Aile

Kendimi görülmeyen biri gibi hissediyorum

Gizli Kullanıcı28 Temmuz 2025 21:01

Ailemle, özellikle babam ve abimle duygusal olarak hiçbir zaman yakınlık kuramadım. Ne onlara "baba" ne de "abi" diyebildim. Çünkü içimden hiç gelmedi. Bu durumun beni ne kadar yorduğunu ve yalnız hissettirdiğini anlatamam. Sevgi, güven ve anlaşılma gibi çok temel ihtiyaçlarım bile karşılanmadı ya da karşılanıyorsa bile hep bir şartla zorla geldi. Bazen artık kendimde sorun aramaya başlıyorum. Ailemle tam olarak bir aile değilim sadece aynı çatı altında yaşadım yıllarca. Hep aramız iyi olsun mutlu olalım diye her şeyi göz ardı edip "ailem" deyip sustum çabaladım. Artık anlamıyorum bir şey var ama çözemiyorum. Bu yüzden bu durumun nedenini daha derinlemesine anlamak bilmek istiyorum.

Bu soru 29 Temmuz 2025 13:30 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Kendini görülmeyen, fark edilmeyen biri gibi hissetmek insanın iç dünyasında derin bir yalnızlık yaratır. Anlattıkların, yıllar boyunca duygusal olarak karşılık bulamamış olmanın, çabalamanın ve sonunda yorgun düşmenin bir yansıması. Ailenle özellikle de baban ve abinle duygusal olarak yakın hissedememiş olman, onlara “baba” ya da “abi” demek istememek, aslında içinde karşılık bulamamış duyguların ifadesi. Çünkü insanın kalbi, kendini gerçekten güvende, kabul görmüş ve sevilmiş hissettiği bağlara kendiliğinden akar. Senin yaşadığın bu his, duygusal olarak ihtiyaç duyduğun sıcaklığın ve kabulün verilmemesi ya da şartlı verilmesiyle ilgili. Bir çocuğun en temel ihtiyacı, koşulsuz kabul görmek ve sevilmek, “sen olduğun gibi değerlisin” mesajını hissedebilmektir. Ancak bu mesajı alamadığında, çoğu zaman çocuk kendi içinde eksik ya da hatalı olduğunu düşünmeye başlar. Sende de “Acaba sorun bende mi?” düşüncesinin ortaya çıkması, yıllarca görülmeyen duyguların sonucu.


Ailenin içinde yaşarken, “hep aramız iyi olsun, mutlu olalım” diye çabalaman, aslında kendi içindeki sevgi ve bağlılık ihtiyacının göstergesi. İnsan, bağ kurmak için yaratılmıştır. Ama bağ kurmak istediğin kişiler duygusal olarak kapalıysa, sevgilerini koşullu veriyorlarsa ya da sana anlayışla yaklaşmıyorlarsa, içten içe sürekli bir çaba hali doğar. Bu çaba başta umut verir ama zamanla yorar. Çünkü bir süre sonra insan şunu fark eder: Ne kadar uğraşsam da hissetmek istediğim o yakınlık ve anlaşılma hissi gelmiyor. İşte bu noktada senin de dediğin gibi, artık bir şeyleri anlamamaya, çözememeye başlarsın. İçinde sanki bir boşluk oluşur, ama bu boşluğu tanımlamak çok zordur. Bazen öfke, bazen kırgınlık, bazen suçluluk olarak ortaya çıkar. Çocukken bastırdığımız duygular, büyüdükçe daha fazla fark edilmek ister.


Kendini görünmez hissettiğinde zihnin çoğu zaman “Ben mi hatalıyım?” sorusunu üretir. Çünkü çocuk zihni, olan biteni anlamlandıramadığında suçu kendine atar. “Ben iyi olursam, çabalarsam, onların istediği gibi davranırsam belki sevilirim, belki fark edilirim” diye düşünür. Bu düşünce biçimi yıllarca devam eder ve yetişkinlikte de kendini gösterir. İnsan, ilişkilerinde hep çabalayan, hep uyum sağlamaya çalışan taraf olur. Ama içten içe hep bir “ben yetmiyorum” duygusu vardır. Bu duygu hem yorucu hem de kırıcıdır.


Senin hissettiğin yorgunluk, yıllarca kendi ihtiyaçlarını bastırıp önceliği aile içinde barışa vermekten kaynaklanıyor. “Ailem olsun, mutlu olalım” diyerek sustuğunu, çabaladığını söylüyorsun. Bu davranış, çocuk zihninin hayatta kalma stratejilerinden biridir. Çünkü aile içinde çatışma, çocuğun ruhu için çok ağır gelir ve çocuk çoğu zaman kendini feda ederek ortamı sakinleştirmeye çalışır. Ama bu fedakârlık, uzun vadede kendi içsel benliğinin görülmemesi anlamına gelir. İşte şimdi hissettiğin kırgınlık, yalnızlık ve anlamama hali, aslında yıllardır bastırılan duyguların sana seslenmesidir.


Bu noktada bilmelisin ki hissettiğin duygular çok anlaşılır ve haklı. Görülmemek, sevilmemek, hep çabalayan taraf olmak insanın öz-değerine dokunur. Ama bu duygular, senin değersiz olduğun anlamına gelmez. Bu durum, senin değil, aile ortamının ve iletişim biçiminin bir sonucu. Ailenin sana sevgi vermekte zorlanması, kendi geçmişlerinden getirdikleri yaralarla, duygusal dillerini bilmemeleriyle ilgilidir. İnsan çoğu zaman sevgi vermek istese bile, nasıl vereceğini bilemez. Çocuklukta ihtiyaç duyduğun o koşulsuz kabulü alamamak seni kırsa da, bu senin sevgiye ve görünmeye değer olmadığın anlamına gelmez.


Şimdi yapabileceğin en önemli şey, kendi duygularını fark etmek ve onlara şefkatle yaklaşmak. “Benim hislerim önemli, ben değerliyim” diyebilmek, değişim sürecinin ilk adımıdır. Kendini suçlamak yerine, “O zamanlar elimden gelen buydu ve duygularım haklıydı” diyerek geçmişini anlamaya çalışmak, içindeki yarayı yumuşatır. Bunu desteklemek için duygularını yazabilirsin. Günlük tutmak, bastırılmış hislerini görünür kılar. Hangi anlarda kendini daha yalnız, daha değersiz hissettiğini fark etmek, bu döngüyü çözmene yardımcı olur. Ayrıca kendine güvenli alanlar yaratman çok kıymetli. Bu güvenli alan, bazen bir arkadaş, bazen bir hobi, bazen de bir terapist olabilir. Duygularını koşulsuz bir şekilde paylaşabileceğin, yargılanmadan dinleneceğin bir ortam, içsel iyileşmenin kapısını aralar.


Danışmanlık süreci, bu noktada sana büyük bir destek sunabilir. Çünkü süreç, senin görülmediğin, anlaşılmadığın o çocukluk anılarını güvenli bir şekilde ifade edebileceğin, duygularını keşfederken yanında birinin olduğu bir alandır. Zamanla hem geçmişin yükünü hafifletebilir hem de bugün ilişkilerinde daha sağlıklı sınırlar kurabilirsin. Kendini değerli hissetmek, önce kendi içinde başlar. Başkalarının onayına, ilgisine bağımlı olmadan kendi duygularını fark etmek ve önemsemek, sana özgürlük kazandırır.


Son olarak şunu bil: Senin duyguların gerçek, ihtiyaçların haklı ve sen sevilmeye, görülmeye, anlaşılmaya layıksın. Çocukken alamadığın o koşulsuz sevgiyi, şimdi kendine verebilirsin. Küçük küçük adımlarla kendini fark etmek, kendi hikâyene şefkatle yaklaşmak ve gerektiğinde destek almak, bu yolculukta sana güç katacaktır.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

Cevaplanmış benzer sorular