Kendimi yetersiz, başarısız, mutsuz ve geleceğimi umutsuz görüyorum
Merhabalar, 6 yıldır OKB tanısı altında (ayrıca kısa bir süreliğine yeşil reçete olmak üzere) ilaç kullanmaktayım. Kısa bir süreliğine bırakmam hariç düzenli kullanıyorum. Geçtiğimiz kış depresyonla birleştiği için 15 gün psikiyatri servisinde yattım. 26 yaşındayım. 21 yaşında üniversiteyi kazandım ve İTÜ'ye girdim. Girilmesi ve okuması en zor mühendislik bölümlerinden birini 1 ay sonra bitirmek üzereyim ve ayrıca staj yapıyorum. Üniversiteye geç başladığım için sürekli “geç kaldım”, “yaşıtların okulu senden 3-4 sene önce bitirdi ve çoktan çalışmaya/yükselmeye başladı” gibi cümleler kuruyorum ve bunun sürekliliği gün içinde yaklaşık 9-10 saat sürüyor. İş yerinde genç birisini görünce, hemen ismini bir yerden buluyorum ve ‘kaç yaşında, ne zaman okulu bitirdi?’ gibi soruları kafamda kuruyorum ve cevabını aramaya çalışıyorum. Benden bir, iki yaş büyük çalışan ve yaşıtım bir amirim konumunda birinin yanında çalışırken utanıyorum ve ayrıca stajyer olduğum için onlar kendi aralarında konuşurken ve gülerken elimde olmadan, istemeden moral bozukluğu yaşıyorum. Anlayacağınız günün uyanık olduğum saatin %90’ı kıyaslama yaparak geçiyor. Ve içimde bu hayatı yaşarken tüm derslerimi verdim ve bölümde ilk 10 öğrenci arasına kadar girdim. Ailem ve hocalarım sürekli teselli ediyorlar ve bunu başarı olarak görüyorlar ama ben kesinlikle hayatımda bir tane bile başarı görmüyorum. Hayatta en kötü ve şanssız olarak hep kendimi görüyorum. Bunun yanı sıra hayatımda kız olarak hiç sevgilim ve arkadaşım olmadı. Çevremde, üniversitede ve işyerinde işine girmiş ve hayatını yaşayan bir kız ve erkeği görünce aklıma onların cinsel olarak birleştiğine kadar görüntüler ve düşünceler geliyor. Düzenli terapi de almaktayım, geçmişte de dinamik ve BDT olmak üzere 2 terapi aldım ama bu düşüncelerde bir türlü kurtulamıyorum. Hayatımı çöküntü haline getirdiği için zihinsel ve fiziksel yorgunluk da yapıyor ve bununla birlikte okulda öğrendikleri bile çabukça unutabiliyorum. Bu unutmalar yüzünden de ayrı bir takıntı olan ‘iş bulabilecek miyim, sen çoğu şeyi unuttun’ gibi takıntılar da süreklilik gösteriyor. Yani anlayacağınız şiddetli umutsuzluk, önünü görememe, hiçbir şeyden keyif alamama, sürekli kafada kurup/kıyaslayıp durma söz konusu. Sizden daha detaylı bir farklı görüş bekliyorum. Teşekkür ederim.
Bu soru 31 Mayıs 2025 16:06 tarihinde Psikolog İrem Gülsün Zengin tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Sevgili Danışanım,
İlk olarak, altı yıldır obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısıyla ilaç kullanıyor olmanız ve geçmişte bir depresyon döneminden geçerek hastane yatışı yaşamış olmanız, durumunuzun ciddi ve karmaşık bir klinik seyir izlediğini gösteriyor. OKB, tek başına oldukça yorucu ve yaşam kalitesini etkileyen bir bozukluktur. Ancak depresyonla birleştiğinde zihinsel yük daha da ağırlaşır. OKB'de sıklıkla karşılaştığımız zihinsel döngülerin (takıntılı düşünceler, kendini kıyaslama, geçmişe dair pişmanlıklar, gelecek kaygısı vb.) depresif düşüncelerle birleşmesi, zihinsel enerjinizi sürekli tüketen bir sistem yaratır. Siz de bu yapının içindesiniz ve bunu fark ediyorsunuz.
Üniversiteye geç başlama, yaşıtlarla kıyaslama ve kendinizi sürekli başarısız, yetersiz ya da “geride kalmış” biri gibi hissetme, OKB’nin sıklıkla eşlik ettiği değersizlik ve kontrol kaybı hisleriyle doğrudan ilişkilidir. Sıklıkla “tam ve eksiksiz olma” arzusu, kusursuzluk ihtiyacı ve “geç kalmışlık” hissi, OKB'li bireylerde çok güçlüdür. Bu durum dışarıdan bir başarı örüntüsü sunsa da içsel olarak kendinizi yetersiz, kusurlu ve zamanla yarışıyor gibi hissettirir. Oysa siz şu anda Türkiye’nin en zor mühendislik bölümlerinden birini bitirmek üzeresiniz, üstelik bölümde ilk 10’a girmişsiniz. Bu yalnızca akademik değil, aynı zamanda psikolojik olarak da olağanüstü bir dayanıklılık göstergesidir. Ancak OKB’nin doğası gereği, zihin başarıyı kaydetmek yerine eksiklikleri mercek altına alır.
İş yerinde ve sosyal çevrede yaşadığınız kıyaslamalar, yalnızlık, cinsellik çağrışımları ve özgüvenle ilgili sorgulamalar da çok anlaşılır. Cinsel içerikli düşüncelerin istemsizce akla gelmesi, özellikle OKB’nin “intrusif düşünce” (istenmeyen, kontrol dışı gelen düşünceler) biçimlerinden biridir. Bu tür düşünceler ahlaki ya da kişisel bir problem göstergesi değil; yalnızca zihinsel sapmaların, yani beynin düşünceleri filtreleme becerisindeki zorlanmanın bir sonucudur. Bu düşünceler geldiği için kendinizi yargılamanız ya da suçlu hissetmeniz gerekmez. Aksine, bu düşüncelere “neden bu aklıma geliyor?” diyerek direnmek, onların daha da yoğunlaşmasına neden olabilir. Burada farkındalığı artırmak ve düşünceye değil davranışa odaklanmak önemlidir.
Zihinsel kıyaslamaların yoğunluğu, yaşamdan zevk alamama, kendinizi başarısız hissetme ve sürekli olarak “unutuyorum, beceremem, iş bulamam” gibi düşünceler depresif yapının bir parçasıdır. Burada yalnızca ilaç ve terapi değil, yaşam tarzı değişiklikleri ve düşünce farkındalığı çalışmaları da çok önemlidir. Bu noktada klasik Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) kadar, şema terapi, farkındalık temelli terapiler (mindfulness-based) ya da ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) gibi yaklaşımlar size daha derinlikli ve yeni yollar açabilir. Şema terapide özellikle "kusurluluk", "yüksek standartlar" ve "duygusal yoksunluk" şemalarının sizde karşılığı olabilir. Bu şemaların kökeni çoğu zaman erken çocukluk yaşantılarında yer alır ve bugünkü kıyaslamalı düşüncelerle kendini gösterir.
Ayrıca, hayatınızda ilişkisel bağların sınırlı olması, yalnızlık hissiyle birleşince, zihinsel olarak başkalarının hayatını gözlemleme ve onlarla ilgili senaryolar üretme gibi tepkiler doğurabilir. Bu süreçlerin sizi yorup suçlulukla karışık duygular yaratması çok doğal. Ancak bunlar bastırılmamalı, yalnızca anlamlandırılmalı ve dönüştürülmelidir. Bu alanda, özşefkat çalışmaları (örneğin Kristin Neff’in çalışmaları) ile farkındalık temelli terapiler çok etkili olabilir.
Son olarak, çok kıymetli bir noktayı tekrar vurgulamak isterim: Sizin kadar yoğun bir zihinsel yükle, bu kadar akademik başarıya ulaşmak ve halen çözüm arayışında olmak çok kıymetlidir. Ancak zihin bu başarıları silerken, yalnızca tehdit gördüğü alanlara odaklanır. İşte bu döngüyü kırmanın yolu, sadece düşünceleri değiştirmek değil; aynı zamanda zihnin dikkatini yeniden eğitmektir.
Sevgilerimle 💜
Psikolog İrem Gülsün Zengin