Sosyal Hayat

İnsanlar tarafından sevilmemek

Gizli Kullanıcı2 Ağustos 2025 18:42

Merhabalar.

Ben genellikle insanlar tarafından sevilmem.Nedense hep itici bulunurum. Nedenini anlayamıyorum. Okul hayatımda arkadaşlarım arasında genelde dışlanan ben oldum. Yani onlara kötü bir şey yapmasam da hep bir şekilde ben dışlanırım. Gözümün önünde beni dışladılar hep. Arka plana atılan kişiyim hep öyle olmaması için uğraşsam da hep aynı şey. Bazen ailem arasında da sevilmediğimi düşünüyorum. Bazen gerçekten kalp kırıcı şeyler söyleyebiliyorlar kalp kıracağını bile bile.

Küçükken biri bana" ezik misin" demişti. Hala aklıma geliyor bazen kendimi öyle hissediyorum. Bu duygular beni boğuyor kurtulamıyorum ayrıca birden fazla yerde dışlanınca insan ister istemez öyle olduğunu düşünüyor. Yetersiz, silik, ezik gibi hissediyorum. Ne yapmalıyım? Cevap için teşekkürler.

Bu soru 3 Ağustos 2025 22:18 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhabalar,


Böylesi deneyimlerin tekrar tekrar yaşanması, kişinin kendilik algısı üzerinde derin izler bırakabilir ve çoğu zaman bu algı, yaşanan olumsuz deneyimlerden bağımsız olarak içselleşmeye başlar. Dışlanma, reddedilme ya da sevilmeme duygusu, insanın temel ihtiyaçlarından biri olan aidiyet ihtiyacının zedelenmesi anlamına gelir ve bu da hem ruhsal hem de bedensel açıdan zorlayıcı bir süreç yaratır. Özellikle okul çağında maruz kalınan bu tür sosyal dışlanmalar, bireyin “ben kimim, değerim ne, insanlar benim hakkımda ne düşünüyor” sorularına verdiği cevapları şekillendirir ve çoğu zaman kendilik algısında bir kırılmaya yol açabilir.


Size yöneltilen “ezik misin?” gibi bir ifade, aslında karşı tarafın olgunlaşmamış, empati yoksunu bir tutumunun yansımasıdır; ancak çocukluk döneminde bu tür sözel saldırılar çoğu zaman kişisel algılanır ve kişinin kendine yönelik bakışını olumsuz etkiler. Üstelik bu algı, yalnızca o anda değil, yıllar sonra bile tetiklenebilir ve yaşadığınız duyguların kökeninde bu tür anıların izleri olabilir. Dışlandığınız ortamlarda kötü bir şey yapmamış olmanıza rağmen yine de görmezden gelinmeniz ya da arka plana itilmeniz, sizin değersiz olduğunuz anlamına gelmez; bu daha çok, o grubun kendi dinamikleri, sosyal beceriler, bireylerin empati düzeyi ve hatta bazen tamamen tesadüfi faktörlerle ilgilidir. Fakat tekrarlandığında kişi, kendisini otomatik olarak “istenmeyen” olarak tanımlamaya başlayabilir.


Bu döngüden çıkabilmek için öncelikle duygularınızı inkâr etmeden kabul etmeniz önemlidir: üzgün, kırgın ya da öfkeli hissetmeniz olağan ve insanidir. Ancak bu duyguların sizin kim olduğunuzu tanımlamasına izin vermemek, ikinci ve önemli adımdır. Burada iki farklı düzlemde ilerlenebilir: bireysel farkındalık ve ilişkisel becerilerin gelişimi. Bireysel düzeyde, kendi güçlü yönlerinizi fark etmek, küçük de olsa başarılı hissettiğiniz anları not etmek, öz şefkat geliştirmek oldukça kıymetlidir. Kendinize bir yakın arkadaşınıza konuşur gibi şefkatli bir dil kullanmayı denemek, zamanla “ben yetersizim” inancını sorgulamanıza yardımcı olabilir. İlişkisel düzeyde ise sosyal etkileşim becerileri, duygularınızı ifade etme şekliniz ve sınır koyma gibi konular üzerinde çalışmak, ilişkilerin daha dengeli ve tatmin edici hale gelmesine katkı sağlar.


Bu süreçte, geçmişteki yaralayıcı deneyimlerin etkisini anlamlandırmak ve kendinize yönelik olumsuz inançları dönüştürmek için psikoterapi oldukça destekleyici olabilir. Özellikle bilişsel davranışçı terapi (BDT) ya da şema terapi, bu tür kökleşmiş inançları ele almakta oldukça etkilidir. Kendinizi yalnız ya da yetersiz hissettiğiniz anlarda bunun bir gerçeklik değil, geçmişten gelen bir duygusal yankı olduğunu hatırlatmak; ve bunu, adım adım değiştirebilmenin mümkün olduğunu bilmek önemlidir.


Siz, yaşadığınız dışlanmaların toplamı değilsiniz; aksine, bu duyguları fark edebilen, sorgulayabilen ve değişim için adım atabilecek kadar güçlü birisiniz.

İlk etapta yapılabilecek küçük bir pratik, günlük olarak kendinizle ilgili üç olumlu özelliğinizi yazmak ve gün içinde yaşadığınız bir olumlu sosyal etkileşimi (küçük de olsa) fark etmek olabilir. Bu, beynin sürekli olumsuz olanı tarayan alışkanlığını yavaşça dengelemeye yardımcı olur. Unutmayın, değeriniz başkalarının sizi nasıl gördüğüyle değil, sizin kendinizi nasıl gördüğünüz ve kendinize nasıl davrandığınızla belirlenir. Bu yolculuk zaman alabilir ama mümkündür; destek almaktan çekinmeyin, çünkü bazen yalnızca bir kişinin gerçekten dinlemesi ve anlaması bile güçlü bir iyileşme başlatabilir.


Klinik Psikolog Elif Kızılkaya

Cevaplanmış benzer sorular