Romantik İlişkiler

Neden potansiyelimizi erteleriz?

Gizli Kullanıcı27 Temmuz 2025 22:05

Hayatım boyunca hep geride duran biriydim. Küçüklükten beri çekingen sessiz biriydim. İlkokul öğretmenim kalemle yazı yazmayı öğretirken gözüm yüzüğünü takılmıştı kalemimi yere fırlatmıştı herkesin önünde. Duygularımı paylaşan bir çocuk değildim. Çocukluğumu hatırlamam ama hatırımda kalan şeylerdendir bu anı. Hep sessiz sakin şımarmayan kenarda oturan biriydim. Belli bir yaşa kadar çok yaramaz yemek yemeden biriymişim. Hala da yemek seçerim özellikle yemek stresli anlarımda hep zulüm olmuştur. Kaygı bozukluğum var bu lisede sınıfta kalıp tek başıma okula başlamamla oldu. Kimsem kalmamıştı. Başarısız olmuştum. Ailem sürekli beni zorluyordu. Kusarak öğürerek okula gidiyordum. Çünkü bir önceki sene beni seven bir çocuk vardı benim sevdiğim çocukla ikisi arkadaştı. Beni kandırıp sevdiğim çocuk gibi oynatmıştı telefonda beni o beni seven çocuk yapmıştı bunu. Fotoğtaflarımı alıp tehdit ediyordu beni. Ertesi sene okula başlarken kimsem olmadığı için hep bir kaygılıydım. Çok geçmeden biriyle sevgili oldum. 10 yıl devam etti. Ben çok içe dönük kalmıştım. O da özgüvensiz briiydi. Birbirimize benzedik. Her şeyi beraber yapınca benim hiç arkadaşım kalmadı. Kendi hayatım diye bir şey yoktu. O işe başladı Üniversiteden sonra beni aldatıp ayrıldı. Ben ondan sonra sınavlara hazırlandım. Onunla körelmiştim arkadaşlarım oldu onlar da teker teker dağıldılar. Bir türlü yerimi bulamadım. Sonra bana birini önerdiler o da muhafazakar biriydi kıyafetlerimden ödün vererek başladım eski ilişkisini unutamamıştı sonradan öğrendim her şey telefonunda duruyordu. Çabalarsan unutmaya hazırım yaşananları dedim. Tamam dedi devam ettik. O aşırı sosyal iyi bir üni mezunu hayatın içinde biriydi. Bense çevresi olmayan yolunu kaybetmiş kaygılı biriydim. Onun hayatı bana çok güzel geldi en başta. O körelen tarafım onun enerjisiyle yğkselir diye düşündüm fedakarlık sebebim buydu en başında sonra onu tanıdıkça sevmeye başladım ama bana öyle hatalar yaptı ki. Ayrılsam hayatın içinde yalnızdım. Devam ettim. Yapılanları kabul ettikçe o da dozunu artırarak yalanlarla geldi. Bunları tabi şu an fark ediyorum. Çünkü hayatını kurmuş doğru yolda giden birisi bense yönümü kaybetmiş biriyim. O hayatın içinde kendince yanlış yapıyor ama benim affediyor olmam bu ilişkiyi devam ettiriyordu. Tüm bunları kabul etmesem de kendi hayatımda bir vasfım yoktu. Onu iyileştirirken kendimden uzaklaştım. Tüm bunlar üst üste gelince ben ne için çabalıyorum hem güvenmiyorsun hem benimlesin evet ben yalan söyledim ama benim de beklentilerim karşılanmıyor gidemiyorum da bu ilişkiden senin gibi. Ayrılalım dedi. Haklıydı. Benim kendime yaptığımı bir başkası da bana yapıyordu. E sen demek ki her şeyi affediyorsun hem de tepki verip gitmiyorsun. E ben de hata yaparım gitmem diyerek kalmış ilişkide. 1 sene sonra yine ben baktım profiline ben başlattım yine her şeyi ama bu sefer o da duygusuna yenik düştü. Kimse adım atmadı ama kimse de gidemedi. Ben yine olduğum yerdeyim o ise hayatını yaşamaya anlam çıkarıp ders almaya veya benimle olup aşk için yok olmaya kendinden vazgeçmeye karar verdi. Paylaştığı sözler böyleydi. Ya beni bırak ya da bu aşkın içinde birlikte yok olalım. Ama doğrusu ayrı olmak. Çünkü yaşanan şeyler dışında da bir ortak nokta bulunmaya çalışılsa bile. Mizaçlar farklı. Uyum sağlarken her iki tarafta kendisini kaybediyor. Fedakarlık yapsam o hayatından ödün vermiyor. Ben de yolumu kaybettiğim için her şeye evet derken buluyorum kendimi. Ne bir arkadaşım var ne de derdimi anlatacağım birisi. Ben onun yanındayken içimdeki çocuk ortaya çıkıyor onun da öyle ama sivri uçlarımız çok var. Yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim

Bu soru 29 Temmuz 2025 14:57 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışan,


Hayat hikâyeni paylaştığında hissettiğin yorgunluğu ve hayal kırıklığını anlayabiliyorum. Anlattıkların, bir insanın potansiyelini neden ertelediğinin çok somut ve duygusal bir örneği. Çocukluktan itibaren yaşadığın deneyimler, özgüvenini, kendilik algını ve hayata bakışını şekillendirmiş. Küçüklüğünde yaşadığın o kalemin yere fırlatıldığı an, masumca bir merakın cezalandırılması gibi hissettiriyor. Böyle anlar, çocuk zihninde “ben yanlışım” veya “görünmemeliyim” gibi izler bırakabilir. Çünkü çocuklar için küçük gibi görünen olaylar bile, değersizlik ya da çekingenlik duygusunu başlatabilir. Sen de o andan itibaren, daha çok kenarda duran, sessiz kalan, duygularını ifade etmekte zorlanan birine dönüşmüşsün.


Ergenlik ve gençlik döneminde yaşadığın zorlanmalar, kaygı bozukluğunun ortaya çıkışıyla birleşmiş. Lisede sınıfta kalmak, sosyal destekten yoksun hissetmek ve üstüne yaşadığın tehdit ve manipülasyon, zihninde güven duygusunu sarsmış. Bu tür travmatik deneyimler, insanın kendine güvenini ve başkalarına yaklaşma cesaretini derinden etkiler. Zihnin, “Hata yaparsam yine cezalandırılırım, yine incinirim” şeklinde bir savunma geliştirir. Bu da seni hayatın pek çok alanında geri çeken, potansiyelini ortaya koymanı zorlaştıran bir engel haline gelir.


İlişkilerine baktığında da bu döngünün nasıl tekrarlandığını görebiliyoruz. İlk uzun ilişkin, hem içe dönüklüğün hem de destek arayışının bir yansıması olmuş. 10 yıl süren o birliktelikte, kendi hayatının sınırları yavaş yavaş silinmiş. İlişkide birlikte var olmak, senin kendi bireysel varlığını gölgede bırakmış. O ilişki sona erdiğinde “kendi hayatım yoktu” demen, potansiyelini ertelemenin en çarpıcı ifadesi aslında. Çünkü insan kendi yolunu bulmadığında, hayatını başka birine bağlayarak güvende kalmaya çalışır. Ama bu güven geçicidir ve uzun vadede kişinin öz değerini zedeler.


Sonraki ilişkin de benzer bir dinamiği taşımış. Bu kez karşında sosyal, hayatın içinde, özgüvenli bir partner vardı. Sen ise kaygılı, çevresi kısıtlı ve kendi yönünü arayan biriydin. Böyle durumlarda kişi, partnerinin enerjisiyle kendini tamamlamayı hayal eder. “Onun hayatına uyum sağlarsam, ben de kendimi bulurum” diye düşünür. Ama ilişkilerde bu çoğu zaman ters teper. Kendi hayatını kurmamış kişi, diğerinin hayatına adapte olmaya çalışırken kendini daha çok kaybeder. Senin de anlattıkların, bu fedakârlığın bir noktadan sonra kırgınlık, değersizlik ve tükenmişliğe dönüştüğünü gösteriyor. Partnerinin hatalarını affetmen, yalanlarına rağmen kalman, aslında içten içe “gitmeye cesaretim yok, çünkü yalnız kalırsam boşluk hissi çok ağır gelir” düşüncesinden besleniyor. Bu da potansiyelini ertelemenin başka bir yüzü.


Potansiyelimizi genellikle birkaç nedenle erteleriz:


Senin hikâyende olduğu gibi, çocuklukta yaşanan değersizlik ve reddedilme hisleri, yetişkinlikte “Ben zaten yapamam” inancını besler.


Tanıdık olan acı, bilinmeyen bir olasılıktan daha güvenli gelir. Kendi hayatını kurmak, yeni insanlarla bağ kurmak, yeni alışkanlıklar edinmek riskli görünür.


Uzun ilişkilerde veya fedakârlık gerektiren bağlarda, kişi kendi ihtiyaçlarını öteleyerek karşı tarafın varlığına tutunur. Bu durum, kendi potansiyelini ortaya koymayı geciktirir.


Kendi kararlarını almak, sorumluluk üstlenmek ve hata yapmayı göze almak zor gelir. Çünkü yıllarca kendini geri planda tutan kişi, kendi hayatını yönetmeye başlarken kaygı yaşar.


Bu farkındalıklar, değişim için bir başlangıçtır. Potansiyelini ortaya koymak için önce kendine şunu hatırlatmalısın: “Benim hayatım bana ait ve ben buna değerim.” Küçük adımlarla başlamak önemlidir. Öncelikle, kendi sınırlarını fark etmek ve korumak ilişkilerinde denge yaratır. Artık başkasının hayatına adapte olmak yerine, kendi hayatına alan açma zamanı. Her gün kendine küçük hedefler koyabilirsin: Sosyal bir etkinliğe katılmak, yeni bir hobi edinmek, yıllardır ertelediğin bir planı başlatmak gibi.


Bir diğer adım, geçmiş yaralarınla yüzleşmek ve onları iyileştirmek. Yaşadığın manipülasyon, kaygı bozukluğu ve uzun süreli ilişkilerdeki fedakârlık döngüsü, danışmanlık süreciyle çözümlenebilir. Danışmanlıkta kendini tanımak, sınırlarını belirlemek ve geçmişin yükünü hafifletmek, seni kendi hayatının merkezine taşır. Ayrıca, yalnız kalma korkunu dönüştürmek, yeni bir sosyal çevre ve destek sistemi oluşturmak, potansiyelini açığa çıkarmada kritik bir adım olur.


Unutma, potansiyelini ertelemiş olmak başarısız olduğun anlamına gelmez. Sadece şu ana kadar hayatını başkalarının hikâyesine göre yaşamışsın. Şimdi kendi hikâyeni yazmanın zamanı. Kendine küçük de olsa bir söz ver: “Artık kendi yolumu bulacağım ve kendi değerimi yaşayacağım.” Bu yolculuk başta zor görünebilir, ama her adımda içindeki o kaybolmuş çocuk biraz daha güçlenecek.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

Cevaplanmış benzer sorular