başınıza taşır gibi hissedersiniz. Bu da sizi hem kızgın hem de üzgün kılar. Özellikle “neden hep ben emek veriyorum” sorusu bu noktada çok anlamlı. Çünkü çift ilişkilerinde denge esastır. Bir taraf sürekli veren, diğeri sürekli alan olduğunda ilişki sağlıksız bir hale gelir. Bu dengesizliği fark etmeniz, aslında sorunun sizden değil, ilişkinin dinamiğinden kaynaklandığını gösteriyor.
Eşinizin davranışlarının kökeninde kendi geçmiş deneyimleri ya da öğrenilmiş davranış kalıpları olabilir. Para konusunda gizlilik, başkalarına güvenmeme, sorumlulukları tek başına üstlenme gibi davranışlar, bazen çocuklukta aileden öğrenilir. Eğer aile içinde güvensizlik ya da kontrolcülük yaşandıysa, kişi yetişkinlikte de aynı davranışları tekrarlayabilir. Burada önemli olan, sizin sorumluluk almanız değil; eşinizin bu davranışlarının sizin değerinizi yansıtmadığını görmenizdir. Yani bu, onun çözmesi gereken bir mesele. Siz, kendi üzerinize yüklenmemelisiniz.
Öncelikle, eşinizle iletişim kurarken suçlamadan uzak ama net bir dil kullanmanız çok önemli. “Sen bana güvenmiyorsun” demek yerine “Birlikte alışveriş yapamadığımızda kendimi dışlanmış hissediyorum” demek, duygunuzu ifade eder ama karşı tarafı savunmaya geçirmez. Çünkü şu anda eşinizin refleksi genellikle “suçlama ve sorumluluktan kaçma” yönünde. O yüzden cümlelerinizi “ben” diliyle kurmanız hem kendi duygunuzu netleştirir hem de çatışmayı azaltır.
İkinci olarak, sınırlarınızı belirlemeniz gerekiyor. Eşiniz paylaşmasa da sizin kendi ekonomik alanınızı oluşturmanız, kendi küçük bütçenizi yönetmeniz, size güç verir. Çünkü kendi hayatınızda kontrol sahibi olduğunuz alanlar arttıkça kendinizi daha güvende hissedersiniz. Bu, aynı zamanda eşinize de şu mesajı verir: “Ben bu evlilikte sorumluluk alıyorum ama tamamen bağımlı değilim.”
Üçüncü olarak, ilişki içinde tekrar eden sorunları çözebilmek için somut bir zaman çizelgesi belirlemek faydalıdır. Örneğin, “Önümüzdeki üç ay boyunca birlikte bütçe planlaması yapmayı deneyelim, olmazsa başka bir yol arayacağız” gibi bir plan hem netlik sağlar hem de sürekli belirsizlik içinde kalmaktan sizi korur. Çünkü belirsizlik, insanın kaygısını artırır. Siz şu anda en çok bundan yoruluyorsunuz.
Dördüncü olarak, öfkenizle baş etme konusunda kendi içsel kaynaklarınızı güçlendirmeniz lazım. Çocuklarınızın yanında öfkenizin ortaya çıkmasından üzüldüğünüzü söylüyorsunuz. Bu çok anlaşılır çünkü çocuklar anne babanın çatışmalarından etkilenir. Burada kendinizi sakinleştirmek için kısa süreli mola vermek, nefes egzersizleri yapmak ya da öfke yükseldiğinde ortamdan kısa süreliğine uzaklaşmak faydalı olabilir. Örneğin, bir tartışma sırasında eşiniz suskunlaştığında, sizde öfke yükseliyorsa, o anda tartışmaya devam etmek yerine “Bu konuyu birazdan konuşalım, şu an kendimi sakinleştirmem gerekiyor” diyebilirsiniz. Bu hem sizin duygunuzu kontrol etmenizi sağlar hem de çocukların şahit olduğu ortamın daha sağlıklı olmasına katkıda bulunur.
Beşinci olarak, eşiniz çift terapisine yanaşmıyor olabilir ama sizin bireysel destek almanız, bu süreci daha sağlıklı yönetmenizi sağlayabilir. Çünkü bir profesyonelle duygularınızı paylaşmak, içsel yükünüzü azaltır ve kendi kararlarınızı daha net görmenizi sağlar. Ayrıca bireysel terapi, size öfke kontrolü, sınır koyma ve kendinizi ifade etme konusunda güçlü araçlar kazandırır.
Son olarak, kendinize şu soruları sormak faydalı olur: Bu ilişki bana temel olarak ne veriyor? Benim değerlerimle örtüşüyor mu? Çocuklarıma göstermek istediğim ilişki modeli bu mu? Bu soruların yanıtı, sizin gelecekte nasıl bir yol izleyeceğinizi daha net görmenizi sağlar. Çünkü bazen en büyük yorgunluk, kalıp kalmamak ikilemi içinde sıkışmaktan kaynaklanır. Netleştiğinizde, ya ilişkiyi iyileştirmek için daha somut adımlar atabilirsiniz ya da kendi yolunuzu çizmeye cesaret bulabilirsiniz.
Sevgili danışan, yaşadıklarınız abartı değil, çok gerçek ve çok zorlayıcı duygular. Siz değer görmek, sevildiğinizi hissetmek ve bir ortaklık yaşamak istiyorsunuz. Bunlar fazla değil, sağlıklı bir ilişkinin en temel haklarıdır. Kendinize yüklenmeyin. Siz zaten çok çabalıyorsunuz. Bundan sonrası, eşinizin de aynı emeği vermesine bağlı. Siz kendi tarafınızdan gerekeni yaptığınız sürece vicdanen rahat olabilirsiniz. Unutmayın, bazen en büyük güç, susup katlanmak değil; kendi sınırlarını ve ihtiyaçlarını net şekilde ortaya koyabilmektir.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel