Aile

Sevilmediğimi düşünmekle nasıl baş ederim?

Gizli Kullanıcı9 Ağustos 2025 13:52

Son zamanlarda içimde büyüyen, saklamaya çalıştığım ama her geçen gün daha da belirginleşen derin bir kıskançlık var. Kardeşimle aramızda dört yaş olmasına rağmen, bacak boylarımız neredeyse aynı ve ikimiz de kızız; bu benzerlikler, aramızdaki karşılaştırmaları aile içinde daha da görünür kılıyor. Yaz boyunca kardeşimin yüzme ve voleybol kurslarına gitmesi, ona sunulan imkanlar ve gösterilen ilgi, beni tamamen dışlanmış ve unutulmuş hissettiriyor. Ailem, ona destek verirken beni başıboş bırakmış gibi hissediyorum; tatilde hiçbir fırsat ya da imkan verilmedi bana. Bu adaletsizlik, kalbimde ağır bir yük, ruhumda derin bir yara açıyor. Kardeşime karşı beslediğim bu kıskançlık, aslında onun mutlu olmasını istediğim ama kendimin sevilmediğine, değer görmediğine dair yıkıcı bir düşünceyle birleşiyor. Bu karışık duygular içinde kendimi yalnız, değersiz ve gözden çıkarılmış hissediyorum. Kardeşimle aramızdaki bu görünmez yarış, ailemin ayrımcı tutumuyla birleşince içimdeki kırgınlık ve kıskançlık daha da derinleşiyor. Tüm bu hislerle nasıl başa çıkacağımı, kendimi nasıl seveceğimi ve değerimi nasıl bulacağımı bilmiyorum. Bana bu duygularla yüzleşme ve kendimi affetme yolunda nasıl yardımcı olabilirsiniz? Teşekkür ederim şimdiden,saygılarım ve sevgilerimle...

Bu soru 10 Ağustos 2025 12:53 tarihinde Psikolog İrem Gülsün Zengin tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba Sevgili Danışanım,

Anlattıklarınız, hem duygusal olarak yoğun hem de aile içi ilişkiler açısından karmaşık bir süreci yansıtıyor. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, kıskançlık duygusu, özellikle kardeş ilişkilerinde oldukça yaygındır. Bu duygu, çoğu zaman “kötü” ya da “ayıp” bir his gibi görülse de, aslında insanın kendini koruma ve değer görme ihtiyacından doğar. Yani kıskançlık, sizin “değersizim” diye düşündüğünüz bir durum karşısında ortaya çıkan doğal bir tepkidir. Burada önemli olan, bu duyguyu fark edip sağlıklı bir şekilde yönetebilmek. Siz zaten bunun farkındasınız ve bu çok önemli bir ilk adım.

Bahsettiğiniz durumun temelinde, kardeşinizin aldığı fırsatlar ve ilgiyi, sizin alamamanızdan doğan bir adaletsizlik algısı var. Kardeşinizin kurslara gitmesi, ona gösterilen destek, sizin ise yaz boyunca bu tür imkanlardan mahrum kalmanız, ister istemez bir karşılaştırmaya yol açar. Bu noktada şunu bilmek değerli: İnsan beyni, yakın ilişkilerde özellikle eşitlik ve adalet arar. Bu beklenti karşılanmadığında, sadece kıskançlık değil, kırgınlık, dışlanmışlık ve öfke de hissedilir. Sizde de bu duygular bir arada, hem kardeşinize hem de ailenize karşı farklı yoğunluklarda kendini gösteriyor.

Kıskançlıkla baş etmenin ilk adımı, duyguyu bastırmak yerine onu anlamaktır. Kendinize şu soruları sorabilirsiniz: “Kardeşimin mutlu olması beni neden rahatsız ediyor?” “Aslında ihtiyacım olan şey ne?” Büyük ihtimalle cevabınız “ilgi, fırsat ve değer görmek” olacak. Burada mesele, kardeşinizin sahip olduklarını elinden almak değil; sizin de benzer fırsatlara ve ilgiye erişebilmeniz. Bu farkındalık, kıskançlığı “zararlı” bir duygudan “bir ihtiyacın sinyali” haline dönüştürür.

Ailenizle olan iletişiminizde, bu duyguları açıkça ifade etmek önemli. Ancak bunu yaparken, suçlayıcı değil, “ben dili” kullanmak etkili olur. Örneğin, “Kardeşim kurslara giderken ben evde kalınca kendimi değersiz hissediyorum” demek, “Beni sevmiyorsunuz” demekten daha yapıcıdır. Bu sayede aileniz savunmaya geçmek yerine, sizin hislerinizi anlamaya daha açık olur.

Kardeşinizle ilişkinize gelince… Şu anda hissettiğiniz kıskançlık, onunla olan bağınızı zorlayabilir. Oysa uzun vadede kardeş desteği, hayatınızda en kıymetli kaynaklardan biridir. Bu yüzden, aranızdaki ilişkinin sadece rekabet üzerine kurulmasına izin vermemek önemli. Kardeşinizle ortak keyif aldığınız şeyleri yapmak, onun başarılarını kutlarken kendi güçlü yönlerinizi de keşfetmek, bu dengeyi kurmanıza yardımcı olur. Unutmayın, sizin değeriniz onun yaptıklarından bağımsızdır.

Kendinizi sevmek ve değerli hissetmek ise, başkalarının onayıyla tamamen sağlanamaz. Elbette aile desteği önemlidir ama öz-değer, kendi gözünüzde kim olduğunuzu kabul etmekle başlar. Bunun için küçük ama etkili adımlar atabilirsiniz: Günlük olarak güçlü yönlerinizi yazmak, başardığınız küçük şeyleri fark etmek, size iyi gelen hobilerle zaman geçirmek. Bu tür pratikler, zamanla içsel güveni güçlendirir.

Bir diğer önemli nokta, “kendini affetme” dediğiniz konu. Kardeşinize karşı hissettiğiniz kıskançlık yüzünden suçluluk duymanız çok doğal ama bu, sizi kötü bir insan yapmaz. Bu duyguyu kabullenmek, kendinize şefkat göstermek ve “Bunu yaşıyorum çünkü insanca bir durum” diyebilmek, suçluluk yükünü hafifletir. Kendinizi yargılamak yerine, “Ben şu an böyle hissediyorum ama bu his zamanla değişebilir” demek, zihninizi rahatlatır.

Son olarak, bu sürecin tek başınıza taşımanız gereken bir yük olmadığını bilmenizi isterim. Hislerinizi güvendiğiniz bir arkadaşınızla, bir öğretmenle veya bir psikologla paylaşmak, hem duygusal yükünüzü hafifletir hem de farklı bakış açıları kazandırır.

Özetle, şu adımlar size iyi gelebilir:

  1. Duygunuzu bastırmadan anlamaya çalışmak.
  2. Ailenize duygularınızı “ben dili” ile aktarmak.
  3. Kardeşinizle rekabet yerine ortak paydalar yaratmak.
  4. Öz-değerinizi kendi güçlü yanlarınızdan beslemek.
  5. Kendinize şefkat gösterip suçluluk yükünü azaltmak.
  6. Destek alabileceğiniz kişilerle iletişimde olmak.

Siz farkında olsanız da olmasanız da, bu yazdıklarınız gelişime açık, olgun bir farkındalık taşıyor. Bu, duygularınızı yönetme sürecinizin en güçlü temeli olacak.

Sevgilerimle💕

Psikolog İrem Gülsün Zengin

Cevaplanmış benzer sorular