Psikoloji

Kaygı anksiyete ile nasıl yaşarım

Gizli Kullanıcı30 Ağustos 2025 20:32

Merhaba ben başından anlatmam gerekirse öncelikle, şu an 30 yaşımdayım lisede kaldığım dönemde annem çok azarladı beni o çalışıyordu babam çalışmıyordu kısacası beni yerden yere vurmuştu. okul tekrarı yaparken okula her sabah uyanışımda mide bulantısı öğürme şeklinde uyanıyordum 10 dk hazırlanma böyle geçiyordu bu sadece sabahları oluyordu. Okulda kimsem kalmamıştı arkadaşlarım okulu bırakmıştı. 1 sene öncesinde de saçma arkadaşlıklarım vardı.

Liseden sevgili oldum ve o kişiyle devam ettim. O kişi benim en yakın arkadaşım her şeyim olmuştu. O da sürekli benden ayrılıp barışıyordu. Ben de o akılla hep stresli dönemler geçirmiştim. Üniversiteye de beraber gitmiştik ama beni ailem o şehire bırakınca o gün mide yanması öğürme mide bulantısı geçirdim. Daha ilk günden sonra devam ettim okula ama yurdu sevemedim şehire alışamadım. Çünkü yurt hep tesettürlü insanlardan oluşuyordu. Kafa dengi olacak birKaç kişi vardı ama onlar da okulu bırakmak istiyordu onlar da alışamamıştı. Erkek arkadaşım kendine arkadaşlar edindi bu süreçte bana yalanlarını yakaladım bir kızla çok yakındı. Ben o kızdan çok rahatsızdım. Sürekli o kız üzerinden beni kıyas yapıyordu. Bak o böyle erkek arkadaşına sen hiç böyle değilsin diyerek. Ben istemeden resmen kızı takıntı haline getirmiştim. Yurtta bir oraya bir buraya giderek midem yanarak midemi tutarak panik halinde geziyordum. En son çok kötü oldum acile gittim.

Yurda alışamamak aileden uzakta erkek arkadaş sorunları arkadaşsızlık derken stres vücuduma yansıdı. Kendimi çok kastığım için tüm vücudum kasılıyordu aralıklı olarak sanki üşür gibi. Midem yanıyordu. Bana sakinleştirici yaptılar o gece. Sonra midem için endeskopiye girdim. Reflü ve gastrit çıktı. Daha sonra işe başladım mezun olunca erkek arkadaşımla ayrıldık tabi bu süreçler çok sancılıydı aldatılmıştım. Ama bunu bilmiyordum. Onunla güzel ayrılmıştık. Ben ayrılığı kabul edemedim içimde ondan ayrılmadım.o da ara verelim dedi ben barışacağımızı düşünürken o meğerse bambaşka İnsanlarla takılmaya başlamıştı. Benim her şeyim o olmuştu çünkü. Sonra o dönemki arkadaş grubum çok yanımda oldular. 10 yıllık ilişki sona ermiş oldu. Meğerse öğrendim ki benimleyken başkasıyla görüşmeye başlamıştı. O beni kıskanç olmamla suçluyordu ama kendisi de bana yalanlar söyleyen biriydi. Yani durduk yere değildi hiçbir şey. İşe başladım ve 2 ay devam ettim konuşma üzerine olan bir işti ve ben 2. Ayın sonunda öğürmeye başladım konuşamadım. Bunun olmasını bekliyordum ama aştım diye düşünmüştüm. O dönem annem ameliyat geçirmişti. Etkisi var mı bilmşyorum. İşten ayrılmak zorunda kaldım. Daha sonra 3 sene geçti.

Ben iyice mutsuzlaşmıştım elimden bir şey gelmiyordu. Kaygım yüksekti. Biriyle tanıştım o da eski sevgilisini unutamamıştı. Fotoğraf resim duruyordu telefonunda ama yaptığı şeyden pişmanlık duyduğunu ve çabalayacağını söyledi devam ettim ama bunlar hep bir yerden çıkıyordu. Sürekli not resim vs. En son ben tükendim. Tepki gösterdim sessiz içime döndüm ama o gün arkadaşlarımız vardı. Kimse eğlenemedi. Eve döndüğümde ayrıldık. O muhafazakar diye ben başımda kıyafetlerimden ödün vermiştim. O da bazı konularda kendinden ödün vermişti. Ama bana bunalrı yaşatmasına kendisi de sen hak etmedin bunları demişti. Çünkü ilişkinin içinde bana yapma dediği şeyleri kendi yapıyordu. Bunları içime atmadan açık açık konuşuyordum ama bana hep bir şeyleri düzeltmeye çalıştığını çabalayacağını notların eski ilişkisinden sonra aldığı terapiden ders olsun diye durduğunu şiirlerin edebi anlamı olduğunu söyledi. Ona inanmak istiyordum ama içim bunu kabul edemiyordu. Çünkü ben onun tarafından böyle sevilmek istemiyordum. O eski ilişkisindeki kişiyi çok sevmişti. Şiirlerden notlardan bunu görmüştüm. Bana karşı hep sorgulayıcı davrandı. O da kendince haklıydı aynı hataları kendince tekrarlamak istemiyordu. Ama benim güvenimi de yerle bir ediyordu. Onu anlamaya çalışırken kendimi kaybediyordum ilişkide. Bu yüzden o gün çok tükenmiştim. Ne güldüm ne eğlendim öylece içime kapandım. O da bu tavrımı arkadaşları da sıkılınca saygısızca buldu. Ayrıldı benden. Kız arkadaş konusunda beklentilerim karşılanmıyor dedi. Çünkü ben çevresinden çok rahatsızdım.

Böylelikle o ilişki sona erdi. Ama içimde ona karşı çok büyük sevgi kaldı. 1 buçuk senedir neler yaptığına bakıyorum. O da hep bana yönelik şarkılar paylaşıyor ama her ikimizde adım atmadan hayatımıza devam ediyoruz. Ben kıyafetlerime geri döndüm. Çünkü artık o ilişki için kendimden çok fazla ödün vermeyeceğim. Ama onsuz da her şey çok anlamsız geliyor. Hayat devam ediyor ben evdeyim kaygılarım çok belki de temelinde bunları atlatsam bir işe girsem kendime bir hayat kursam şu an bu şekilde bağlanmayacağım ona bilmşyorum. Ama o yine de yanımda olsun isterim. Çünkü o benim çocuksu yanım oldu. Tüm bunalrı anlatmak istedim. Çünkü paylaşacak kimsem yok.

Bu soru 6 Eylül 2025 16:30 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Anlattıkların yaşamının farklı dönemlerinde kaygı ve anksiyetenin gölgesinde kaldığını, bedeninin de bu duygulara fiziksel tepkiler verdiğini gösteriyor. Sabah mide bulantıları, öğürmeler, panik atak benzeri bedensel belirtiler, uyku sorunları, güven ilişkilerinde yaşadığın zorlanmalar… Bunların hepsi kaygının günlük hayatını ne kadar etkilediğini ortaya koyuyor. Ve şunu bilmeni isterim: kaygı bozukluğu yaşayan çok sayıda insan benzer şeyler deneyimliyor. Yalnız değilsin, bu durum kişisel bir eksiklik değil; beynin tehdit algısını fazla çalıştırmasından kaynaklanan bir durum.


Kaygıyla yaşamayı öğrenmek, kaygıyı tamamen ortadan kaldırmak değil, onunla beraber nefes alabilmeyi öğrenmek demektir. Kaygıyı düşman olarak gördüğünde bedenin daha da gerilir, belirtiler şiddetlenir. Oysa kaygıyı “benim zihnimin bana fazla koruma çabası” olarak gördüğünde onunla barışmaya başlarsın. Senin yaşadıklarında da aslında benzer bir mekanizma var: çevrendeki belirsizlikler, ihanet deneyimleri, yalnızlık, geçmişte yaşadığın aile baskısı… bunlar beynine “tehlike” mesajları veriyor. Beyin seni sürekli tetikte tutarak, mide bulantısı, kasılma, nefes darlığı gibi sinyaller gönderiyor.


Bu noktada yapabileceğin şeylerden biri, kaygıyı bedensel düzeyde regüle etmek. Nefes egzersizleri burada çok etkili. Örneğin 4-7-8 nefes tekniği: 4 saniye nefes al, 7 saniye tut, 8 saniyede ver. Bu döngüyü günde birkaç kez tekrarladığında kalp ritmini düzenler, bedene “tehlike yok” mesajı verir. Aynı şekilde progresif kas gevşetme egzersizi de (ayak parmaklarından başlayıp sırayla kasları sıkıp bırakmak) bedeninde biriken gerginliği azaltır.


Bir diğer önemli alan, düşüncelerinle ilişkin. Senin anlattıklarında sık sık “onu çok sevdim ama o bana ihanet etti, ben hep karşımdakini çocuksu yanım gibi gördüm” cümleleri var. Yani bağlandığın kişiler seni hayal kırıklığına uğrattığında zihnin daha da tetikleniyor. Çünkü zihnin bu anıları tekrar tekrar işleyerek “bir daha olursa ne yaparım?” diye hazırlık yapmaya çalışıyor. Burada faydalı olabilecek yöntem, düşünceleri durdurmaya çalışmak yerine onları fark edip akıp gitmelerine izin vermek. “Şu an zihnim bana yine kötü bir senaryo gösteriyor ama bu sadece bir düşünce, gerçek değil” demek, düşünceyi zihninde çapa atmış bir taş olmaktan çıkarır.


Günlük yaşamda da küçük rutinler kaygıyla yaşamayı kolaylaştırır. Düzenli uyku, hafif egzersiz, dengeli beslenme, kafeini sınırlamak, gün içinde kendine minik hedefler koymak… Bunlar basit gibi görünür ama beyne güven hissi verir. Örneğin sabah kalktığında “bugün sadece 15 dakika yürüyüş yapacağım” diye başlamak, sana kontrol duygusu kazandırır.


İlişkilerinde ise kaygının çok etkili olduğunu fark ediyorsun. Bir yandan çok seviyorsun, bir yandan karşı tarafın davranışları zihninde büyük şüpheler doğuruyor. Bu, anksiyetesi yüksek kişilerin sıklıkla yaşadığı bir durum. Burada önemli olan sınır koymak ve “benim değerim, karşımda ne olursa olsun eksilmez” inancını güçlendirmek. Çünkü sen ne kadar kendini güvende hissedersen, kaygı o kadar azalır. İlişkilerinde sürekli kontrol etme ihtiyacı, aslında kendi içindeki güven açığının yansıması.


Sevgili danışan, senin yaşadıkların kaygı bozukluğunun tipik belirtileriyle uyumlu. Kalp çarpıntısı, mide sorunları, uyku düzensizliği, sürekli zihinsel sorgulamalar… Bunların hepsi kaygının bedensel ve duygusal tezahürleri. İyi haber şu ki, bu durum yönetilebilir. Terapi desteği (özellikle bilişsel davranışçı terapi veya bütüncül yaklaşımlar), gerektiğinde ilaç tedavisi, öz-şefkat çalışmaları ve yukarıda anlattığım egzersizler sana ciddi fayda sağlayabilir.


Şunu unutmaman çok önemli: Kaygı senin kim olduğunu tanımlamaz. O, senin beyninin fazla çalışan alarm sistemidir. Senin içinde hâlâ güçlü, değerli, sevgiye ve huzura layık bir yan var. Bu yan, adım adım güçlendikçe kaygı seni yönetmekten çıkıp sadece varlığını hissettiren ama seni engellemeyen bir duyguya dönüşecek.


Sana sormak isterim: Kaygının hayatındaki varlığına rağmen bugüne kadar neleri başarabildin? Çünkü unuttuğun bir şey var: Sen kaygıya rağmen hâlâ ayaktasın, hâlâ sevmiş, çalışmış, mücadele etmiş birisin. Belki de yapman gereken, “kaygısız” biri olmayı değil, kaygıyla birlikte yürümeyi öğrenmek. İşte asıl güç tam da burada.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel