Ruh sağlığı düzeltmek istiyorum
Sürekli olarak eşimin beni aldattığını düşünüyorum her dışarı çıktığında dekontlardan nerede olduğuna bakıyorum vb. Evde onu beklerken ama sınıfına bırakılmış annesini bekleyen çocuk gibiyim sürekli ağlıyorum aslında bi aldatma belirtisi de yok o kötü bir şey dediğinde kafama vuruyorum rahatlamak için onun her şeyini takıyorum dışarıda arkadaş ile yemek yediğinde bile ben evdeyim diye o geziyor diye ağlıyorum hiç iyi değilim toparlanmak istiyorum bir tane de bebeğimiz var ona bakıyorum aşık oldum üniversitesi bırakıp 20 yaşında evlendim 21 de çocuk oldu eşim çok dışarı çıkmamıda istemiyor her gün evde çocuk bakıyorum evdeyim yani ama ben eşimi çok seviyorum onsuz yapamıyorum onunla ilgili her şeyi takıyorum geçen Ankara'ya gitti her saat başı aradım bana yalan mı söylüyor nerede diye artık o da benim taktığım şeyleri gittiğini söylemiyor ( kötü yerler değil ben sadece takıyorum örneğin arkadaş ile iki bardak bir şeyler içmesi gibi normal bir restoranda) söylemeyince ben öğrenince sonradan daha da takıntılı olup onu darlıyorum o gelene kadar eve oturma odasında yatıyorum bu yazıyı okuyan psikolog kim ise ben çok neşe dolu başarılı bir o kadar hayatı seven bir insandım şimdi nefes alamıyorum lütfen yardımcı olun
Bu soru 18 Kasım 2025 09:00 tarihinde Uzman Klinik Psikolog Gül buket Mınak tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba,
Okurken birden yoğun bir mutsuzluk ve içsel sıkışmışlık hissettim. Böyle devam eden bir huzursuzluk, sevdiklerinizi hep kaybedecekmişsiniz gibi diken üstünde olma durumu aslında insanı hem yoruyor hem de hayattan keyif almayı da zorlaştırıyor. Siz anlatırken, küçük bir çocuğun annesini beklerken hissettiği o tarifsiz huzursuzluğu gözümde canlandırabildim… Tam olarak orada kalakalmış gibisiniz, öyle değil mi?
Burada dile getirdiklerinizin hepsi – takip etme, dekontlara bakma, ağlama, kafanıza vurma, sürekli eşinizin açıklama yapmasını isteme – sanki içinizin derinlerinde bir yerde hep huzursuzca ‘ya giderse?’ korkusuyla baş etmeye çalışmanızdan kaynaklanıyor olabilir. Eşinizi kaybetmekten duyduğunuz korku, sanki sizi bazen kendi hayatınızdan da uzaklaştırıyor gibi… Açıkçası o içinizdeki sevgiyi, bağlılığı ve belki çocukluğunuzda taşıdığınız ihtiyaçları da hissediyorum.
Bir taraftan “ben eşim olmadan yapamam” diyen yanınızı yazmışsınız, diğer taraftan ona duyduğunuz kontrol etme ihtiyacından bıkmışsınız, ama yine de kendinizi tutmakta zorlanıyorsunuz… Belki de geçmişten getirdiğiniz bir terk edilme korkusu ya da kendinizi güven içinde hissedememe duygusu buralarda tetikleniyor olabilir. Şöyle bir düşünün: Daha önce, çocukluk ya da gençlik döneminizde benzer duygular yaşadığınız, bağlı olduğunuz birine kaygı ile tutunduğunuz başka bir zaman olmuş muydu? Şimdiki bu yoğun kaygı, geçmişteki bir eksikliğin ya da örselenmenin yankısı olabilir mi diye insan düşünmeden edemiyor...
Hazır böyle açık yüreklilikle paylaşmışken, bir küçük egzersiz önersem: Oturduğunuz bir anda ellerinizi kalbinizin üzerine koyup“Şu an, bir şeyler yolunda değilmiş gibi hissediyorum. Ama hissettiğim tüm korku benimle, ben onu taşıyorum. Bunu fark ediyorum.” diyerek içinize, kendinize birkaç dakika alan açmayı dener misiniz? Bazen duyguyla boğuşmak yerine, ona bir göz kırpmak, onunla kalmak içsel fırtınayı biraz yatıştırabiliyor. Elbette bu tek başına yetmez; ama ilk adım bazen kendi iç sesimizi duymak olabiliyor. ✨
Bir de size iyi gelebileceğini düşündüğüm bir başka şey; kendinize dair, ilişkiden ve anne olmaktan bağımsız küçük bir alan yaratmak. Bu bir defter tutmak, kısa yürüyüşler yapmak (bebeğiniz izin verdiği ölçüde), ya da sadece sevdiğiniz bir müzik eşliğinde 10 dakika gözlerinizi kapatmak bile olabilir. Kulağa basit gelebilir ama minik anlarda kendinizi hissetmeye başlamak uzun vadede kendi kimliğinizi tekrar kurmaya destek verebilir.
Bunları yaparken ya da daha fazlasını anlatmak isterken tekrar buraya yazabilirsiniz. Şu an yaşadığınız yoğunluk öyle bir günde oluşmamış; çözümü de zaman ve sabır isteyebilir. Siz bunu ne zaman en fazla yaşadığınızda fark ettiniz? Eşinizle, ilişkilerinizle ya da geçmişinizle ilgili aklınıza takılan spesifik bir anı, duygu ya da hikaye var mı? Devam edersek, adım adım daha net görebiliriz gibi...
Bu sırada kendinize kızmak ya da suçlamak yerine biraz daha şefkatli yaklaşabilir misiniz? Hani o küçük, annesini bekleyen çocuk gibi hissettiren yanınıza içinizden sessizce “Buradayım” demek, bazen küçücük de olsa iç rahatlatıcı bir etki bırakabiliyor. Belki böyle minik bir hoşlukla başlamak, güç toplamanıza yardımcı olur. Seans içerisinde daha detaylı konuşabiliriz bana profilimden ulaşabilirsiniz