Nasıl yasamayi nefes almayi geri isterim? Kaza travmalarımı tetikledi
Kendimi oldukça yorgun hissediyorum kalbim ağrıyor etrafimdaki kişilerle konusmak istemiyorum yaşamak istemiyorum insanlarin bencilligi acimasizliginda boğuluyorum geçen günlerde bir trafik kazasi oldu ben otobüs bekliyordum ve önümde bir çocuk öldü çocuk rüyalarıma giriyor babamda kalbi durup ölmüştü bu durum tramvalarimi tetikledi arkadaşım hiçbirsey olmamis gibi beni kazanin orda terk etti ve aşırı bencil birisi diger arkadasim surekli beni assagiliyor tukendigimi hissediyorum evde kendimi tedavi etmem mümkün mü
Bu soru 8 Mayıs 2025 10:24 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yaşamakta olduğun bu sürecin ağırlığı, taşıdığın acının ve içindeki yalnızlığın ne kadar derin olduğunu kelimelerinden çok net hissedebiliyorum. Bedenin yorgun, kalbin ağrıyor, ruhun sanki nefes almaya bile direnir hâlde. Kalabalıkların içinde sıkışıp kalmak, bencillik, ilgisizlik ve anlayışsızlık karşısında çaresiz hissetmek seni neredeyse hayattan uzaklaştıracak kadar güçsüz bırakmış olabilir. Özellikle de kısa süre önce yaşadığın o trafik kazası… Gözlerinin önünde bir çocuğun yaşamını yitirmesi, ardından arkadaşının seni orada bırakıp gitmesi ve daha da kötüsü bu olayın sende eski travmaları yeniden canlandırması – bunların hepsi, insanı sadece şokla değil, zamanla ruhsal bir çöküşle de karşı karşıya bırakabilir. Dahası, bir zamanlar babanı kaybetmenin yarası da yeniden açılmış gibi. Kalbinin sızlaması sadece fiziksel bir tepki değil; yasın, travmanın, korkunun ve çaresizliğin birleşip kalbini sıkıştırmasından geliyor olabilir. Bu yüzden yaşamak istememen, konuşmak istememen, herkesten uzaklaşma ihtiyacın çok anlaşılır.
Kaza gibi aniden gelişen, ölümle yüzleştiğimiz, yaşamın kırılganlığını bize hatırlatan olaylar, özellikle daha önceden bir kayıp yaşamış biriysek, derin bir şekilde ruhumuzu etkiler. Ve bu etkiler sadece o anda yaşanmaz; gece uykuna sızar, gündüz aklına düşer, bazen bir görüntüyle, bazen bir sesle yeniden canlanır. Senin “çocuk rüyalarıma giriyor” demen bu travmatik yaşantının zihninde hâlâ işlenemediğini ve çözülmediğini gösteriyor. Travma, işlenememiş bir deneyimdir. Beyin, yaşanan olayı zamanla geride bırakmayı başaramazsa, onunla tekrar tekrar karşılaşır. Bazen bir rüya olur bu, bazen uyanıkken bir görüntü, bir anı, bir duygu. Ve bu tekrarlar, insanı duygusal olarak boğar. Senin “nefes alamıyorum, yaşamak istemiyorum” deyişin de, bu boğulmuşluğun ifadesi.
Bir başka önemli boyut ise, arkadaş çevrenin bu süreçte sana destek olamaması. Hele ki birinin seni kazanın orada bırakıp gitmesi… Bu, yalnızca bir ihmalkârlık değil; aynı zamanda senin yaşadığın acının küçümsenmesi, yok sayılması gibi hissettirmiş olabilir. Bir insan için en yaralayıcı şeylerden biri, acı çekerken yanında hiç kimsenin olmaması değil; var gibi görünen insanların da anlayışsız, bencil ve duyarsız davranmasıdır. Bu tür tepkiler, senin zaten savunmasız olduğun bir anda, ikinci bir duygusal yarayı açar. Özellikle diğer arkadaşının seni sürekli aşağılaması gibi davranışlar, zaten tükenmiş hissettiğin bir dönemde seni iyice yalnızlaştırmış olabilir. Ve yalnızlık sadece insanın etrafında kimse olmadığında değil, “anlaşılamadığı” yerde yaşanır. Şu an yaşadığın tam da bu olabilir: Kalabalıklar içinde, anlayışsızlıkta boğulmak.
Tüm bu yaşadıklarının ardından “evde kendimi tedavi edebilir miyim?” diye soruyorsun. Ve bu soru bile aslında içinden hâlâ bir yerlerde “iyileşmek” isteyen, yaşama dönmek isteyen bir tarafının olduğunu gösteriyor. Belki çok küçük, belki çok zayıf bir sesle ama o hâlâ var. Bu çok kıymetli. O yüzden şimdi birlikte bu karanlık ve sıkışmış hislerin içinden biraz olsun nefes alabileceğin yolları konuşalım. Evet, evde bazı şeyleri kendin yaparak kendine iyi gelebilirsin. Ama bu, tüm yükü tek başına omuzlaman gerektiği anlamına gelmez. İlk adım, bu duygularını fark etmekti. Sen bunu yaptın. Şimdi ikinci adım, onları yargılamadan ifade etmeyi sürdürmek. Yazmak, bu noktada çok etkili olabilir. Her gün bir deftere, sadece 10 dakika bile olsa, ne hissettiğini olduğu gibi yaz. Korkularını, rüyalarını, kalbinin ağrısını. Hiçbir süzgeçten geçirmeden, sadece içini döker gibi. Bu seni hem rahatsız eden duyguları dışarı çıkartmana hem de kendini yeniden duyabilmene yardımcı olur.
İkincisi, günlük rutinine çok küçük de olsa düzenli eylemler ekle. Örneğin her gün aynı saatte kısa bir yürüyüş yapmak, biraz camdan dışarı bakmak, müzik dinlemek ya da sessizce oturup 5 dakika boyunca sadece nefes alıp vermeye odaklanmak bile zihnine bir düzen verir. Travmaların ardından zihin çoğu zaman kontrolden çıkmış gibi hisseder. Bu küçük düzenler ise ona “hala kontrol sende” mesajı verir. Nefes egzersizleri de bu süreçte sana yardımcı olabilir. Örneğin 4 saniye boyunca burnundan derin nefes al, 4 saniye nefesini tut, sonra 6 saniyede yavaşça ver. Bunu birkaç dakika tekrar etmek, hem kalp atışını düzenler hem de panik ve daralma anlarını hafifletir.
Ama sevgili danışan, bütün bu öneriler, seni desteklemek için değerli olsa da, yaşadığın travmanın derinliğini ve sürekliliğini düşündüğümüzde, bu yükü tek başına taşımaya çalışmak seni daha da yorabilir. Çünkü sen yalnızca bir kaza görmedin, yalnızca bir arkadaş tarafından terk edilmedin ya da sadece eski bir kaybı hatırlamadın. Sen, aynı anda birçok acıyı yeniden yaşadın. Bu nedenle travma sonrası stres belirtileri yaşıyor olman çok muhtemel. Ve bu belirtiler zamanla hayat kaliteni daha da düşürebilir. Bu yüzden, bir uzman desteği almak, senin bu yükleri parça parça çözerek geride bırakmana ve yeniden hayata bağlanmana yardımcı olabilir.
Kendini çaresiz hissettiğinde, hayatın sana anlamsız geldiği anlarda, nefes almak bile seni yoruyorsa, bilin ki bunlar geçici olabilir. Bu karanlık duygular, senin yaşamını sonsuza dek belirlemez. Ama bu süreçte kendine “yalnız başıma iyileşmeliyim” gibi bir sorumluluk yüklememelisin. Psikolojik destek, bir lüks değil; senin şu anda çok hak ettiğin bir iyileşme alanı. Bir terapistle yapacağın görüşmeler, hem yaşadığın travmayı işlemen hem de yasını tutabilmen için güvenli bir alan yaratır. Terapide yavaş yavaş o çocuğun rüyalarından, babanın kaybının bıraktığı izden, seni terk eden insanların açtığı yaralardan bahsedebilir, her birini teker teker anlamlandırabilirsin.
Senin hayata dönme isteğin, şu anda küçücük bir kıvılcım olabilir. Ama o kıvılcımı korumaya devam edersen, zamanla içten gelen bir ışığa dönüşebilir. Belki şu an bu ışığı görmüyorsun ama içinde hâlâ nefes almak isteyen bir yanın var. Ve o yan seni bu satırları yazmaya yönlendirdi. Hayat, bir süreliğine seni çok zorlamış olabilir. Ama sen bu zorluğu fark etmiş, yardım istemeye cesaret etmiş birisin. Bu cesaret, senin en kıymetli gücün. Ve unutma, destek istemek güçsüzlük değil; iyileşmeye açılan en gerçek ve onurlu kapıdır.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel