• Anasayfa
  • Sorular
  • Karşı cinsle konuşurken istemsizce vücudum kasılıyor bacaklarımda titreme oluyor bu durum neden kaynaklı
İletişim

Karşı cinsle konuşurken istemsizce vücudum kasılıyor bacaklarımda titreme oluyor bu durum neden kaynaklı

Gizli Kullanıcı29 Nisan 2025 22:18

Daha önce hiç erkek arkadasım olmadı biraz çekingenim galiba flört etmeyi bile bilmiyorum iletişim nasıl kurulur bilmiyorum hatta sosyal medyadan yazanlarıda ekiyorum sonra vs diye benim konusmak istediğim birisi vardı onunla kendim bulusmak istemiştim o benimle bulusmadı haber bile vermedi o gün içinde- erkeklerle konusurken bacaklarım titriyor kızarıyorum sebebi nedir yardımcı olur musunuz bu konuda çok teşekkür ederim şimdiden kolay gelsin te

Bu soru 8 Mayıs 2025 09:23 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Karşı cinsle konuşurken yaşadığın kasılmalar, bacaklarındaki titreme ya da yüzünün kızarması gibi fiziksel belirtiler, senin bilinçli olarak kontrol edemediğin ama çok anlamlı olan bedensel sinyallerin. Bu sinyaller aslında zihninin ve bedeninin birlikte “bir tehdit var mı?” diye sorguladığı, senin için yeni ve belirsiz bir sosyal ortamda kendini nasıl koruyacağını bilemediği durumlara verdiği doğal tepkiler. Belki sen bu belirtileri kendinde gördükçe daha da geriliyor, “neden böyle oluyorum?”, “niye bu kadar kasılıyorum?”, “bu çok garip bir durum” gibi kendine dönük eleştirel düşüncelerle içsel baskını artırıyor olabilirsin. Oysa yaşadığın şey, düşündüğünden çok daha yaygın ve geçici olabilir. Bu duygular, bir kusur ya da eksiklik değil; duygusal geçmişinin, ilişki deneyimlerinin ve hatta sana çocukluktan itibaren öğretilen toplumsal mesajların birer yansıması.


Hiç erkek arkadaşının olmamış olması, flört etmeyi bilmediğini düşünmen, hatta “iletişim kurmayı dahi bilmiyorum” demen, aslında bu alanda kendine fırsat verememiş olmanın etkisiyle gelişmiş bir özgüven kırılmasını işaret ediyor olabilir. Flört etmek, konuşmak, tanışmak; bunların hiçbiri doğuştan bilinen ya da yalnızca bazı kişilere özgü yetenekler değildir. Bunlar zamanla deneyimle öğrenilen, karşılıklı deneme yanılmalarla gelişen sosyal becerilerdir. Eğer geçmişte, özellikle ergenlik ya da çocukluk döneminde erkeklerle iletişim kurma konusunda sana sınırlar çizildiyse, utanman, çekinmen gerektiği söylendiyse, bu mesajlar şimdi iç sesin hâline gelip seni istemsizce geri çekiyor olabilir. Bu da seni tanımadığın bir alanda kendini savunmasız hissetmene neden olur ve bedenin bu duyguyu kasılma, kızarma, donakalma gibi yollarla ifade eder. Tıpkı zihnin “bu ortam güvenli mi değil mi?” diye sorarken, bedenin de “hazır değilim” demeye çalışır.


Bu tür beden tepkileri zamanla kendini besleyen bir döngüye dönüşebilir. Beden kasıldıkça zihin daha da kaygılanır, zihin daha çok kaygılandıkça beden kendini daha fazla koruma altına alır. Ve sen bu döngüye her girdiğinde, sanki hep böyle olacakmış gibi hissedebilirsin. Oysa bu döngüyü fark ettiğinde ve onun altında yatan asıl duyguları gördüğünde, yavaş yavaş çözülmeye başlar. Belki reddedilmekten korkuyorsun, belki yanlış anlaşılmaktan ya da beğenilmemekten, belki de daha önce yaşadığın hayal kırıklıkları nedeniyle yeniden incinmekten kaçıyorsun. Bunların her biri çok insani ve çok anlaşılır korkular. Ama bu korkular, seni sosyal dünyadan uzaklaştıracak kadar güçlendiğinde, aslında hayatla aranda görünmeyen ama etkili bir mesafe oluşturmaya başlar.


Konuşmak istediğin biriyle buluşmak istemen ama onun seni görmezden gelmesi, sana haber bile vermemesi gibi durumlar, zihninde “ben önemli değilim”, “beni istemiyorlar”, “ben görünür olunca karşılık bulamıyorum” gibi olumsuz inançlar yaratmış olabilir. Bu inançlar da bir sonraki adımda seni daha da geri çeker. O yüzden sen sosyal medyadan sana yazanları reddediyor, “konuşsam ne olacak ki” gibi bir yerden ilişkiden uzak duruyor olabilirsin. Ama bu davranış, seni korumak için gelişen savunmacı bir davranış. Aslında içinde bir yakınlaşma arzusu olabilir ama bu arzu geçmiş deneyimlerin yüzünden korkuyla bastırılıyor olabilir. Bu nedenle ne yakınlaşabiliyor, ne de tam anlamıyla uzaklaşabiliyorsun. Bu da seni tam ortada, belirsizlikle dolu ve yalnızlaştıran bir yerde bırakıyor.


Peki bu noktada ne yapabilirsin? Öncelikle kendine karşı daha şefkatli ve sabırlı olman gerekiyor. “Ben neden böyleyim?” sorusunu “ben neden böyle hissediyorum ve bu ne anlatıyor olabilir?” sorusuna çevirmek, sana zihinsel olarak çok daha açıklayıcı kapılar açar. Vücudunun verdiği bu fiziksel tepkileri bastırmaya çalışmak yerine, onları kabul edip neden orada olduklarını anlamaya çalışmak, seni güçsüz değil, aksine daha güçlü kılar. Ardından, sosyal ilişkiler konusunda kendini geliştirmek için küçük, güvenli ve seni zorlamayan adımlarla ilerleyebilirsin. Örneğin gün içinde bir yabancıya basit bir selam vermek, bir erkek sınıf arkadaşınla kısa bir cümle kurmak, bir sosyal medya paylaşımına yorum yapmak gibi mikro adımlar, zamanla zihninin “tehlike yok” mesajını almasını sağlar. Bu da bedeninin daha az savunma üretmesine neden olur.


Kendini flört etmeyi bilmiyor gibi hissettiğinde, aslında kastettiğin şey şu olabilir: “Ben karşı cinsle samimi bir iletişimi nasıl yöneteceğimi bilmiyorum çünkü bununla ilgili olumlu deneyimim yok.” Bu, öğrenilebilir bir beceri. Ve bu beceri senin kendi sınırlarını, değerini ve ihtiyaçlarını tanımanla gelişir. “Ben nasılım?”, “Karşımdaki kişide ne arıyorum?”, “İletişimde beni ne rahatlatır, ne zorlar?” gibi sorulara dürüstçe cevap verdiğinde, karşındaki kişiyle kurduğun iletişim de daha doğal ve güvenli hâle gelir. Bu süreçte seni en çok rahatlatacak şey, mükemmel olmaya çalışmak yerine gerçek olmaya izin vermek olacaktır. Çünkü insanlar sana “hatasız” olduğun için değil, “kendin gibi” olduğun için bağ kurar.


Sevgili danışan, sen şu anda belki çok karışık, utanç verici ya da yalnızlaştırıcı gelen bir duygunun içindesin. Ama bu his geçici. Kendini tanımaya başladığında, vücudunun verdiği tepkileri anlamlandırdığında ve sosyal ilişkilerde küçük adımlarla ilerlemeyi seçtiğinde, bu titremeler yerini özgüvene, bu kasılmalar yerini rahatlamaya bırakır. Ama tüm bunları yaparken kendine baskı kurmadan, yavaş yavaş, kendi hızında ilerlemen çok kıymetli. Çünkü içsel güven, dışarıdan bir onayla değil, içeriden gelen bir kabulle büyür.


Eğer bu süreçte hala zorlandığını, geçmiş yaşantıların etkisinden kurtulamadığını ya da sosyal ilişkilerde yoğun kaygı yaşadığını hissediyorsan, profesyonel bir psikolojik destek almak senin için çok faydalı olabilir. Bir uzmanla yapacağın görüşmelerde hem bu belirtilerin kökenini daha derinlemesine anlayabilir, hem de onları yönetmenin yollarını birlikte öğrenebilirsin. Özellikle sosyal kaygı, özgüven eksikliği ve duygusal kapanma gibi durumlar, psikoterapi süreciyle birlikte büyük ölçüde iyileşebilir. Senin şu anda yaşadığın bu sıkışıklık, bir son değil. Bu, seni kendi içine çağıran, seni fark etmeye, büyümeye ve iyileşmeye davet eden bir işaret. Bu süreci ertelemeden, yargılamadan, sabırla ve şefkatle ele alırsan; göreceksin ki zamanla hem bedenin hem de kalbin yeniden rahatlamaya başlayacak. Ve en önemlisi, senin kendi yolculuğuna izin vermen, kendini tanıman ve sevmeyi öğrenmenle, artık başkalarının yanında değil, tam da kendinde merkezleneceksin. Bu yolculukta yalnız değilsin. Yardım istemek güçsüzlük değil, dönüşüme giden ilk güçlü adımdır. Hazırsan, başlamak için en iyi zaman şimdi.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel