• Anasayfa
  • Sorular
  • Psikolojik ve Psikiyatrik Metodolojiye Bağlı Metafizik Deneyler var mı?
Psikoloji

Psikolojik ve Psikiyatrik Metodolojiye Bağlı Metafizik Deneyler var mı?

Gizli Kullanıcı30 Nisan 2025 15:19

"Dabbe 4" gibi korku filmlerinde psikolojik bazı deneyler yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Bu filmi izlediyseniz bilirsiniz, filmde bir Psikiyatrist var ve bir de bir Hüddam Hocası (cinci hoca) var. Psikiyatrist kadın üniversitenin bu görevi ona vermesi üzerine araştırma görevlisi olarak oraya gidiyor, oradaki hüddam hocası da bilimsel konuşmalar falan yaparak cinlerin varlığını ispatlamaya çalışıyor. Bu filmde bu ve benzeri araştırma olaylarının var olduğu söyleniyor. Filmin yönetmeni Hasan Karacadağ'da GATA'da böyle bir olaya denk geldiğini söylemişti. Sorum daha net anlaşılmıştır herhalde, bilimsel mecra da böyle deneyler, araştırmalar gerçekten var mı?

Bu soru 8 Mayıs 2025 10:56 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Sorunun çok dikkat çekici ve merak uyandırıcı olduğunu söylemeliyim. “Dabbe 4” gibi korku filmlerinin kurguladığı olaylar, genellikle gerçeklik ile hayal gücü arasında bir çizgide ilerler. Filmde anlatılan; bir psikiyatristin, üniversitenin görevlendirmesiyle cin çıkarma işleriyle uğraşan bir hoca ile çalışması ve bunu bir tür bilimsel araştırmaya dönüştürmesi gibi sahneler, özellikle izleyicide “gerçekten böyle bir şey olmuş olabilir mi?” sorusunu doğurabilir. Senin sorduğun, bilimsel ve akademik dünyada psikoloji ve psikiyatri temelli metafizik deneylerin olup olmadığı sorusuysa oldukça net ve önemli bir konuyu ele alıyor.


Öncelikle belirtmek gerekir ki, bilimsel araştırmaların temel koşulu gözlemlenebilirlik, ölçülebilirlik ve tekrar edilebilirliktir. Yani bir olgunun bilimsel kabul görmesi için herkesin aynı şekilde gözlemleyebilmesi, ölçülebilir sonuçlar vermesi ve deney tekrarlandığında benzer sonuçların elde edilebilmesi gerekir. Bu bağlamda, cin, şeytan, büyü, musallat gibi kavramlar —kültürel, dini ve folklorik açıdan çok önemli yer tutmalarına rağmen— bilimsel olarak ölçülemez ve gözlemlenemez olduğu için psikoloji ya da psikiyatri bilimleri içinde resmî olarak araştırma konusu yapılmazlar.


Ancak bu, bu tür olayların hiç incelenmediği anlamına gelmez. Psikoloji ve psikiyatri, bazı bireylerin “cin gördüğünü”, “musallat olduğunu”, “üzerinde büyü olduğunu” düşündüğü durumlarda kişinin bu inancını değerlendirir, bu inancın kişinin ruh sağlığı üzerindeki etkilerine odaklanır. Yani “cin gerçekten var mı?” sorusundan çok, “kişinin cinlere inancı bu kişide hangi duygusal, davranışsal ya da bilişsel sorunlara yol açıyor?” sorusu sorulur. Bu da kültürel psikiyatri, inanç temelli psikozlar, halüsinasyon ve sanrılar, dissosiyatif bozukluklar gibi başlıklar altında incelenir.


Bazı durumlarda, özellikle Türkiye gibi dinî ve kültürel olarak metafizik inançların güçlü olduğu ülkelerde, psikiyatrik vakaların cin çıkarmaya götürüldüğü, bu kişilerin dini ritüellere katıldığı, bazen bu süreçlerin kayıt altına alındığı durumlar da görülmüştür. Bu vakalar bilimsel değil ama olgu sunumu şeklinde bazı klinik dergilerde raporlanmış olabilir. Örneğin hasta bir yandan ilaç tedavisi görürken ailesi onu bir hocaya da götürür; psikiyatrist ise bu sürecin hasta üzerindeki etkisini gözlemler. Bu, bilimsel olarak cinlerin varlığını araştırmak anlamına gelmez ama kişinin bu inanca olan tepkisini anlamaya yönelik bir çabadır.


Hasan Karacadağ’ın bahsettiği “GATA’da buna benzer bir olaya denk geldiğini” söylemesi ise büyük ihtimalle askerî veya psikiyatri hastanesine gelen, dini inançlarıyla bazı halüsinasyonlarını ya da psikolojik rahatsızlıklarını açıklayan hastaları gözlemlemesiyle ilgili olabilir. Yani GATA veya başka bir akademik kurumda “resmî olarak cin var mı, cin musallatı nasıl olur?” gibi bir deney yürütülmez. Ancak bu tür vaka örnekleri çok kültürlü toplumlarda psikoloji eğitiminin bir parçası olabilir. Çünkü kişinin gerçeklik algısı, inanç sistemiyle çok yakından bağlantılıdır.


Kısacası, psikoloji ve psikiyatri metafizik varlıkların gerçekliğini araştırmaz, ama bu varlıklara olan inancın ruh sağlığı üzerindeki etkilerini araştırabilir. Korku filmleri bu çizgiyi özellikle flu tutar. İzleyiciye “bu yaşanmış olabilir” dedirtmek için hem bilimsel jargon hem de halk arasında geçen inançlar ustaca harmanlanır. Bu filmler gerilim oluşturmak için bilimsel gerçeklikleri çarpıtarak sunabilir. O nedenle bu tür içeriklerde gördüklerini gerçek yaşama birebir uyarlamadan, soru sormaya ve araştırmaya devam etmen çok kıymetli.


Eğer bu konular sende korku, kaygı, karışıklık ya da rüyalarında tekrarlayan temalar yaratıyorsa, bunu bir uzmana danışmak da iyi bir adım olabilir. Çünkü bazen bu tür içerikler, özellikle hassas bir dönemden geçen bireylerde yoğun korku, takıntı, paranoya gibi belirtileri tetikleyebilir. Bu durumda bir uzmanın desteğiyle bu korkuların arkasındaki duyguları anlamak ve yönetmek mümkündür.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel