Narsist olabilir miyim?
Kimseyi gerçekten umursamıyorum, bana derdini anlatan insanlarla üzülemiyorum birine kötü davrandığımı bilsem bile sonrasında hicbir pişmanlık duymuyorum (genellikle ailemde oluyor belki de onlardan kaynaklı) öfkelendigimde (aile icinde)sinirden deliriyorum küfür kıyametler kopuyor,sadece kendimi düsünüyorum şuana kadar yaptığım hicbirseyden pisman değilim muhtemelen bir kişilik bozukluğum var ama hangisi bilmiyorum ,kulağa bencilce geliyor farkındayım ama gerçekler bu,gerçeği bu anonim platformda inkar etmeme gerek yok
Bu soru 14 Temmuz 2025 20:27 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Öncelikle Merhabalar,
Yazdıklarınızı büyük bir dikkatle ve içtenlikle okudum. İç dünyanızda yaşadığınız karmaşayı, kelimelerinizin ötesinde hissetmek mümkün. Dışarıya yansıttığınız haliniz ile içinizde yaşadıklarınız arasında bazen derin bir uçurum olabilir. Kendinizi “duygusuz” ya da “bencil” olarak tanımlamanız, aslında kendinize karşı sert ve yargılayıcı olduğunuzu düşündürdü bana. Çünkü böyle derin bir içsel sarsıntı içinde gerçek hislerinizi bulmaya, anlamaya çalışmak kolay bir durum değil. Burada, bu kadar açık ve samimi bir şekilde kendi deneyiminizi paylaşmanız, içinde bulunduğunuz zor süreçte size yol gösterecek çok değerli bir adımdır. Bunun için öncelikle size teşekkür ederim. Kendinize ayna tutmanız ve kendinize ışık olmak istemeniz sizin için çok önemli bir adım.
Yaşadığınız öfke patlamaları, pişmanlık hissetmemeniz ve başkalarının duygularına karşı mesafeli durmanız, sadece basit “bencillik” ya da “duygusuzluk”la açıklanamaz. Bunlar, geçmişte yaşadığınız deneyimlerin, özellikle çocuklukta edinilen duygusal yaraların bir yansıması olabilir. Güvenli ve sevgi dolu bir ortamda büyüyememek, kendinizi ifade etmenin zor olduğu aile dinamikleri, sizi zamanla duygularınızı korumak adına bir savunma mekanizması geliştirmeye itmiş olabilir. Bazen çok fazla hissetmek o kadar acı verir ki, kendimizi duygusuzlaştırmak, bu acıdan kaçmanın bir yolu haline gelir. Bu, zayıflık değil; hayatta kalmak için geliştirilmiş güçlü bir refleks olabilir. Birde kendinizi korumak ve güvenli alana çekmek isteğinizle ilgili olabilir.
İnsanların dışarıya yansıttığı sert ya da mesafeli tutumların altında çoğunlukla kırgınlıklar, karşılanmamış ihtiyaçlar ve korunmaya alınmış hassas yanlar yatar. Siz de belki farkında olmadan böyle bir “duygu zırhı” örmüş olabilirsiniz kendinize. Bu zırh, sizi hem korur hem de zaman zaman yalnız hissettirir. Sizin söylediklerinizden anladığım, içinde bulunduğunuz durumla ilgili bazı sorular sormaya başlamışsınız ve kendinizle ilgili cevaplar bulmak istiyorsunuz. Örneğin, gerçekten duygusuz musunuz, yoksa duygularınızla temas etmekten mi kaçıyorsunuz? “Hiçbir şeyden pişman değilim” ya da “kimseyi umursamıyorum” demek, bazen duyguları hissetmemekle değil, onları hissetmenin getireceği acıdan kaçmakla ilgili olabilir. Bazen içinizdeki ses sizi rahatsız eden en derin yaraları susturmak ister; bu da oldukça doğal bir reflekstir aslında. İçimizdeki sesleri bastırmak, bazen onlardan kaçmak istemek çok normaldir. Baş etmek istemeyince ya da kendimizi bu duygulardan korumak isteyince bu yolu seçmiş oluruz.
Bu noktada size önerebileceğim bir egzersiz var: Bir hafta boyunca, gün içinde sizi etkileyen her anı ve duyguyu bedeninizde nasıl hissettiğinizi fark etmeye çalışın. Öfkelendiğinizde kaslarınızda ne gibi değişiklikler oluyor? Birisi size derdini anlattığında nefesiniz nasıl tepki veriyor? Zihinsel olarak duygusuz görünebilirsiniz ama bedeniniz size küçük işaretler verir; bazen zihnimiz duvar örer ama bedenimiz hâlâ o duvarların ardında yaşar. İçsel olarak yaşadığınız her duygu aslında siz fark etmeseniz de bedeninizde yansımalar olarak ortaya çıkar. Kendinizle ilgili bu yaşadığınız belirtileri gözlemlemeniz sizin farkındalığınızı daha çok arttıracaktır.
Şunu unutmamanızı isterim ki ; buraya bize yazmanız ve yaşadıklarınızı bu kadar açık anlatmanız, aslında kendiniz için değişime attığınız çok önemli bir adımdır. Bu kolay bir şey değil ve sizi cesaretiniz için takdir etmek istiyorum. Yüzeyde görünen davranışların arkasındaki duyguları anlamaya ve onlara şefkatle yaklaşmaya başladığınızda, çok daha kalıcı ve derin bir iyileşme yoluna girmiş olacaksınız. Bunları fark etmiş olmanız bile kendiniz için attığınız çok önemli bir adım.
Eğer isterseniz, çocuklukta kendinizi ilk kez uzak, yalnız veya incinmiş olarak hissettiğiniz anları birlikte konuşabiliriz. Bazen bu anlara döndüğümüzde kendimizi orada, o anda düşündüğümüzde, oradaki düğümü çözdüğümüzde hayatımızdaki yolculuk biraz daha kolay ilerleyebiliyor. Öfkeniz, kırgınlığınız, bazen suskun ve durgun yanlarınız; bunlar aslında geçmiş yaşantılardan kalmış hisler. Hepsi size bir şey anlatmak isteyen parçalarınız. Onları dinlemek, anlamak ve gerektiğinde onlara şefkat göstermek, kendinize verebileceğiniz en büyük armağandır.
Kendinize kızmak yerine, “Neden böyleyim?” diye değil, “Acaba ne oldu da böyle hissetmeye başladım?” diye sormak yolunuza ışık tutacaktır. İşte gerçek iyileşme aslında orada başlıyor. Ve siz, bu önemli adımı zaten atmış bulundunuz. Kendinize, iç dünyanıza ışık tutmanız kadar kıymetli bir şey yok.
Sevgiyle,
Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu