sürekli benimle ilgilensin istiyorum. bu durumu nasıl yenebilirim?
uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz ve 7/24 benimle ilgilensin istiyorum. hayatı çok yoğun okul iş ailesi maddi durumu, benim hayatım ise onun hayatına göre daha boş ve boş vakitlerim çok oluyo aslında. o her an bana vakit ayırsin istiyorum, okulunda işinde sürekli bana yazsın istiyorum. hastalık derecesinde kıskancım asla arkadaşlarıyla vakit geçirsin istemiyorum onlarla geçireceği vakti benimle harcasin istiyorum. ve güvenemiyorum neden bilmiyorum ama asla güvenemiyorum. o bana sürekli haber veriyo sürekli nerde olduğunu nereye gittiğini haber veriyo ama yinede yapamıyorum. istediğin zaman arayabilirsin diyo ama ben onu arayıp arkadaşlarının yanında benimle ilgilensin benimle konuşsun istiyorum. oda bu durumdan bunaldigini soyluyor ama kendimi tutamıyorum. günde 100 120 kez aradığım zamanlar oluyodu sürekli ona yaziyodum ama yanlış olduğunu farkedip bu durumu azalttım. günde 5 10 defa arıyorum ama yinede içim hiç rahat değil sanki birbirimizden uzaklaşmışiz gibi hissediyorum ne yapacağım
Bu soru 6 Mayıs 2025 12:40 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yazdıkların, sadece bir ilişkide yaşanan günlük sorunları değil, aynı zamanda içinde taşıdığın derin bağlanma ihtiyaçlarını, yoğun kaygılarını ve sevilmeye, güvende hissetmeye dair arzunu çok açık şekilde gösteriyor. Uzak mesafe ilişkisi gibi başlı başına zorlayıcı bir bağ içinde, partnerinden sürekli ilgi görmek istemen, onun hep seninle olması yönündeki beklentilerin, kıskançlık ve güven eksikliğiyle birleştiğinde seni çok yoruyor olabilir. Bu duyguların seni zaman zaman çaresiz, hatta kontrolünü kaybetmiş gibi hissettirmesi de çok anlaşılır. Ama sen bu durumun farkına varmış, “yanlış olduğunu fark edip bu durumu azalttım” diyerek içsel bir adım atmışsın. Bu çok kıymetli.
Öncelikle şu konuda çok net olalım: Sürekli ilgi görmek istemek, partnerin sadece seninle ilgilensin, sadece sana vakit ayırsın diye düşünmek, onun diğer insanlarla olan zamanına tahammül edememek gibi duygular, aslında “aşırı sevgi” değil, duygusal güvensizlikten kaynaklanan yoğun bağlanma kaygısının işaretidir. Senin durumunda bu kaygının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Özellikle gün içinde 100-120 kez aradığın zamanlar olmuş, şimdiyse bunu azaltmana rağmen hâlâ içinin rahat etmediğini söylüyorsun. Bu senin “ben değerliyim, ben seviliyorum, ben önemseniyorum” gibi içsel inançlarını dışarıdan, yani partnerinin davranışlarından almaya çalıştığını gösteriyor. Oysa bu duyguların kaynağı ilişkide değil, kendi içinde gelişmeli. Aksi halde, onun her ilgisizliği, her arkadaşına yönelmesi ya da her yoğunluğu seni tehdit gibi hissettirecek ve bu da seni sürekli kontrol etmeye, daha çok ilgi istemeye, kıskanmaya ve güvenememeye götürecek.
Uzak mesafe ilişkilerinde karşı tarafın her an bizimle olması mümkün değildir. Onun işi, okulu, ailesi, sosyal hayatı onun kimliğinin doğal bir parçasıdır. Ve sağlıklı bir ilişkide iki kişinin de kendi hayatına sahip çıkması gerekir. Senin bu ilişkiye dair beklentin, onun tüm hayatını seninle paylaşması, onun hayatında sadece senin olman. Ama bu gerçekçi olmadığı gibi, onun da zamanla duygusal olarak tükenmesine ve senden uzaklaşmasına neden olabilir. Bu durum seni daha da kaygılandırır, daha da kontrolcü yapar, o uzaklaştıkça sen daha çok bağlanırsın. Bu da kısır bir döngü oluşturur. İşte tam bu noktada durup kendine şunu sorman gerekiyor: “Ben neden bu kadar çok ilgiye ihtiyaç duyuyorum? Partnerim bana ne verince kendimi güvende hissediyorum? Asıl eksik olan şey ne?”
Bu soruların cevabı büyük ihtimalle şu olabilir: Sevgiye, ilgiye, görünmeye, onaylanmaya ve sürekli güven duygusuna çocukluğundan beri çok büyük bir ihtiyaç duymuşsun ama bunu yeterince karşılayamamışsın. Belki de geçmişinde duygusal olarak ihmal edildiğin, yalnız kaldığın, değerli hissetmediğin zamanlar oldu. Belki ailende yeterince sevgi gösterilmedi ya da sevgi koşullara bağlıydı. “İyi kız olursam sevilirim”, “birilerini üzersem sevilmem”, “terk edilirim” gibi inançlar oluşmuş olabilir. Bu inançlar çocukken gelişir ama büyüdükçe içimize yerleşir ve bir gün sevgilimiz olduğunda bu korkular gün yüzüne çıkar. Sanki sevgili giderse senin sevgiye dair tüm umudun, varlık algın, değer duygun da onunla gider gibi hissedilir. Bu yüzden sürekli yanında olmasını istersin, onun her an seninle ilgilenmesini beklersin, başkasına yönelmesi seni sanki terk edilmiş gibi hissettirir. Oysa sağlıklı bir ilişkide iki birey de kendi iç güvenlerini kurabilir, birbirlerine alan tanıyabilir ve bağımlılık değil, bağlılık içinde var olabilirler.
Peki bu duygularla nasıl baş edebilirsin? İlk olarak, hislerinin farkına vardığın gibi, davranışlarını da yönetmeye başlaman gerekiyor. Günde 100 kez aramakla 10 kez aramak arasında çok büyük bir fark var ve sen bu adımı atmışsın. Şimdi bir sonraki adım, bu arama ve yazma istekleri geldiğinde onları bastırmak değil ama neden geldiğini anlamak olacak. Kendine şu üç soruyu sorman çok işe yarar: “Şu an ne hissediyorum?”, “Bu hissin kaynağı nedir?”, “Bu hisle baş etmek için başka ne yapabilirim?” Örneğin onu aramak istediğinde belki yalnızsındır, belki dışlanmış gibi hissediyorsundur, belki aklına başka bir kızla konuşabileceği ihtimali gelmiştir. Bu durumda zihnini meşgul edecek alternatifler üretmen gerekir. Yazmak, müzik dinlemek, kısa bir yürüyüş yapmak, nefes egzersizi yapmak gibi küçük ama seni anda tutacak aktivitelerle bu dürtüyü yönlendirebilirsin.
İkinci olarak, kendi hayatını yeniden yapılandırmaya başlamalısın. Gününün çoğu boşsa, bu boşluklar duygusal olarak seni sevgiline bağımlı hâle getiriyor olabilir. Boş zaman, zihnin en kolay kaygı üretme alanıdır. Bu yüzden yeni ilgi alanları keşfetmek, bir kursa yazılmak, kitap okumak, gönüllü bir iş yapmak, sosyal çevreni genişletmek gibi adımlar, seni yalnızca meşgul etmez, aynı zamanda öz değerini kendi alanlarında geliştirmeni sağlar. Böylece onun hayatının dışında da var olabildiğini fark eder, ona olan bağımlı bağ yerine daha sağlıklı bir bağlılık inşa edersin.
Üçüncü olarak, kıskançlıkla ilgili duygularını gözden geçirmen çok önemli. Kıskançlık çoğu zaman "Ben yetersizim", "Ben sevilmeye layık değilim" gibi inançlardan beslenir. Oysa kıskanmak, seni daha sevilir yapmaz. Aksine, kontrol etmeye çalıştığın kişi zamanla uzaklaşır. Güven, sadece karşı tarafın sana verdiği bilgilerle değil, senin kendi iç dünyandaki inançlarla kurulur. O sana her an nereye gittiğini, ne yaptığını söylüyor ama sen hâlâ güvenemiyorsan, bu senin onunla değil, kendinle ilgili çözülmesi gereken bir mesele olabilir. Kendine güvenin arttıkça, karşıya olan güvensizliğin de azalır.
Sevgili danışan, tüm bu duygular çok ağır, çok yorucu ve bazen kendini kaybetmiş gibi hissettirebilir. Ama sen bu sürecin farkına varmışsın ve bu çok değerli. Şimdi yapman gereken şey, sevgiye bu kadar tutunmadan, biraz da kendi içindeki sevgiyle tanışmak. Sen değerlisin, sen sevilesi bir insansın ve senin ilgi görmek kadar özgür olmaya, birey olmaya da hakkın var. Bu süreci yönetmek zaman alabilir ama başlamak bile değişimi başlatır.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel