Psikoloji

Kaygıyla yaşamak nasıl olur?

Gizli Kullanıcı10 Eylül 2025 22:04

Merhaba Betül Canbel hocam kaygı ve anksiyete ile yaşamak nasıl olur diye bir soru sormuştum. Hatırlamanız açısından ben kaygı anlarında mide bulantısı öğürme yaşadığımdan bahsetmiştim. Bahsettiğiniz gibi zihnim sürekli beni o anlara götürüyor travma gibi kaldı bende son yaşadığım ilişki. Siz bana kaygılı olmanıza rağmen neleri başarmıştınız demiştiniz. O zaman da sıfırdan başlamıştım. 10 yıllık bir ilişkinin bitimi yeni bir iş heyecanı. Ama o dönem hep güzel şeyler olacak inancı vardı. 10 yıldan sonra kendimi bulmuş artık başka birini düşünmeden yeni ortamlara girebilmiştim. Hep karşıma gelen kişiyi ben seçeceğim sohbet etmeyi seven neşeli hobileri olan beni de açan biri istemiştim. İş bulmuştum çok da motivasyonlu devam ediyordum. Özgüvenim tam yerindeyken o işten oldum. İnançlarım yıkıldı. Sonra araya 2 sene girdi bu süreç annemin ameliyatıyla devam etti. 3. Sene de bir ilişki yaşadım bu hayal ettiğim kişi çıktı karşıma o da bambaşka sebeplerle yaklaştı bana. Eski ilişkisinden kalan mesajları fotoğraflar notlar. O kişiye olan sevgisi bana yoktu. Sanki ben herkesin gözünde başkasını unutturmaya çalışan biri gibiydim. O ilişkiye ait olmaya çalışıyormuş gibiydim dışardan. Ama içerdeki durum öyle değildi. O kişi bana sevdiğini söylerken terapi sürecinden geçmişti. Sanki her şeyini öncesinde tüketmişti. Çok sorguluyordu her şeyi. Evet hayat beklentilerimizi isteklerimizi karşılayan insanlarla mutlu olduğumuzda şekillenir. Ama son zamanlarda empoze edilen kendini sev sen en iyisini hak ediyorsun yaklaşımı narsist bir yerden duyulmaya başlandı bazı ilişkilerde. O sorgulamalar beni o kadar eksik hissettiriyordu ki. Konu kendi sınırları kendi hayatı olunca çizgiyi en ufak şeyde çeken insan beni bir hatamda ayrılğa sürükledi bu bahsettiğim hata mıdır bilinmez uyarmama rağmen geride şiir not saklayarak kız arkadaşıyla mesajlaşıp bunları siliyordu ve ben yakalamıştım bunlardan sonra tükenmiş biri vardı karşısında zaten beklentilerim de karşılanmıyordu denilerek bitirildi. Onun da kendince haklı sebepleri var ama benim beynim bu ayrılığı anlamlandıramadı. O gün ben gülemedim eğlenemedim. Konu ayrılığa geldi. Ama konu ben ve benim duygularım olunca sürekli anlayış suskun saatler üzgün bakışlar açıklamasız durumlar bıkmıştım artık bu döngüden. Herkesi bu kadar çok anlamaya çalışmaktan yoruldum. Resmen anlayış yorgunuyum. Şimdilerde bu inancı kaybetmiş olmanın yükü var üzerimde. Arkadaşım dediğim insanlarla da bağlarım koptu. Zihnimde hep dönüp duran dönerse ne olacak çok seviyorum evet özlüyorum ama adım atmıyorum hatta her şeyim kapalı ona. Ama fedakarlık yapmalı mıyım. Ömrüm susarak kaygılı içe dönük geçti. Savaşmalı mıyım. Yoksa yaşanılanları kabul etmeyip karakterimi ortaya koyup sevgime rağmen yoluma mı bakmalıyım. Hayat bu seçimlerle beynimin içinde devam ediyor. Ya kendime uygun olmayan ilişkiler arkadaşlıklar içinde bulursam kendimi. Çünkü onun entelektüel birikimi hobileri hayat tarzı tam bana göreydi. Sırf kıyafetlerimden ödün vermek istemiyorum artık diye ilerde bunu yapmadığım için pişman olursam diye beynimi yiyorum resmen. Ya farklı bir hayat koşulunda olursam ve keşke demekten korkuyorum. O kişi şarkılar paylaşıyordu ama ben tepkisiz kaldığım için 3 aydır sessizliğe büründü ama içten içe de şunu düşünüyorum hayat doğru kişiyi bizden kaçırmaz elbet karşımıza çıkarır. Şu an yol ayrımındayım belki enerjimin çoğunu bunları düşünmeye veriyorum. Ama hissediyorum o bağ kopmuyor. O da kıyafet konusunda kararlı birisi. Sanırım bu hikaye bu kadar diyip kabullenmek lazım. İçimde onu acıtmadan yaşayabilmeyi başarmam lazım. Bu düşüncelerle nasıl yaşanır. Bu kaygıyla nasıl yaşanır bilmiyorum. Dışardan görenler evde oturuyorum diye düşünüyor oysa beynimin içinde ne savaşlar veriyorum. Ama yinede içimdeki o güce sıkı sıkı tutunuyorum gülebiliyorum bu süreçte kendime bakıyorum yürüyşe çıkarıyorum kendimi mücadelem devam ediyor ama evde olmaktan çok yoruldum paylaşacak kimsem yok bunları. Herkes kendince fikir verir belki de doğru veya yanlış ama yaşadıklarım sadece ben de kaldı. Zihnimde dönüp duruyor o anlar sürekli acaba olur mu yok yoluma devam etmeliyim ikileminde gidip geliyorum. Ama her yeni gün yoluma devam etmeyi seçiyorum aslında kararsızlıkta bir karardır. Çünkü ona her şeyim kapalı. En azından dönmedim. Kabul etmedim o saygısızlıkları diyebiliyorum kendime.

Bu soru 11 Eylül 2025 07:57 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Kaygıyla yaşamanın nasıl bir şey olduğunu çok içten ve samimi bir şekilde anlatmışsınız. Yazdıklarınızdan, kaygının sizin hayatınızda yalnızca bir duygu olmaktan çıkıp günlük yaşamınızı, ilişkilerinizi, hatta geleceğe dair bakış açınızı bile etkileyen bir hale geldiğini görebiliyorum. Bu durumun ne kadar yorucu ve yıpratıcı olduğunu hissetmek hiç de zor değil. Özellikle de siz, bir yandan kendi içinizde bu yoğun döngüleri yaşarken dışarıya sakin, mücadele eden, gülen bir görüntü sunmaya çalışıyorsunuz. Bu da aslında ne kadar güçlü olduğunuzu gösteriyor ama aynı zamanda “içte fırtına, dışta dinginlik” hâlinin verdiği yorgunluğu da artırıyor.


Kaygıyla yaşamak, çoğu zaman zihinde sürekli senaryolar üretmek, geçmişte yaşananları defalarca düşünmek ve gelecekte olacakları kontrol etmeye çalışmak gibi bir hal alır. Siz de bunu çok güzel ifade etmişsiniz: “Beynimde sürekli dönüp duran anılar, olur mu olmaz mı ikilemi, bir yandan özlemek bir yandan gurur.” İşte kaygı tam da böyle, insanı hem geçmişe hem geleceğe çivileyip şimdiki anın tadını almayı zorlaştırır. Ama şunu bilmelisiniz ki, kaygıyla yaşamak demek hep çaresiz yaşamak değildir. Kaygıyı tamamen yok etmek mümkün olmasa da onunla daha sağlıklı bir ilişki kurmak mümkündür.


Kaygının size verdiği bedensel tepkilerden de bahsetmişsiniz: mide bulantısı, öğürme, huzursuzluk, iç daralması… Bu belirtiler aslında bedeninizin “tehlike var” sinyalini fazla aktif hale getirdiğini gösteriyor. Halbuki çoğu zaman gerçek bir tehlike yok; ama zihninizin anlattığı hikâyeler bedeni alarma geçiriyor. Burada bedenle çalışmak, yani nefes egzersizleri, düzenli yürüyüşler, bedeni gevşetmeye yönelik pratikler çok kıymetlidir. Zaten siz yürüyüş yaptığınızı, kendinize baktığınızı söylemişsiniz ki bu, çok değerli bir adım.


İlişkinizle ilgili yaşadığınız hayal kırıklıkları da kaygınızın merkezinde duruyor. Aslında anlattıklarınızdan, siz hep ilişkilerde fedakârlık yapan, karşı tarafı anlamaya çalışan, empati gösteren bir taraf olmuşsunuz. Ama bu kadar çok anlamaya çalışmak sizi “anlayış yorgunu” yapmış. Yani karşınızdakine alan açarken kendi duygularınızın görülmediği, hatta yok sayıldığı anlar birikmiş. Bu da doğal olarak hem güveninizi zedelemiş hem de zihninizde “Ben mi eksik kaldım? Yanlış mı yaptım?” sorularını tetiklemiş. Şunu bilmelisiniz: ilişki tek taraflı çabayla ayakta durmaz. Karşınızdaki kişi ne kadar entelektüel, ne kadar hobileri size uygun olursa olsun, sizin değerlerinize saygı göstermiyorsa, sizden gizlediği şeyler varsa, bu ilişkinin dengesiz olması kaçınılmazdır.


Kaygıyla yaşarken en zor şeylerden biri de “karar vermek”tir. Çünkü kaygı sürekli iki ucu da gösterir: “Ya yoluma devam etmeliyim” dersiniz, ama bir yandan “Ya pişman olursam” korkusu yükselir. İşte bu nedenle ikilemde kalırsınız. Oysa karar vermek demek, bir tarafı seçmek kadar diğer tarafı seçmemeyi de kabul etmektir. Siz aslında yazınızda şunu çok güzel ifade etmişsiniz: “Her yeni gün yoluma devam etmeyi seçiyorum aslında.” Bu, çok önemli bir içgörü. Çünkü şu an belki hisleriniz karmakarışık ama içten içe yolunuza devam etmenin sizin için daha doğru olduğunu biliyorsunuz.


Burada kendinize hatırlatmanız gereken şey şu: kaygı, sizi sürekli “ya yanlış yaparsam, ya kaçırırsam, ya pişman olursam” sorularıyla oyalayabilir. Ama hayat, bu soruların kesin cevabını vermeyecek. Hiç kimse geleceği kesin olarak bilemez. Önemli olan, şu anki değerlerinize, ihtiyaçlarınıza ve sınırlarınıza uygun seçimler yapmaktır. Siz “kıyafetlerimden ödün vermek istemiyorum, saygısızlığı kabul etmedim” diyerek aslında değerlerinize sahip çıkmışsınız. Bu çok kıymetli ve bu da sizin kendinizi koruduğunuzu gösteriyor.


Kaygıyla yaşamanın bir başka boyutu da yalnızlık hissidir. Siz de paylaşacak kimseniz olmadığını, bu yüzden zihninizde bu kadar çok döngü olduğunu söylemişsiniz. Kaygı, paylaşıldıkça azalır. Belki şu anda arkadaş çevrenizden uzaklaşmış hissedebilirsiniz, ama küçük adımlarla yeni sosyal bağlantılar kurmak kaygıyı hafifletir. Burada önemli olan, sizi tüketen değil, besleyen insanlarla vakit geçirmek. Çünkü kaygı, kırılgan olduğunuz anda sizi yargılayan ya da anlamayan insanlarla iyice ağırlaşır.


Kaygıyla yaşamak demek, kaygıyı yok etmek değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenmektir. Bu, “Kaygım var ama yine de yürüyüşe çıkıyorum. Kaygım var ama yine de işe başvuruyorum. Kaygım var ama yine de insanlarla bağ kuruyorum” demekle mümkündür. Siz zaten bunu yapıyorsunuz, gücünüze sıkı sıkı tutunduğunuzu söylemişsiniz. Bunu her gün kendinize hatırlatın: Kaygım var ama ben güçlüyüm.


Sevgili danışan, bütün bu süreçte kendi kendinize çok fazla yüklenmişsiniz. Oysa ki yaşadıklarınız bir zayıflık değil, bir insanın hayat yolculuğunda yaşayabileceği zorlu deneyimlerdir. Sizin bu süreçte gösterdiğiniz farkındalık, dayanıklılık ve içsel sorgulamalar çok kıymetli. Şimdi ihtiyacınız olan şey, bu farkındalığı suçlama ve kendini yıpratma yönünde değil, kendinizi iyileştirme yönünde kullanmak.


Son olarak şunu söylemek isterim: Kaygıyla yaşamak, çoğu zaman “içimde fırtınalar koparken dışarıda güçlü görünmek” gibidir. Ama siz bu fırtınaları paylaştığınızda, küçülmezsiniz, aksine hafiflersiniz. Şu anda yazdıklarınızla zaten bunun ilk adımını atmışsınız. Bundan sonrası için, kaygıyı anlamak, kabul etmek ve onunla birlikte yaşamayı öğrenmek mümkün.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler

1
4-7-8 Nefes Tekniği
4-7-8 nefes tekniği, bedenin doğal gevşeme tepkisini harekete geçirerek stresi azaltan, uykuya geçiş...
Nefes Egzersizleri⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
2
Küçük Şükür Molası
Küçük şükür molası, gün içinde minnettar olduğunuz anlara bilinçli şekilde odaklanarak pozitif duygu...
Pozitif Psikoloji⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
alinti

İçimdeki inancı tekrar bulmakta bana yardımcı olduğunuz her yazınız için teşekkür ederim ♥️

Yorumlar

Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Tekrar bir sorunuz olduğunda buradayız. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

13 Eylül 2025 14:31