Psikoloji

Kaygı ve güvensizlik

Gizli Kullanıcı13 Kasım 2025 11:11

Merhaba , ilişkimin başlarında (3 ‘cü ayda) kısa süreli bir ayrılık yaşadım sonrasında barıştık ve ayrı kaldığımız sürede aldatıldığımı öğrendim bunu öğrenince sadece tek gecelik olan bir şey olduğunu söyledi ama ben yine ayrıldım sonrasında çok çabaladı barışmak için ben de bir şans daha verdim şimdi 1 yıldır beraberiz o hatasından sonra bana karşı herhangi bir hatası olmadı ama ben hep çok şüpheci yaklaşıyorum sürekli sorguluyorum bana yalan söylüyormuş gibi hissediyorum sürekli bu da beni çok yıpratıyor devamlı iletişim halindeyiz normalde ama beni 2 saat aramasa beni sevmiyor mu acaba , soğudu mu benden diye düşünüyorum aramızda en ufak soğukluk olsa direk başkasıyla görüşecek diye düşünüyorum bir türlü ona güvenemiyorum her şeyin altında bir şey arıyorum sürekli kendimi tetikte hissediyorum bu kaygılı şüpheci halimden kurtulmak istiyorum ona güvenmek istiyorum bunu nasıl başarabilirim.Normalde kendimi beğenirim her anlamda ama son dönemde kendimi çok çirkin hissediyorum bunun nedeni yaşadığım stres olabilir mi ? Daha önce de yazmıştım buraya

Bu soru 13 Kasım 2025 21:56 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


İlişkisel güven sarsıldığında, özellikle de bunun temelinde aldatılma gibi derin bir ihanet yaşantısı olduğunda, zihin artık “tehlike”yi algılamak konusunda fazlasıyla hassas hale gelir. Bu tür bir deneyim, yalnızca partnerine değil, aynı zamanda “ilişkide kendini güvende hissetme kapasiteni” de zedeler. Bu nedenle şu anda yaşadığın yoğun şüphe, kaygı, kontrol etme ihtiyacı ve sürekli tetikte olma hali aslında zihninin “beni bir daha aynı acıdan korumalıyım” diye verdiği doğal bir tepkidir. Fakat ne yazık ki bu koruma çabası, bir süre sonra seni yoran ve ilişkiyi de boğan bir döngüye dönüşür.


Zihnin sürekli “ya yine olursa, ya bana yalan söylüyorsa” gibi düşünceler ürettiğinde, aslında güvenin yerini tetikte olma duygusu alır. Bu noktada yapılması gereken şey, “ona güvenmeyi” zorlamak değil; önce kendi duygusal güvenlik alanını yeniden inşa etmek olmalıdır. Çünkü güven, karşıdaki kişiye körü körüne inanmak değil, “bir şey olursa bile kendimi koruyabilirim” hissini kazanmakla ilgilidir. Yani güvenin temeli, partnerinden çok senin kendine güvenme kapasitenle ilgilidir.


Bu süreçte, geçmişte yaşanan ihanetin duygusal izleriyle yüzleşmek, o acıyı bastırmadan kabul etmek önemlidir. “Evet, böyle bir şey yaşandı ve bu beni çok sarstı” diyebilmek, zihnin olayı yeniden anlamlandırmasına yardımcı olur. Çünkü bastırılan travmatik deneyimler, bedende ve davranışlarda “tekrarlayan kaygı döngüleri” olarak geri döner.

Kendini son dönemde “çirkin, değersiz, yetersiz” hissetmen de aslında bu güven kırılmasının dolaylı bir sonucudur. Sürekli “sevilmeme, terk edilme, aldatılma” korkusu taşıyan biri, bilinçdışı olarak “demek ki yeterince iyi değilim” inancını geliştirir. Bu inanç, hem beden algını hem özsaygını zedeler. Bu noktada, bedensel memnuniyetsizliğini bir “estetik” problem değil, bir duygusal güven kaybının dışavurumu olarak değerlendirmek gerekir.

Kendini bu döngüden çıkarmak için:


  1. Düşüncelerin geldiğinde “Bu bir tehdit mi, yoksa zihnimin geçmişteki acıya verdiği bir tepki mi?” diye sormayı dene.
  2. Partnerinle şeffaf ama suçlayıcı olmayan bir iletişim dili kur. “Bana yalan söylüyorsun” yerine “Bazen geçmişte yaşananlar aklıma geliyor ve kendimi güvensiz hissediyorum” gibi duygudan konuşan cümleler kur.
  3. Günlük tutarak tetikleyici durumları fark et. Genellikle güven duygusu değil, kontrol edememe hissi kaygıyı besler.
  4. Son olarak, bu sürecin tek başına taşınması çok zorlayıcı olabilir; bireysel terapi desteği almak, yaşadığın duygusal karmaşayı anlamlandırmanda ve güven temasını yeniden inşa etmede çok faydalı olur.


Güven bir anda geri gelmez; adım adım, duygusal olarak iyileştikçe kendiliğinden oluşur. Zihnin şu anda seni korumaya çalışıyor, ama artık bu kadar tetikte olman gerekmediğini ona zamanla gösterebilirsin. İyileşme, “artık korkmuyorum” noktasına gelmek değil, “korksam da sevebiliyorum, bağ kurabiliyorum” diyebilme gücüdür.


Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya