Kaygı

Kendimi Aşırı Gergin Mutsuz Hissediyorum.

Gizli Kullanıcı28 Ekim 2025 18:48

Merhaba 6 yıllık evliyim suan içinden çıkamadığım bir durumla karşı karşıyayım. Eşimle bu sürecte fikir ayrılıklarımız oldu ben mal edinmek istedim o hep is kurmak istedi birikim yapamadık hep fırsatları kacırdık cünkü bu konuda bir türlü anlaşamadık. 3 yasında kızım var dolayısıyla suan çalışamıyorum ona bakıyorum. İşten çıktığım yani doğum sonrası süreçte eşim yurt dısında bir firma kurdu. Fakat varımızı yoğumuzu bu yolda harcadık hersey olumsuz sonuçlandı. Her bu defa olacak sözü duyduğumdan sonra ki surec daha zor oldu arabasiz evsiz kaldık ve maddi anlamda zorlandığımız bir sürece girdik. Ben çocuğumuzu da bu süreçte yanlız büyütmek zorunda kaldım eşim sürekli git gel durumları oldu bazen vize problemleri yaşadı vize gelmedigi icin orada çalışamadı, vize beklerken burada da çalışamadı maddi zorluk çok yasadık. Eşim hala orda biseyler yapmaya çalışıyor gidip geliyor oturum aldı bozede aile birlesimi yapacak fakat işler hala yolunda değil. Ben onunla konuşmak dahi istemiyorum. Herhangi birsey bile sormak istemiyorum olumsuz birsey illaki geldiği için duymak istemiyorum. Onun elinde de değil tabiki işlerin olmaması uzaması vs ama okadar çok şey olmadı ki artık onunla konuşurken bu is ne oldu demek bile istemiyorum hep olumsuz bişey duyucam endisesi duyuyorum öylede zaten. Konusurken kalp sıkışması hissediyorum kaygılanıyorum daralıyorum nefes alamıyor gibi oluyorum görmek istemiyorum. Hayatim icin kaygılanıyorum boğazıma bisey dayanıyor yutkunamıyorum gibi oluyor sinirleniyorum. Beni dibe sokuyor daha da kötü günlerin geleceğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum çok korkuyorum. Gitme istemiyorum orayada. Gelecek kaydım çok aileme anlatamıyorum sabret diyorlar dahada daralıyorum. Kimseye anlatamıyorum herkes yüzdünüz yüzdünüz kuyrugundasınız diyorlar ama ben bunu bile duymak istemiyorum inanmıyorum artık öyle olacağına! Uykularım kaçıyor çok gerginim çocuğuma dahi aşırı gergin davranıyorum tahammül seviyem çok azaldı hep endişeliyim mutsuzum gergin sinirliyim içimden bisey yapmak gelmiyor zor durumdayım ilac mi kullanmalıyım boşanmalımıyım kendi hayatımı düzene mi oturtmalıyım bilemiyorum delirecek gibi hissediyorum yardım ederseniz sevinirim.

Bu soru 29 Ekim 2025 11:13 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Yaşadığın durum, uzun süreli belirsizlik, maddi baskı, ebeveynlik yükü ve eşinden duygusal destek alamama gibi birçok stres kaynağının bir araya geldiği, psikolojik açıdan oldukça zorlayıcı bir tablo oluşturuyor. Bu kadar yoğun bir stresin altında kendini aşırı gergin, mutsuz, tahammülsüz ve çaresiz hissetmen çok anlaşılır bir tepkidir. Çünkü insan zihni, sürekli tehdit ve belirsizlik algısı altında kaldığında, adeta “hayatta kalma moduna” geçer. Bu modda, beden sürekli alarm halindedir; kalp çarpıntısı, nefes darlığı, yutkunma güçlüğü, öfke patlamaları ya da ağlama nöbetleri gibi tepkiler sık görülür. Senin de tarif ettiğin “boğazıma bir şey dayanıyor, nefes alamıyorum, kalbim sıkışıyor” gibi belirtiler aslında bu yüksek kaygı halinin bedensel yansımalarıdır. Uzun süredir içsel bir tehdit algısıyla yaşadığın için, vücudun “sürekli tehlike var” sinyalini kapatamıyor. Bu durum bir zayıflık değil, yaşadığın yükün psikofizyolojik bir sonucu.


Eşinin iş girişimleri, yaşanan ekonomik kayıplar, sürekli bekleyiş içinde kalmak ve ebeveynlik sorumluluğunu tek başına taşımak, seni uzun süredir “kontrolsüzlük” duygusuna maruz bırakmış. İnsan psikolojisi en çok, ne olacağını bilmediği zaman zorlanır. Çünkü belirsizlik, zihinde sürekli “ya yine olmazsa?” düşüncesini canlı tutar. Bu da senin tarif ettiğin şekilde, eşinden olumsuz bir haber duyma korkusunu besler. Artık onunla konuşmak bile kaygı uyandırıyor, çünkü zihnin her iletişimi yeni bir hayal kırıklığıyla eşleştiriyor. Bu noktada, bedenin de zihnin de bir tür “duygusal alarmda kalma” haline girmiş durumda. Bu tür durumlar bazen travma sonrası stres tepkilerine de benzeyebilir. Çünkü uzun süredir yaşadığın her olumsuz deneyim, zihinde “yine aynı şey olacak” duygusunu pekiştiriyor.


Bu nedenle önce duygusal olarak “güvende hissetmek” yeniden inşa edilmelidir. Bunun için psikoterapi süreci, hem duygusal hem de bilişsel düzeyde destek sağlayabilir. Terapi sürecinde, öncelikle şu an yaşadığın bedensel ve duygusal belirtilerin bir anlamı olduğunu fark etmek önemli olur. Şu anda bedenin, uzun süredir bastırılmış olan korku ve çaresizlik duygularını “kaygı” şeklinde dışa vuruyor. Bu duyguları bastırmak yerine anlamak, iyileşmenin ilk adımıdır. Terapide, “her şeyin kötü gideceği” şeklindeki felaketleştirme düşüncelerini fark etmek, onların yerine daha gerçekçi bir iç konuşma geliştirmek hedeflenir. Çünkü kaygı, genellikle geleceğe dair olumsuz senaryolar üretir ve bu senaryoları gerçekmiş gibi yaşatır. “Yine olmayacak, hep kötü olacak” şeklindeki düşünceler, zihin için güvenli bir çıkış gibi görünse de, aslında seni umutsuzluk ve felç duygusuna hapseder.


Burada Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımı oldukça etkili olabilir. BDT, kişinin zihinsel süreçlerini fark etmesini ve yeniden yapılandırmasını sağlar. Örneğin, “Eşimle konuşmak istemiyorum çünkü yine kötü bir şey duyacağım” düşüncesi geldiğinde, bu düşüncenin otomatik bir varsayım olduğunu fark etmek önemlidir. Bu düşünceyi sorgulamak, zihne alternatif yollar açar: “Belki bugün kötü bir şey duymayacağım, belki de duyduklarıma rağmen kendimi koruyabilirim.” Zihinsel esneklik geliştikçe, duygusal yoğunluk da azalır. Ayrıca BDT’nin davranışsal kısmı, bedensel rahatlamayı da hedefler. Nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri, kısa yürüyüşler veya bedeni harekete geçiren yavaş aktiviteler, sinir sistemini regüle eder. Özellikle parasempatik sinir sistemini aktive eden “diyafram nefesi” gibi teknikler, bedene “şu anda tehlikede değilim” mesajını verir.


Bütüncül yaklaşımla ilerleyen bir terapide, yalnızca semptomları değil, bu gerginliklerin kök nedenlerini de anlamak hedeflenir. Belki de yaşadığın bu süreç, yalnızca maddi kayıpların değil, duygusal olarak “destek görememe” hissinin bir yansıması. Eşinin sürekli yurt dışında olması, karar süreçlerinde yalnız kalman, “her şeyin yükü üzerimde” hissini derinleştirmiş olabilir. Bu durum, duygusal yalnızlıkla birleştiğinde, zihinde “bütün sorumluluk bende, ben çökersem her şey çöker” inancını doğurur. Bu da seni sürekli gergin, tetikte ve yorgun bir halde tutar. Oysa şu anda ihtiyaç duyduğun şey, sürekli güçlü görünmek değil; güvende hissetmek. Terapide, bu duygusal güveni yeniden kurmak için önce “güçlü olma zorunluluğu” inancının gevşetilmesi hedeflenir. Çünkü bazen en büyük güç, her şeyi kontrol etmeye çalışmak değil, kontrol edemediklerini kabul edip, kendi içsel dayanıklılığını yeniden kurmaktır.


Evlilik dinamiklerine baktığımızda, ilişkideki ekonomik zorluklar ve gelecek kaygısı, iletişim üzerinde doğrudan etkili olur. Çoğu zaman çiftler, sorun çözme niyetiyle konuştuklarını zannederler ama aslında her konuşma, karşılıklı suçlama veya savunmaya dönüşür. Bu da iletişimi daha da tıkar. Şu anda senin eşine dair “artık konuşmak istemiyorum” duygun, muhtemelen sadece eşine değil, “bu konuların getirdiği ağırlığa” yönelmiş bir tepki. Bu yüzden önce kendi duygusal alanını temizlemek gerekir. Bu noktada duygusal mesafe almak, bazen sağlıklı bir savunma olur. Ancak bu mesafe, kopuşa dönüşmemelidir. Terapide, iletişim becerileri yeniden inşa edilirken, eşler birbirlerini anlamaya, duygularını ifade etmeye ve sorumluluğu paylaşmaya teşvik edilir. Eğer eşinle birlikte terapiye katılma olanağın olursa, çift terapisi bu süreçte oldukça faydalı olabilir.


Ayrıca, senin yaşadığın kaygı düzeyi artık bedensel belirtilerle birleştiği için, bir psikiyatristle görüşüp kısa süreli ilaç desteği almak da düşünülebilir. İlaç, sorunu çözmez ama zihin ve bedeni regüle ederek terapiye alan açar. Bu sayede kaygı seviyesi düşer, düşünceler daha net hale gelir. Ancak bu ilaç desteği mutlaka psikiyatr kontrolünde olmalıdır. Aynı zamanda günlük yaşamda küçük ama istikrarlı düzenlemeler yapmak da duygusal dayanıklılığını artırır. Örneğin, gün içinde kendine 15 dakikalık sessiz bir alan ayırmak, sevdiğin bir müziği dinlemek, yazı yazarak duygularını dışa vurmak gibi küçük pratikler, sinir sistemini dengelemeye yardımcı olur.


Son olarak, şu anda hissettiğin çaresizlik, aslında kontrolsüzlük duygusunun bir sonucu. Ancak hayatın her döneminde, kontrol edebildiğin ve edemediğin alanları ayırmak çok önemlidir. Şu anda eşinin işleri, vizeler, maddi koşullar senin kontrol alanının dışında olabilir; ama kendi duygusal iyi oluşun, sınırların, günlük düzenin senin elindedir. Bu farkındalık, çaresizlik hissinin yerini içsel güce bırakır. Unutma, senin şu an yaşadıkların bir “kriz”dir ama aynı zamanda yeniden yapılanmanın da kapısını aralayabilir. Terapide bu süreci adım adım çalışmak, hem kaygıyı yönetmeyi hem de geleceğe yeniden güven duymayı mümkün kılar. Şu anda önemli olan, bir anda büyük kararlar vermek değil; önce kendini stabilize etmektir. Çünkü ancak duygusal olarak yeniden dengeye geldiğinde, hayatınla ilgili doğru kararları daha net bir zihinle verebilirsin.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler

1
4-7-8 Nefes Tekniği
4-7-8 nefes tekniği, bedenin doğal gevşeme tepkisini harekete geçirerek stresi azaltan, uykuya geçiş...
Nefes Egzersizleri⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
2
Küçük Şükür Molası
Küçük şükür molası, gün içinde minnettar olduğunuz anlara bilinçli şekilde odaklanarak pozitif duygu...
Pozitif Psikoloji⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →

Cevaplanmış benzer sorular