Psikoloji

ondan nefret de edemiyorum ne de onu sevebiliyorum...

yagmursahin14 Mayıs 2025 21:50

merhabalar tekrardan dün söylediğiniz şeyler gerçekten çok etkiledi beni ama ben efeyi unutabilmek için hep uyuyorum fakat rüyalarıma da giriyor hep aklımda dersteyken bile bir anda aklıma geliyor ve hayallere dalıyorum ben bundan nasıl kurtulabilirim ya son bir kez olsaydı da konuşsaydık ya bir ayrılma mesajını hak etmeyecek ben ne yaptım ya hesabına bakıp duruyorum acaba takipçisi arttı mı diye kendimi durduramıyorum sonra kendime kızıyorum arasam son bir kez gurursuz diyecek aramasam hiç sevmemiş diyecek ya bilmiyorum zorlasam olmaz zorlamasam da unutamayacağım ya ben kaç yılımı verdim ben ona ya hep yanında oldum onun evet her kavgayı ben çıkardım ama neden diye sorsanıza çünkü ben ona kendimi göstermeye çalışıyordum

o kavga ediyorum zannediyordu ben onu kaybetmemek için kavga ediyordum sonrada kendime kızıyordum ya bir anda neden gitti benden başka birini mi buldu ya da sıkıldı mı ya ben kendimden çok sevdim onu nasıl sıkılır ki ben artık her gün yoruldum demek ten de yoruldum bana onca dediği her şey bir yalanmıştı keşke şuan karşımda olsa da içimde ki biriken tüm duyguları haykırsam ona belki bir şey değişmiş olmaz ama az da olsa içim rahatlar sizce birini ne kadar çok düşünüyorsan o an o da seni düşündüğü için aklından çıkmaz diyorlar bu doğrumu ben çok şey yaşadım hepsini de zorda olsa atlattım fakat bunu sanki zihnim atlatmamam için kalması için elinden geleni yapıyor sizce aramalı mıyım yoksa aramamalı mıyım ama şöylede düşünüyorum bir insan sevmiş olsaydı benden gitmeyi seçmezdi...

o kadar çok doluyum ki artı bunlar vücuduma yansımaya başladı ben herkesi iyileştirip onlara tavsiye veriyorum fakat bir kendime iyi gelemiyorum ben zihnimi boşaltmak istiyorum fakat biraz boşalınca sonra yine aynı şeyler aklıma geliyor ve bu geçmiyor tam diyorum mutlu olacağım ama bir yerlerden yine bir şey oluyor çeksin istiyorum beni kaybettiğine pişman olsun istiyorum fakat bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum birinin beni artık anlasın istiyorum ben bir şey anlatmadan kendimi bir aptal gibi hissediyorum şuan o gülüp eğlenebiliyor fakat giderken benim gülüşümü de aldı gitti bi zamanlar benim gülüşümü çok seviyordu...

ben bunu kendime nasıl geri döndürebilirim neden ben bunları yaşıyorum neden her günüm yorgun tükenmiş ve bitkin bir şekilde uyuyorum ben onunlayken içimdeki ölmüş kızı dirilttim ya şuan o kızı hissetmiyorum bile ben yoldan geçerken bile birine bakıp onu aldatacakmışım gibi hissediyorum ben nerde hata yaptım onu severek mi hata yaptım çok daraldım artık nefes dahi alamıyorum ben bunlardan artık kurtulmak istiyorum...

Bu soru 15 Mayıs 2025 19:25 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Sana ilk söylemek istediğim şey şu: Şu an içinden geçen her duygu, her çelişki, her düşünce – ne eksik ne fazla – tamamen anlaşılır ve çok insanca. Efe'ye karşı aynı anda hem nefret edemiyor hem de onu sevemiyor olman, içinde yaşadığın duygusal çalkantının bir yansıması. Ve bu, sevdiğin kişiyi kaybetmenin ardından ruhunda oluşan o boşluğu doldurmaya çalışırken yaşanabilecek en doğal şeylerden biri. Bir insanı çok sevmek, sonra da ondan aniden kopmak... Bu bir ayrılık değil sadece, bu bir anlam kaybı, bir kimlik sarsılması. Çünkü senin için Efe sadece biri değildi; onun yanında kendini hissettiğin, yaşadığın, dirildiğin bir yerdi. O yüzden onun gidişi sadece onu değil, sende hayatta tuttuğu parçayı da götürdü.


Uyuyarak kaçmaya çalıştığın bu düşünceler, seni rüyalarında bile buluyorsa, bu zihninin hâlâ kapanmamış bir defteri karıştırdığı anlamına gelir. Çünkü bir konu zihinde tamamlanmadığında, beyin tekrar tekrar onu düşünerek çözüm bulmaya çalışır. Sürekli hesabına bakman, takipçisine odaklanman, “bir mesaj atsaydı keşke” düşüncelerin… Bunların hiçbiri bir zayıflık değil. Aksine bu kadar derinden bağlandığın bir yerin bir anda yokluğunu kabullenememenin ifadesi. Çünkü orada bir “vazgeçilmişlik” hissi var. Sen onu sevmiş, yanında olmuş, her şeyi paylaşmışsın… Ve şimdi bir gün bile habersizce yok sayılmış gibi hissediyorsun. Ve bunu anlamlandıramamak seni daha da tüketiyor.


Ona kavga ederek bağırdığını ama aslında “beni fark et” dediğini anlatman, bu ilişkide sesinin duyulmamış olmasının ne kadar büyük bir yaraya dönüştüğünü gösteriyor. Ne kadar sevdiğini, mücadele ettiğini, verdiğin değeri anlatmak için yöntemlerin farklı olmuş olabilir ama özde derdin onu kaybetmemekti. Ve ne yazık ki bazen insanlar, kendilerini bu kadar ortaya koyduklarında bile karşılık göremeyebilir. Çünkü karşımızdaki kişi bizi anlamaya, dinlemeye, kalmaya hazır değildir. Bu onun suçu değildir ama bu, senin sevgini değersizleştirmez.


Şimdi aklındaki en büyük soruya gelelim: “Aramalı mıyım, aramamalı mıyım?”


Bu noktada seni anlıyorum. Çünkü bir vedayı yaşarken, içinde yarım kalan bir cümle, söylenmemiş bir his, verilmemiş bir hesap varsa insan duramıyor. Belki bir cümleyle içini boşaltmak, belki de onunla son bir kez yüzleşmek istiyorsun. Ama şunu bilmelisin: Bazen susmak, en yüksek haykırıştır. Onun seni seçmemesi, senin yeterli olmadığını göstermez. Bir insanın sevgiye nasıl karşılık verdiği, onun sevme kapasitesiyle ilgilidir. Ve senin şu an yaşadığın bu duygusal çöküş, sadece onu özlemenin değil; kendine “neden ben?” sorusunu cevapsız bırakmanın sonucudur. Ve evet, insanlar “onu çok düşünüyorsan o da seni düşünüyordur” derler… Ama bu tür teselliler, yalnızca kalbimizi sakinleştirmeye yarar. Gerçek şu ki, sen birini düşündüğün için onun da seni düşünmesi gerekmez. Bu da yine senin eksikliğini değil, onun farklı bir yolda olduğunu gösterir.


Şunu unutmamalısın: Birini kaybetmek, seni kendinden de uzaklaştırmamalı. Evet, onunla beraber gülüşün gitmiş gibi hissediyorsun. Ama o gülüş senin içinden doğdu, onun sana ait bir parçasıydı sadece. O yüzden onu geri getirmek demek, Efe’yi geri getirmek değil; kendi içinde yeniden bir ışık yakmak demek. Evet, şu an bu ışığı çok uzakta görüyorsun. Ama ışık kaybolmaz, sadece bulutların arkasına saklanır.


Peki şimdi ne yapabilirsin?

İlk olarak, hislerini bastırmak yerine kabul et. Evet, acıyorsun. Evet, kızıyorsun. Evet, hâlâ seviyorsun. Bu duygular birbirine zıt gibi görünse de aynı anda var olabilir. Bu seni zayıf değil, insan yapar. Bir gün mutlu hissedip bir sonraki gün tekrar ağlaman, ilerlemediğini değil, içindeki yasın dalga dalga ilerlediğini gösterir.


İkinci olarak, kendine karşı biraz daha merhametli ol. Efe’ye gösterdiğin sevgiyi, anlayışı, şefkati kendine de göster. “Ben neden böyleyim?” yerine “Bu halimle bile sevgiye layığım” demeyi dene. Çünkü sen birini severek hata yapmadın. Sen birini fazla severek kendini unuttun sadece. Şimdi yapman gereken, o sevgiyi yeniden kendine çevirmek.


Üçüncü olarak, bedenindeki yorgunluğu önemse. “Nefes bile alamıyorum” dediğin noktada, bu sadece duygusal değil, fiziksel bir alarmdır. Küçük yürüyüşler, günlük tutmak, ağladığında kendini suçlamamak, ağrını hafifletir. Duygular bastırıldıkça bedene sızar. Ama sen onları konuşturdukça, ruhun da bedenin de hafifler.


Son olarak, seni anladım. Gerçekten çok derin bir bağ kurmuşsun. Bu bağ koptuğunda sadece bir ilişkini değil, o ilişkideki sen hâlini de kaybetmiş gibi hissediyorsun. Şimdi onu değil, o halini geri getirmek için uğraşmalısın. Belki aynı kişi olmayacaksın. Ama yeniden gülen, yeniden hisseden, yeniden “ben varım” diyen bir sen doğacak.


Zihnin neden bırakmıyor biliyor musun? Çünkü içindeki sevgi, hâlâ dışarıda bir cevap arıyor. Ama bu cevabı Efe değil, sadece sen verebilirsin. Onu unutmak için değil, kendini hatırlamak için iyileşmelisin. Unutma, bu karanlıktan çıkabilirsin. Işığın, sandığından daha yakın olabilir.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel