Psikoloji

Kendime yabancılaşma hissi?

Gizli Kullanıcı28 Mart 2025 18:30

Zihinsel olarak kendime yabancılaşıyorum çünkü yıllardır farketmediğim şeyi farkettim ben küçükten beri psikolojik ve fiziksel şiddet baskıdan dolayı hep babam ne düşünür annem ne düşünür insanlar hakkımda ne düşünür diye düşünüp dururdum bu bende zamanla sanki karşıdaki ne düşünüyor hisseder gibi kendi kendime cevap vermeye başladım . Şimdi de beynim otomatik sanki babam yerine bana kızıyor annem yerine eleştiriyor eşim yerine kızıyor veya tam tersi bazen olumlu şeyler düşünüyorum . Bu durum da kendi zihnime yabancılaşmama sebep oluyor . Ne önerirsiniz geri dönüşü tedavisi vs mümkün müdür ?

Bu soru 5 Nisan 2025 15:05 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Kendinize yabancılaşma hissi yaşadığınızı, zihninizde artık sizin sesiniz gibi değil de ebeveynlerinizin, eşinizin ya da başka önemli kişilerin seslerinin konuştuğunu fark ettiğinizi paylaştınız. Bu his gerçekten yorucu, kafa karıştırıcı ve kişinin benlik algısını sarsıcı olabilir. Ancak sizin bu durumu fark etmiş olmanız, iyileşme sürecinizin en önemli adımıdır. Çünkü çoğu kişi yıllarca bu seslerin kendi iç sesi olduğunu zannederek yaşar ve bundan duyduğu sıkıntının nedenini anlayamaz. Oysa siz bu mekanizmayı fark etmiş, tanımlamış ve çözüm arıyorsunuz. Bu, değişimin ve dönüşümün kapısını aralayan çok değerli bir farkındalık.


Küçüklükten beri psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmak, özellikle çocuğun gelişmekte olan benlik algısı için ciddi etkiler yaratır. Bir çocuğun en temel ihtiyacı olan güven, kabul görme ve sevilme ihtiyacı karşılanmadığında; çocuk zamanla kendisini değil, ebeveynlerinin duygu durumunu merkeze alarak yaşamaya başlar. Bu da “annem ne düşünür, babam kızar mı, insanlar beni nasıl yargılar” gibi düşünceleri sürekli olarak zihne yerleştirir. Bu düşünceler başta bir savunma mekanizması gibi işler; çünkü çocuk, ebeveynin öfkesinden ya da sevgisizliğinden korunmak ister. Ancak zamanla bu düşünce biçimi kalıcı hâle gelir ve birey artık karşısındakine göre şekil alan, kendine yabancılaşmış bir kişilik yapısıyla yaşamaya başlar.


Beyninizin otomatik olarak sizinle ebeveynlerinizin sesiyle konuşuyor olması çok yaygındır ve özellikle "içselleştirilmiş eleştirmen" kavramıyla açıklanabilir. Bu durum, kişinin zamanla kendi iç sesiyle değil, bir zamanlar sıkça duyduğu eleştiri, yargı ya da suçlama cümleleriyle hareket etmesine yol açar. Yani artık yanınızda kimse olmasa bile, babanızın kızan sesi, annenizin küçümseyen bakışı ya da çevrenizin yargılayıcı tavrı sizin zihninizde yer etmiş ve zamanla sizin iç sesiniz gibi davranmaya başlamıştır. Bu da zamanla “Ben ne istiyorum?” ya da “Bu düşünce bana mı ait, yoksa bana öğretilmiş bir şey mi?” gibi soruların belirmesine neden olur. İşte bu noktada kişi, kendine yabancılaştığını hisseder; çünkü kendi gerçek sesini, duygularını ve ihtiyaçlarını ayırt edemez hâle gelmiştir.


Bu durum elbette dönüşebilir. İçselleştirilmiş seslerin ve otomatik düşünce kalıplarının fark edilmesi, onları dönüştürmenin ilk adımıdır. Bu dönüşüm süreci sabır, şefkat ve çoğu zaman profesyonel destek gerektirir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), bu tür düşünce kalıplarının fark edilmesinde ve yeniden yapılandırılmasında oldukça etkili bir yaklaşımdır. Terapide, zihnin otomatik olarak ürettiği bu yargılayıcı ya da eleştirel iç sesler incelenir, kaynağı araştırılır ve daha işlevsel, şefkatli düşüncelerle yer değiştirmeleri sağlanır. Böylece kişi zamanla zihninde duyduğu bu seslerin kendi sesi olmadığını ayırt etmeye ve kendi otantik düşünce ve duygularına daha çok temas etmeye başlar.


Bir diğer etkili yöntem ise Şema Terapi’dir. Özellikle çocukluk çağı travmalarının ve ihmalin bugünkü davranış, düşünce ve ilişkiler üzerindeki etkisini anlamaya yarayan bu terapi türü, sizin gibi geçmişte yoğun baskı ve şiddet yaşamış bireyler için oldukça faydalıdır. Şema terapi, “cezalandırıcı ebeveyn” ya da “talepkâr ebeveyn” gibi zihinsel temsilleri çalışır ve kişiye, zihnindeki bu içsel seslerle nasıl başa çıkabileceğini öğretir. Aynı zamanda “içsel çocuk” çalışmalarıyla, geçmişte duygusal olarak eksik bırakılmış yanlarınızı tanımanızı ve onları iyileştirmenizi sağlar.


Terapi dışında kendi başınıza da yapabileceğiniz bazı çalışmalar bu süreci destekleyebilir. Günlük tutmak, zihninizdeki eleştirel sesleri yazıya döküp ardından bu seslere bir yetişkin olarak nasıl cevap vereceğinizi yazmak, zamanla içsel diyaloglarınızı fark etmenizi sağlar. Örneğin “Hiçbir şeyi doğru yapamıyorsun” diyen iç sesinize “Bu, babamın bana sıkça söylediği bir cümleydi ama ben şu an yetişkinim ve bazı şeyleri iyi yapabildiğimi biliyorum” diyerek cevap verebilirsiniz. Bu tarz uygulamalar, zihinsel yabancılaşma yerine daha öz-şefkatli ve gerçekçi bir iç konuşma yaratmanıza yardımcı olur.


Ayrıca kendinize “Ben şu an ne hissediyorum?”, “Bu düşünce kimin sesi gibi geliyor?”, “Gerçekten ben mi böyle düşünüyorum, yoksa geçmişten gelen bir yankı mı bu?” gibi sorular sormak da farkındalığınızı artırır. Bu sorulara sık sık zaman ayırmak, kendi duygularınıza ve ihtiyaçlarınıza daha çok temas etmenizi sağlar.


Sevgili danışan, yaşadığınız bu durum sizin suçunuz değil. Bu, sizi şekillendiren ortamın bir sonucu. Ancak artık yetişkinsiniz ve bu sesleri yeniden şekillendirebilme gücüne sahipsiniz. Bu süreçte kendinize şefkatle yaklaşmanız, sabırlı olmanız ve ihtiyaç duyduğunuzda profesyonel destek almanız çok kıymetlidir. Zihninizdeki sesler değişebilir, kendinize yeniden yakınlaşabilirsiniz. Kendinizi tanımak, duygularınızı sahiplenmek ve geçmişin etkilerinden özgürleşmek uzun ama çok aydınlatıcı bir yolculuktur. Bu yolda ilerlemeyi seçtiğiniz için kendinizle gurur duymalısınız.


Her şeyin zamanla daha iyiye evrilebileceğini unutmayın. Yardım istemek, güçsüzlük değil, cesaret göstergesidir. Eğer dilerseniz bu süreci bir uzmanın desteğiyle daha da derinlemesine keşfedebilir ve içinizdeki o otantik, sevgi dolu sesi yeniden ortaya çıkarabilirsiniz.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları sorabilirsiniz.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel