Psikoloji

Şemaları değiştirebilir miyim

Gizli Kullanıcı5 Ekim 2025 19:21

Merhaba ben uzun süredir yaklaşık lisede sınıfta kalmamdan beridir mide bulantısı öğürme mide yanması sorunlarıyla baş ediyorum öncesinde bu kaygı bozukluğu stresle başlayan bir süreçti ama hayatımda ne olursa olsun ayrılık travma öfke bununla daha çok savaşmaya başladım.Annem çok kaygılı biridir. Öfkesini üzüntüsünü hep bize yansıtırdı. Bizi hep koşullu severdi. Arkadaşlık kuramazsın küçükken çekinirdim. Annem uzaklaştırmayı bilmezdi beni oyuncaklarımla beklerdim öyle. Hiç oyun oynamazdı ki benimle daha doğrusu küçüklüğümü hiç hatırlamıyorum ama annem benden hep bezmiş şekilde bahsederdi hiç bana iyi ki doğmuşsun demedi hep ömrümü yedin derdi oysa biz hiç şımarmayan köşede sessiz sakin oturan iki kardeştik neden bilmiyorum ama kardeşim ona hep uyumlu olduğu için onu hep çok sever bunu nereden mi anlıyorum onu savunur destekler ama ben temizlik yaparsam başarılı olursam İŞE YARARSAM iyi biri olurum ne yazık ki bu zamana kadar da bu vasıflarım olmadı kaygı beni eve hapsetti. Sürekli benimle mutsuz depresif konuşur. sanki onun başarısız denemesi gibiydim babam çalışmadı uzun süre hep söylendi hep. Kendisi çalışmaya başladı o süreçte ben bursumla idare ettim sözde beni okuttuklarını söylerler. Ama boşanmadı da. Her hafta sonu tatilde banyoya girerdi fayansları ovarak herkese söylenirdi. O evde sadece ben dururdum babam giderdi kahveye. Benim yaşıtlarım kız arkadaşlarıyla gezip tozarken ben böyle cezalandırır gibi kendimi annemi dinlerdim. Ona yardım ederdim ama yine bir şey olsun en işe yaramaz ben olurdum. biz de mecburen küçük yaştan beri dsm deki bir çok tanıya uyan birey olduk. Suçluluk psikolojisi kaygı bozukluğu sosyal anksiyete, kaygılı bağlanma bu şemalar değişir mi sahiden ? Ben babam gibi çalışmayan birine dönüştüm. Annem gibi depresifim. O kadar da psikolojik okuma yapıyorum harekete geçemiyorum. Eski sevgilisini unutamamış birini sevdim ki bana unuttuğunu çabalayacağını söyledi her yerden fotoğraf çıkıyordu. Ayrıldı benden bunlara tepki gösterdim diye daha sonra ona hiç geri dönmedim ama içimdeki sevgi de bitmedi en ufak bir varlığımı belli ettim o da hemen şarkılarla karşılık vermeye başladı. Benim profil resmim ona kapalıydı. Yani yazmaması için mesafe koyuyordum. O muhafazakar biriydi kıyafetlerimden ödün vermiştim. Ben kendi hayatıma döndüm bu süreçte kıyafetlerime. O hala böyle şarkılar paylaşmaya devam etti. Pişman olduğuna dair. Bir nevi manipülasyon gibi duruyor değil mi ? Madem seviyordun zamanında o kadar uyarmama rağmen neden eskiye dair hiçbir şeyi silmedin değil mi ? O kadar çok üzülüyorum ki kaygım yüzünden işe de giremedim. Çevremde arkadaşım kalmadı. Son çare o profil resmimi açtım ona inanmak istedim ve ben de karşılık verdim şarkı paylaşarak üstelik bu süreçte babam yoğun bakımdaydı. O da bunu biliyordu. Beni sevdiğini aşkı için yok olmayı göze alacağını şarkılarda paylaşan adam tepki bile vermedi. Şarkı bile eklemedi. Onu gizliden aradım dönmedi bile. Kendime o kadar üzülüyorum ki. Onun böyle oyunlarına düştüğüm ondan destek beklediğim için çok aciz hissediyorum. Biz ilişki boyunca da hep onun istekleri beklentileri üzerine bir hayat yaşamıştık. Onun gerçek bir narsist olduğunu düşünmüştüm. Kendimi geliştirmek için bolca psikolojik okuma yaptım. Kendimi kurban rolüne sokmamak adına üzerime düşeni yapıp dönmemiştim ona. Ama şu an yaşadıklarım o günlerimi getirdi aklıma yine onun istediği oldu yine o kazandı. Belkide isteği buydu. Bana dönmesin ama pişman olsun istiyordu. Kafam o kadar karışık ki. Bir insan seviyorsa ve babam bu durumdayken ben bu kadar yalnızken o şarkıları paylaşan insansa eğer bu kişi samimiyse dönüp gelirdi ben mi yanlış düşünüyorum bilmiyorum. Eğer şu an yanımda olmayacaksa sonrasında olmasının ne anlamı kaldı ki. Ya da benim ona resmimi kapattığım gibi o da bana değerimi anlasın mı diyor bilmiyorum. Tamamen bitirdiğine dair bir şey de paylaşmıyor. Beni resmen böyle bir zamanda acılı ortada bıraktı. Suç onun değil yanlış anlamayın ben çok aptalım ki böyle aciz bir duruma soktum kendimi. Bu süreçte İzzet güllü videoları izliyorum terapi çok uzun bir süreç diyor buna çok katılıyorum çevremdeki insanlar da geçmiş yaşantıların içinde uzun süre boğulup sürekli tekrarlayan bir terapi döngüsüne girdi. Evet bir süre kendini güzel yönlendirmede işlevsel ancak ben böyle bir yöntem istemiyorum. Telkin yoluyla kaygıyı azaltmak üzerine videolar izledim. Siz bir uzman olarak yaşadıklarımı da ele alırsanız aslında terapinin de bir telkin olduğunu her hafta veya düzenli olarak kendi farkındalıklarımızı bize hatırlattığımını hatalı kodlamalarla panik atak anksiyete yaşadığımızı varsayarsak bunları telkin gibi bir nevi doğru yöntemi sunarak bir çıkışa yönlendirdiğini esnek bir bakış açısı sağladığını söylersek doğru yolda mıyım bilmek isterim. Çünkü bu videolarda da esnek bakış açısı sunuyor mide bulantısına odaklanmak yerine bu yaşadığım beni sürükledi bu tepkiyi vermek şu an normal diye esneterek durumu normalleştirip en sonunda beyne bu telkini vererek kodlamayı düzelttiğini iddia ediyor. Bir uzman olarak size sormak isterim. Terapiye bütçem yok kendime ben de mide bulantısı dönemlerinde bu videolardan önce yaşadığın şey çok normal nefes alıp ver diyerek sakinleştiriyordum. Çok kaygılı olduğum zamanlar da bunu yapıyorum. Tüm bu girdabın içinden çıkıp kendi ayaklarımın üzerinde durup çalışıp kendime güzel bir hayat hediye etmek istiyorum. O insanla kafamı meşgul etmek istemiyorum artık. Bana çaresiz olduğum dönemde bile manipüle edemeyecek kadar kendimi içsel anlamda güçlendirmek istiyorum. Bir insanın sevgisini her koşulda kullanan biri çünkü. Ne zaman ona duygularımı açsam fedakarlık yapsam ki şarkılarla haykıran kendisiydi sonunda karşılık versem pişman ediyor beni. Ben şu anda da yalnızken bir şeylerin üstesinden gelmeye çalışıyorken onun gelmemesi de çok bir şeyi değiştirmiyor aslında zaten yalnızım. Dolayısıyla üstesinden geliyorum. Kendimi içsel anlamda bunları söyleyerek motive ediyorum. Yaşadıklarımı da anlattığım şeyleri de değerlendirirseniz çok sevinirim. Çok teşekkür ederim

Bu soru 7 Ekim 2025 10:10 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Öncelikle yazdıklarını okurken ne kadar uzun süredir yalnızca yaşadığın acıyla değil, onun altında yatan derin kalıplarla -yani şemalarla- da savaştığını çok net görmek mümkün. Bu kadar içgörülü bir şekilde hem çocukluğunu hem de şu anki duygusal dinamiklerini fark edebilmek çok değerli bir adım. Şunu açıkça söyleyebilirim ki evet, şemalar değiştirilebilir. Ancak bu, zaman, öz şefkat ve kararlı bir biçimde duygularla temas etmeyi gerektiren bir süreçtir. Şemalar bir günde oluşmaz, bu yüzden bir günde de çözülmezler. Ama değişmez de değiller. Beynin nöroplastisite özelliği sayesinde, doğru farkındalık, düşünce düzenleme ve davranış pratiğiyle yeni yollar inşa edilebilir.


Senin öykünde en çok öne çıkan iki şema var: “Koşullu sevgi / yetersizlik” şeması ve “karşılıksız fedakârlık / değersizlik” şeması. Annenin sevgisinin, senin “iyi olma”, “işe yarama”, “sorun çıkarmama” davranışlarına bağlı olduğu bir ortamda büyümüşsün. Çocukluğunda kabul görmek için sessiz, uyumlu, fedakâr olman gerekmiş. Bu, çocuk zihninde “ben olduğum gibi sevilmem, ancak işe yararsam değer görürüm” inancına dönüşmüş. Bu düşünce şeması bilinçdışında sabitlenmiş ve yetişkinlikte hem kendi iç sesine hem de ilişkilerine yansımış. Partnerinin ilgisizliğine rağmen “belki değişir, belki pişman olur” diye içten içe beklemen ya da onun seni görmezden geldiğinde suçluluğu kendine yönlendirmen, işte bu şemanın devamıdır. Çünkü bir yanın hâlâ “ben yeterince iyi olursam, beni severler” inancını taşıyor.


Bu noktada bilişsel davranışçı terapinin (BDT) en güçlü tarafı, tam da bu kalıpları yakalayıp yeniden yapılandırmaya odaklanmasıdır. BDT’de ilk adım, otomatik düşünceleri fark etmektir. Yani bir olay karşısında zihninde beliren hızlı, çoğu zaman eleştirel ya da karamsar düşünceler… Örneğin “o bana dönmedi çünkü değersizim” veya “hep ben yanlış kişileri seviyorum” gibi. Bu düşünceleri fark edip yazıya dökmek, zihnindeki kalıpları görünür kılar. İkinci adım, bu düşünceleri sorgulamaktır. Gerçekten elimde bu inancı destekleyecek kanıt var mı? Bu düşünce bana hizmet ediyor mu? Daha esnek, daha işlevsel bir düşünce ne olabilir? Örneğin “şu an yalnızım ama bu benim sevilmeye layık olmadığım anlamına gelmez” gibi. Beyin, tekrarlanan düşünceleri gerçek olarak algılar. Bu nedenle yeni bir düşünceyi tekrar tekrar dillendirmek, uzun vadede duygusal tepkileri de değiştirir.


Senin de fark ettiğin gibi, telkin ve esnek bakış açısı temelde BDT’nin de kullandığı bir mekanizmadır. Terapi, yalnızca telkin değildir elbette; ama beyne yeni bir bilişsel yol sunmak, “esnek düşünce” becerisi kazandırmak açısından telkinin yapılandırılmış ve bilimsel halidir diyebiliriz. Örneğin mide bulantısı yaşadığında “bu kaygının bedensel tepkisi, şu an bedenim alarmda ama bu alarm geçici” demek, beynine yeni bir yorum kazandırır. Zamanla bu yorum yerleşir ve kaygı tetiklendiğinde artık “felaket” yerine “tanıdık ama geçici bir durum” olarak algılanır. Senin kendi kendine yaptığın “şu an yaşadığın şey normal, nefes al” yaklaşımı tam olarak bu becerinin bir yansıması - ve bu gerçekten çok doğru bir uygulama.


Ancak fark etmen gereken bir nokta da şu: Bu beceri yalnızca düşünceyi değiştirmekle sınırlı değildir; aynı zamanda duyguyla temas etmek ve davranışı yeniden yapılandırmak gerekir. Şemaların değişmesi, yalnızca zihinsel bir dönüşüm değil, duygusal ve bedensel bir bütünleşmedir. Örneğin “ben işe yaramazım” inancı geldiğinde bunu sadece düşünce düzeyinde sorgulamak yerine, o duygunun bedendeki karşılığını fark etmek, kendini o an çocuk halinle hayal edip içinden “artık yeter, bu senin suçun değildi” diyebilmek gerekir. Bu içsel şefkat pratiği, şemaların çözülmesinde çok güçlüdür.


Senin hikâyende annenin duygusal mesafesi ve öfkesinin altında, muhtemelen kendi baş edemediği kaygı ve değersizlik duygusu vardı. Fakat çocuk zihni bunu “ben yetersizim” diye kodladı. Şimdi bu kodun seni yönlendirmesine izin vermemek için, onu fark ettiğinde durup “bu benim eski inancım, artık buna inanmak zorunda değilim” demek gerekiyor. Bu, beyne “yeni bir yol” tanıtır. Başta sahte gibi gelir, sonra gerçek hale dönüşür.


Bir başka önemli şema da “bağımlı / cezalandırıcı ebeveyn sesi” dediğimiz içsel eleştirmen kısmın. Bu ses, annenin “ömrümü yedin” diyen tonu olabilir. O ses, sen bir şey başaramadığında ya da biri seni reddettiğinde hemen devreye giriyor ve “gördün mü, yine beceremedin” diyor. BDT’de bu sesle çalışmanın yolu, içsel diyalogu yeniden yapılandırmak. Yani bu sesi susturmak değil, karşısına başka bir sesi - yani yetişkin, şefkatli, gerçekçi sen’i - çıkarmaktır. O eleştirel ses “yine işe yaramadın” dediğinde, senin “şu an elimden geleni yapıyorum, bu kadarı yeterli” diyebilmen gerekir. Bu yeni ses, zamanla daha baskın hale gelir.


İlişki kısmında yaşadığın manipülasyon duygusu da yine şemaların tetiklenmesiyle ilgilidir. Bir yanın “beni görecek, pişman olacak” diye bekliyor çünkü bu, çocuklukta alamadığın adaletin bir sembolü. Yani o kişiyle yaşadığın çatışma, aslında annenle yaşanamamış duygusal onarımın bir tekrarı gibi. Bu farkındalık çok önemlidir; çünkü artık bu döngüye her girme anında “şu an çocukluk şemam aktive oldu” diyebilmek, seni otomatik tepkiden çıkarıp bilinçli seçime taşır. O an artık “geri dönsün” değil, “ben kendimi iyileştireyim” hedefi belirginleşir.


Kaygının ve mide bulantısı gibi bedensel tepkiler, bu bastırılmış duyguların bedensel dili. Yani bedenin “artık gör beni” diyor. Kaygıyı bir düşman gibi değil, bir sinyal gibi görmek gerekir. Her mide bulantısı, her çarpıntı, aslında bastırılmış öfke, haksızlık ya da suçluluk duygusunun dışavurumudur. Bu yüzden kaygıyı bastırmak değil, anlamak gerekir. “Şu anda bedenim alarmda, bu alarm bana hangi duyguyu hatırlatıyor?” sorusu, duygusal köke inmeyi sağlar.


Senin kendi kendine telkinlerle sakinleşme çaban çok değerli; ancak burada önemli olan şey, bu telkinlerin kaçınma değil, kabullenme temelli olmasıdır. Yani kaygıyı bastırmaya değil, onunla birlikte kalabilmeye odaklanmak. Örneğin “kaygım geçsin” yerine “kaygımla da nefes alabilirim” demek gibi. Bu, zihni savaştan kabule geçirir.


Son olarak, şemaların değişimi için birkaç temel prensipten bahsedeyim: Birincisi, farkındalık -yani o eski düşünce kalıplarını yakalayabilmek. İkincisi, yeniden yapılandırma - o düşünceleri daha işlevsel olanlarla değiştirmek. Üçüncüsü, duygusal işlemleme -geçmişte bastırılan duyguları güvenli bir ortamda, şefkatle yaşamak. Dördüncüsü, davranışsal denemeler -yani yeni düşüncelere uygun küçük eylemler yapmak. Mesela işe başvurma korkun varsa, bir tanesine başvurmak bile beyne “ben başarabiliyorum” mesajını verir. Küçük ama düzenli adımlar, büyük dönüşüm yaratır.


Özetle, evet, şemalar değiştirilebilir. Ama bu süreç, sabır, öz şefkat ve kararlılıkla yürür. Senin yazdıkların gösteriyor ki zaten farkındalığın ve içgörün oldukça yüksek. Şu an tek ihtiyacın olan şey, kendine inanmak ve zihnindeki “annemin sesi” yerine “şefkatli yetişkin benim sesi”ni güçlendirmek. O ses, sana “artık yeterince iyisin” demeye başladığında, hem kaygı hem de bağımlı ilişkiler yavaş yavaş çözülür.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel

💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler

1
4-7-8 Nefes Tekniği
4-7-8 nefes tekniği, bedenin doğal gevşeme tepkisini harekete geçirerek stresi azaltan, uykuya geçiş...
Nefes Egzersizleri⏱️ 3 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →
2
Bulut Meditasyonu
Bulut meditasyonu, zihinden geçen düşünceleri yargılamadan fark edip nazikçe bırakmayı öğretir. Düşü...
Meditasyon⏱️ 4 dakika
Psikoloğun Notu: Bu egzersizin size iyi geleceğini düşünüyoruz.
Egzersizi açmak için tıklayın →

Yorumlar

Gizli Kullanıcı

Yazdıklarınız için çok teşekkür ederim kendimde bunları yapabilme cesareti buluyorum sayenizde. Peki ben bilinç dışında babama nasıl benzedim midem bulanıyor kaygım yüksek babam da çalışmıyordu bel fıtığı vardı yıllarca çalışmadı iş bile aramadı annem sürekli baban gibi tembelsin der durumumu bildiği halde ama ben onun gibi değildim çok çabaladım atanmak için çok başvuru yaptım iş için sürekli görüşmelere gittim sadece bu öğürme işlerin olmayışı bende iyice kaygı yarattı ben gerçekten babam mı oldum sizce

7 Ekim 2025 19:27
Psk. Betül Canbel

Merhaba Sevgili Danışan, Güzel geri dönüşleriniz için ben de teşekkür ederim. Bu bahsettiğiniz durumu yeni bir soru sorarak detaylandırıp iletir misiniz? Durumu daha net anlayabilmek ve daha uzun cevaplamak için bu gerekiyor. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel

8 Ekim 2025 13:04