Psikoloji

Kendimi çözemiyorum

Gizli Kullanıcı4 Temmuz 2025 07:50

Merhaba ben uzun süredir sosyal ortamlardan izole yaşıyorum üniversitede ilkokulda ve farkettim ki yaşım 30 oldu bundan rahatsızlık duymuyorum hayatımı tüm gün evde hiçbir şey yapmadan geçirebilirim tabi bundaki en önemli sebep kaygı bozukluğu annem çok kaygılı biriydi anneannemde dayımda şizofreni vardı çok ağır şeyler yaşadılar ben de küçüklüğümden beri kendimi hep geri çeken izole eden biriydim yeni bir işe başlayacağımda veya stresli durumlarda kusuyorum öğürüyorum mide bulantısı yaşıyorum kaygılanıyorum altında ne var neden böyle oluyor bilmiyorum üniversitede de böyleydi 1 sene boyunca hep kustum o dönem erkek arkadaşım vardı onun kız arkadaşları vardı ben yalnız kalacağım beni bırakacak kaygısı hep oluyordu onun yanında kimse olmasın sadece ben olayım istiyordum ilgisi hep üzerimde olsun istiyordum o da yalanlar söylüyordu o insanlarla buluşuyordu bunları gördükçe daha çok kaygılanıyordum. İlk okulda öğretmenim yazmayı öğretirken kalemi titrettim diye elimden kalemi attı herkesin içinde o günden sonra belki de ben hep başarı insan içinde bir şey yapma kaygısı yaşıyorum şuanki hayatım hep izole son yaşadığım ilişkide de öyle şeyler başıma geldi ki eski ilişkisini unutamamış biriydi bana unuttuğunu söylüyordu ben de güvenip devam ettim ama telefonunda en son ona dair bir şey sakladığını gördüm kaldıramadım bunalrı o günü hiç konuşmadan geçirdim. Bir şey olduğunda hemen içime kapanıyorum o ana ayak uyduramıyorum kendimi ifade edemiyorum. Kaygılarımın altında belki de anlaşılamamak belki bu sessizliği sevdiğim için çok konuşkan değilim zaten belki bu benim normalim belki de yalnız kalacağım korkusuyla kendimi geri çekiyorum bilmiyorum altında ne yatıyor. Neden bu kadar izoleyim normalim mi bu bunu seviyor muyum aslında dışarı çıkmayı arkadaşlarım kalabalık gruplar seviyorum en son böyle bir gruptayken herkesin arkadan bana kazık attığını görünce insanlardan da soğuyup iyice kendimi kapatmıştım işe gidemiyorum bu mide bulantıları o günden başlıyor strese gelemeyen biriyim eski ilişkimde çok fedakarlıklar da yaptım hayat neresinden tutarsam elimde kalıyor gibi. Sadece insanlara kendimi açamıyorum samimi iletişim kuramıyorum hep yalnız kaldığım için de ortamlardan iyice kendimi geri çekmeye sessiz kalmaya başladım yardımcı olun sorunun nereden geldiğini anlamıyorum

Bu soru 6 Temmuz 2025 14:46 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,

Yazdıklarını büyük bir dikkatle ve saygıyla okudum. Bu satırlarda çok derin bir içgörü, acı dolu ama güçlü bir farkındalık ve insan ilişkilerinde görünmeyen yaraların izleri var. Tüm bu yaşantılarının izole bir hayatın içinde sessizce yankılandığını görüyorum. Bu yalnızlık bir seçim gibi görünse de, aslında zamanla savunmaya dönüşmüş bir korunma biçimi olabilir.

İlk olarak, senin hikâyende güven teması çok belirgin. Çocuklukta yaşanan deneyimler — annenin yoğun kaygısı, ailedeki psikiyatrik hastalık öyküsü, öğretmeninin sınıf içinde yaşattığı aşağılayıcı deneyim zihinsel bir altyapı oluşturmuş gibi görünüyor. Özellikle çocuklukta, birincil bağlanma figürü olan annenin dünyayı tehdit dolu bir yer olarak yaşaması, bu tehdidin zamanla senin iç dünyana da sızmasına neden olmuş olabilir. Böyle bir ortamda büyüyen çocuklar, çoğu zaman “dünya güvensiz bir yer, insanlar tehlikeli ve kırıcı” gibi temel inançlar geliştirebilir.

Kaygı bozukluğu, çoğu zaman sadece güncel stresle değil, geçmişte yaşanan duygusal ihmal, güven kırıklıkları, ya da travmatik küçük olaylar zinciriyle bağlantılıdır. Kalemini yanlış tuttuğun için cezalandırıldığın an, sadece o anın değil, daha sonra gelişecek olan "görülmeme", "değersiz hissetme" ve "utanılacak bir şey yaptım" duygularının tohumlarını ekmiş olabilir. Bu tür yaşantılar bireyin öz-değerini ciddi biçimde zedeleyebilir ve “ben yanlış bir şey yaparsam insanlar beni terk eder, dışlar” gibi katı inançlara dönüşebilir.

Üniversitedeki ilişkinde yaşadığın kıskançlık, kaybetme korkusu ve sürekli tetikte olma hali ise, bağlanma sisteminin ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Partnerinle olan ilişkinde, sevgiye duyulan ihtiyaçla birlikte gelen "ya beni terk ederse" kaygısı, onun ilgisini kaybetmeye karşı oluşan aşırı duyarlılığı da açıklıyor. Bu da seni daha çok kontrol etmeye, onun tüm dikkatini üstünde tutmaya yönlendirmiş olabilir. Bu noktada "ilgiyle beslenen ama aynı zamanda ilginin sürekliliğine güvenemeyen" bir içsel çelişki doğar.

Tüm bu yaşantıların sonucunda ortaya çıkan fizyolojik belirtiler ; mide bulantısı, kusma, öğürme gibi bedensel bir alarm sisteminin devreye girdiğini gösteriyor. Zihinsel olarak “tehlike” olarak kodladığın durumlar karşısında bedenin de artık seni uyarıyor: "Burada güvende değiliz!" Bu, travmatik geçmişin ruhsal yansımasının bedenselleşmiş bir hali olabilir. Özellikle çocukluk ve ergenlik döneminde bastırılan duygular, erişkinlikte fiziksel belirtilerle ortaya çıkabilir.

Sosyal ortamlardan kaçınman, yalnız kalmayı tercih etmen bir “karakter özelliği” gibi görünse de, bu tercihin ardında önemli bir içsel çatışma var: Bağ kurma arzusu ve bağ kurmaktan korkma hali. İnsanlarla olmak istiyor ama aynı zamanda ilişkilerin seni nasıl incitebildiğini deneyimlediğin için geri çekiliyorsun. Bu da “yaklaş-uzaklaş döngüsü”ne benzer bir içsel karmaşa yaratıyor. Bu döngü, birçok kişide borderline ya da kaygılı-bağlanma örüntülerinde de gözlemlenebilir.

Bir diğer önemli nokta ise kendini ifade etmekte zorlanman. “O günü hiç konuşmadan geçirdim” demen, aslında yaşadığın olayların içinde donduğunu, bir tür duygusal kapanma yaşadığını gösteriyor. Travma sonrası ya da kronik stresle baş eden birçok kişi, duygularını ifade edemez hale gelir çünkü öğrenmişlerdir: “Konuştukça daha kötü olur, anlaşılmam, yalnız kalırım.” Zamanla bu kapanma, duygusal ilişkilerde de yabancılaşmaya neden olur.

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?

Yaşadıkların patolojik değil, anlamlı. Her davranışının bir bağlamı, her duygunun bir kökeni var. İzolasyon, kaygı, ilişkilerdeki yoğun kontrol ihtiyacı ya da ifade edememe durumu: Bunların hepsi seni korumaya çalışan, geçmiş deneyimlerinle şekillenmiş savunmalar. Bu savunmalar seni bugüne kadar getirmiş olabilir ama şu an hayatını daraltıyor ve seni yalnızlaştırıyor olabilir.

Sorunun “tek bir yerden” kaynaklandığını söylemek doğru olmaz. Bu bir zincir. Genetik yatkınlık (ailede şizofreni öyküsü), çocukluk travmaları (öğretmenin davranışı, annenin kaygısı), romantik ilişkilerde güven kaybı, sosyal çevrede yaşanan hayal kırıklıkları ve duygu regülasyonundaki güçlükler… Bu karmaşık sistem bir araya geldiğinde, bugünkü yaşantını anlamak kolaylaşıyor.

Yalnızlık, çoğu zaman dış dünyadan bir kaçış değil, iç dünyada bir sığınaktır. Ama bu sığınak, zamanla bir hapishaneye dönüşebilir. Senin anlattıkların, ruhunun bu hapishaneden çıkmak için gösterdiği çabayı da barındırıyor. Bu satırları yazmak bile aslında sessizliğini kırmak için bir adımdı. Bu adım küçümsenemez bir güç ve içsel cesaret barındırıyor.

Unutma, bu şekilde olmak senin “kusurun” değil. Bu senin hikâyen. Ve her hikâye yeniden yazılabilir.


Uzm. Klinik Psk. Elif Kızılkaya

alinti

Merhaba yazdıklarınızı dikkatle okudum ve araştırdım. Kaygılı bağlanmam çok yüksek ve çevresel koşullara karşı çok kaygılıyım işe başlama terk edilme yalnız kalma fedakarlık izolasyon donma dediğiniz çoğu şeyi üst üst yaşıyorum. Ama hayatımda da üst üste zorluklar bana yaşatılan eski ilişki mevzusu arkadaş kaybı tarzı şeyler oldu. Bazen hayatın içinde durup insan olduğumu hatırlamak istiyorum. Tek sorun ben olamam demek için. Bunlar sanırım dediğiniz gibi yaşadıklarımın bana bu şekilde dönüşü. Bunları anlamlandırıp nasıl bir yol izleyebilirim. Kaygı konusunda kendimi stabilize etsem aslında hayata güvenim artsa belki de bunalrı yaşamam gibime geliyor. Sizin bu konudaki tavsiyeleriniz neler olabilir. Terapi alamıyorum işe gidemediğim için Yazınız için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız 🙏🏻

Yorumlar

Uzm. Kl. Psk. Elif Kızılkaya

Merhabalar, Verebilceğim ve iyi geleceğini düşündüğüm tavsiyeler şu şekildedir; Duygularınızı yazıya dökmek: Her gün sadece birkaç dakika bile olsa neler hissettiğinizi bir deftere yazmak, kaygınızı dışsallaştırmanıza ve düşünce-akışınızı fark etmenize yardımcı olabilir. Günlük rutine küçük bir şey eklemek: Kaygı bizi donmaya ve hayattan kopmaya itebilir. Her gün 5 dakika bile olsa bir pencere kenarında durmak, sevdiğiniz bir müziği açmak ya da bir bitkiye su vermek gibi küçük adımlar, hayata yeniden temas etmenin yolları olabilir. “Sadece bu an”a dönmek: Kaygı gelecekle ilgili varsayımlar üzerinden çalışır. Şu anda güvende olduğunuzu kendinize hatırlatmak, bedeninize dokunmak, derin nefes almak sizi o ana getirebilir. Şunu hatırlatmak: “Ben bu duygularla baş etmeye çalışıyorum ve bu bile çok değerli bir çaba.” Kendinize karşı şefkatli olmayı hak ediyorsunuz. Bu hisler sizin başa çıkmaya çalıştığınız zorlukların doğal sonuçları. Bu duyguları anlamlandırmaya çalışmanız, aslında iyileşmenin de başlangıcı. Klinik Psk. Elif Kızılkaya

7 Temmuz 2025 17:49