Onu istemiyorum ama hayatımdan da çıkaramıyorum
Merhaba benim yaklaşık 2 ay önce bitirdiğim bi ilişkim var ben sanırım biraz kaçıngan bağlanıyorum ya da kaygılı Bilemiyorum ama ilişkiyi ben bitirdim hayatımdan ben çıkarmak istedim onun hayatından da ben çıkmak istedim onun yaptığı hatalar yüzünden ama çünkü Kendime olan saygım buna izin vermiyordu artık bitirmem gerektiğini anladım sonra yas sürecini tamamlamak üzereyken yine birden karşıma çıktı daha önce vermediği ilgiyi verdi belkide sevdiği için kaybetmek istemedi Bilemiyorum ama sorun şu ki ben çıkaramıyorum tam anlamıyla hayatımdan bana yaklaşmasına izin vermiyorum ben bir adım atmıyorum ama bi köşede dursun beni istesin istiyorum neden bilmiyorum normalde böyle şeyler benlik değildir ama şu an böyle ve bu durum o kadar yoruyor ki beni kendimden kaçma peşindeyim sürekli olarak kişisel gelişimimi bi kenara bırakmış durumdayım ve bu bana kendimi kötü hissettiriyor bide nedense tekrar olmak istemiyorum çocuktan hala hoşlanıyorum ama istemiyorum galiba yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyorum ondan
Bu soru 12 Temmuz 2025 22:42 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Öncelikle Merhabalar,
Yazdıklarınızı okurken, bir ilişkinin bitişinin sadece “gitmek” ile sınırlı kalmadığını; geride özlem, kızgınlık, belirsizlik ve hatta kendinize dair şaşkınlık bıraktığını açıkça hissediyorum.İlişkiyi bitirme kararını, kendinize olan saygınızı korumak için verdiğinizi söylemeniz çok kıymetli; çünkü bir yerde sınır çizmek, çoğu zaman cesaret isteyen bir öz‑şefkat eylemidir. İlişkiyi bitiren taraf siz olsanız da, aslında bir kaybı yaşayan, bir vazgeçişi göğüsleyen, kendi içindeki çelişkilerle baş etmeye çalışan taraf da yine sizsiniz. Ve bu hiç kolay değil. Bazen dışarıdan güçlü, net, kararlı görünmek mümkün olur ama içten içe yaşanan duygusal karmaşa o kadar derin olabilir ki, insan bir yandan kendi kararını sahiplenirken bir yandan da neden hâlâ bu kadar etkilendiğini kendine bile açıklayamaz. Sizin hikâyeniz tam da böyle bir içsel çatışmayı taşıyor gibi.
İlişkinizi sonlandırırken ortaya koyduğunuz duruş, aslında özsaygınızın ve benlik sınırlarınızın bir göstergesi. Size iyi gelmeyen davranışları artık tolere etmek istemediğiniz, sınırlarınızı çiğnetmeyeceğiniz bir eşikte durmuşsunuz ve bu çok kıymetli. Ancak ne yazık ki duygular, mantığın çizdiği rotada ilerlemiyor. Tam toparlanmaya çalışırken, geçmişte görmediğiniz ilginin birdenbire sunulması, sizin o savunmasız yanınıza yeniden dokunmuş olabilir. O kişi, belki de kaybetme korkusuyla harekete geçti; belki de içtenlikle bir şeyleri onarmak istedi. Ama sizin zihninizde hemen yeni bir soru doğmuş gibi görünüyor: “Acaba bu ilgi kalıcı mı, yoksa sadece beni geri kazanmak için mi var?” İşte bu belirsizlik, içinizdeki dengeleri altüst edebilir.
Bir yandan onu hayatınıza tekrar almak istemiyorsunuz çünkü geçmişte yaşadığınız duygusal yaraların hâlâ tam iyileşmediğini hissediyorsunuz. Ama diğer yandan da, onun tamamen hayatınızdan çıkıp gitmesine izin veremiyorsunuz. Sanki içinizin bir köşesinde onun sizin için hâlâ değerli olduğunu kabul ediyorsunuz, ama bu değeri yaşarken bir daha zarar görmekten çok korkuyorsunuz. Bu duygu, genellikle hem kaygılı hem kaçıngan bağlanma örüntülerinde karşımıza çıkar. Yakınlık kurma arzusu ile “yaklaşırsam yeniden kırılırım” korkusu aynı anda yaşanır. Bu durum sizi hem ilişkiye geri çekiyor, hem de kendinizi geri tutmaya zorluyor. Sonuçta ortaya, ne tam olarak içinde olabildiğiniz, ne de tamamen kopabildiğiniz yorucu bir bekleyiş çıkıyor.
Onun sizi hâlâ istemesini dilemek, aslında sadece onun sevgisine değil, kendi değerinize dair içsel bir onaya duyulan ihtiyaçla da bağlantılı olabilir. İnsan bazen birinin “beni hâlâ istiyor olması” ile kendi sevilmeye değer olduğunu teyit eder. Bu, sevgiye duyulan ihtiyaçtan çok daha derin bir duygusal ihtiyaçtır: görülmek, anlaşılmak, onaylanmak. Ve bu ihtiyaçlar, geçmiş yaşantılarla, çocuklukta içselleştirdiğiniz duygusal deneyimlerle, hatta daha önce yaşadığınız reddedilmelerle de şekillenmiş olabilir. Belki de şu an yaşadığınız şey, sadece bu kişiyle değil, kendinizle kurduğunuz ilişkinin bir yansımasıdır. Ona alan bırakmakla kendinizden vazgeçmek arasındaki o ince çizgide yürürken, adımlarınızın sesini duyamaz hale gelmiş olabilirsiniz.
Kendinizi kişisel gelişimden uzaklaşmış, hayattan biraz geriye çekilmiş hissetmeniz ise yine çok anlaşılır. Çünkü bu tür içsel süreçler zihinsel enerjiyi emen, insanın odağını dağıtan, hatta bazen benliğini sorgulatan süreçlerdir. Kimi sabahlar kalktığınızda hiçbir şey yapmak istemeyebilirsiniz, kendinizi boşlukta ya da bitkin hissedebilirsiniz. Bu ruh hâlini yargılamadan kabul etmek çok önemli. Çünkü bu bir duraklama hali, bir tükenmişlik değil. Yeniden yapılanmanın, içsel bir sadeleşmenin habercisi olabilir. Ve insan bazen sadece içinden geçmekle yükümlüdür bazı dönemleri, düzeltmek ya da çözüm bulmak değil.
Eğer içinizden gelirse, şöyle bir alıştırma yapabilirsiniz: Kendinize sessiz bir vakit ayırıp onun size hissettirdiği her şeyi, bir mektup yazar gibi dökün. Ama bu mektubu ona değil, kendinize yazın. Çünkü burada asıl duymanız gereken sizin sesiniz. Ne hissettiniz, neden vazgeçtiniz, ne umdunuz ve şimdi neyle baş başasınız? Bu yazıyı okumak zorunda bile değilsiniz; önemli olan içinizden dışarıya taşıyabilmeniz.
Şu anda yaşadığınız bu belirsizlik, sizi daha önceki benliğinizden uzaklaştırmış olabilir ama unutmayın: Belirsizlik bazen dönüşümün ilk adımıdır. Bugün kafanız karışık olabilir, ama bu, yarının net olmayacağı anlamına gelmez. Kendinize şöyle demeyi deneyin: “Bugün sadece hissetmeye, anlamaya ve biraz da durmaya hakkım var.” Bu cümle sizi güçsüzleştirmez, aksine iyileştirir. Siz bugün yalnızca kendi tarafınızı tutun, ihtiyaçlarınızı yargılamadan görün ve gerekirse profesyonel bir destekle bu iç gerilimi çözme yolunu seçin. İçinizde aynı anda hem “seviyorum” hem “istemiyorum” diyen iki ayrı ses olabilir; önemli olan, hangisinin sizi sağlıklı, huzurlu ve değerli hissettirdiğine kulak vermek ve seçimlerinizi ona göre şekillendirmektir.
Bu süreçte konuşmak isterseniz, duygularınıza eşlik etmeye ve onları anlamlandırmak için sizinle birlikte düşünmeye hazırım. İçinizdeki tüm o karışıklığa rağmen bir şey net: Kendinize karşı dürüstsünüz. Ve bu, en sağlam dayanağınız olabilir.
Sevgiyle Kalın ,
Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu