Takıntılarım var ve atamıyorum kpss çalışamıyorum bu yüzden
Merhaba hocam takıntılarla boğuşmaya çalışan ama senelerdir içinden çıkamayan genç bir kızım 23yaşındayım arkadaşlarımın sevgilisine aşık olmaktan korkuyorum aslında öyle bir sey yok engel olamıyorum zihnimdeki suçluluk yüzünden hayata odaklanamiyorum kpss çalışamıyorum üniversiteyi çok zor bitirdim habire aklıma ya aşık olursam çocukla el ele olsam çocukla sarilma düşünceleri vs yada duygu mu besliyorum bunu nasıl yaparım nasıl arkadaşıma ihanet ederim ya da bunu arkadasim duysa ben naparim gibi sacma düşünceler yada enişteme duygu beslersem napacagim ablam ne derdi gibi bir zamanlar da sevgilimin arkadaşlarına duygu beslersem diye cok korkuyordum sirf o yüzden çocuktan ayrıldım daha fazla katlanamadim zihnimdeki sorulara ve bu sorulara cevap ariyorum diyorum ki hayır öyle bir şey yok ben duygu beslemiyorum diye ikna oluyor beynim pat diye tekrardan geliyor bu sefer kalp atışım hızlanıyor nefesim değişiyor ama ben bu şekilde 7 senedir yaşıyorum bi ara azalmıştı epey simdi tekrarladi ben çalıştığım is yerinde sevdigim bi ablanin dukkaniydi bende onlarla çalışıyordum mesela o ablanin eşine duygu besler miyim takintisi oluşmuştu 45 yaşında adama duygu beslemeyecegimi yada onunla pis düşünceler yapmayacağımı biliyorum karakterime ve yetiştirilme tarzıma ahlaka ters olan ne varsa zihnim hapsoluyor yani bu takıntılar neden oluyor hocam dayanamıyorum yardim edin yalvarırım bana telkin önerisi yapar mısınız hocam çok korkuyorum ömür boyu öyle mi yasiycam ilerde evlenirsem kocami cok sevmeme ragmen baska adamlara duygu olur mu takıntısı olursa napacam yada bu kiz arkadaşlarımın sevgililerine duygu beslememe rağmen acaba öyle mi ya beslersem takıntıları ben nasil devan edicem hayata bu takıntılarla
Bu soru 16 Ekim 2025 10:06 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Paylaştıkların, uzun süredir zihninde yoğun şekilde yer eden, suçlulukla ve kontrol kaybı korkusuyla birleşen düşüncelerin seni ne kadar yorduğunu açıkça gösteriyor. Yaşadığın durumun ne kadar rahatsız edici olduğunu, bu düşüncelerin seni hem duygusal hem de bedensel olarak nasıl etkilediğini hissetmek mümkün. Öncelikle şunu bilmeni isterim: Bu tür istenmeyen, tekrarlayıcı, kontrol edilemeyen düşünceler senin karakterinle, ahlaki değerlerinle ya da gerçekten “ne hissettiğinle” ilgili değildir. Tam tersine, bu kadar rahatsız olman, aslında bu düşüncelerin senin değerlerinle çeliştiğini, onlarla özdeşleşmediğini gösteriyor. Yani sorun bu düşünceleri “taşımakta”, “üretmekte” değil; onları yanlış yorumlayıp onlarla savaşmakta.
Takıntıların sadece zihinsel bir döngü değil, duygusal ve bedensel bir süreç olduğunu söylemek gerekir. Beynin “tehlike var” sinyalini yanlış okuduğu, masum bir düşünceyi gerçek bir tehditmiş gibi algıladığı durumlarda bu döngü başlar. Senin örneğinde, “ya arkadaşımın sevgilisine ilgi duyar mıyım?”, “ya eniştemle ilgili uygunsuz bir düşünce aklıma gelirse?” gibi düşünceler beyninde bir alarm sistemi gibi çalışıyor. Beyin, bu düşünceleri tehlike sinyali olarak algılıyor ve hemen onları bastırmak, kontrol etmek, analiz etmek için seni harekete geçiriyor. Fakat tam da bu noktada, bastırma ve analiz etme çabası düşünceleri güçlendiriyor. Çünkü beyin, her bastırma denemeni “demek ki bu düşünce gerçekten tehlikeli” diye yorumluyor. Böylece bir kısır döngü oluşuyor: Düşünce gelir - korkarsın - bastırmaya çalışırsın - daha çok gelir.
Bu tür takıntıların kökenine baktığımızda, genellikle çocuklukta içselleştirilen “ahlak”, “doğru davranış”, “ayıp” veya “günah” kavramlarının çok katı biçimde öğrenilmesiyle ilişkili olabilir. Kişi büyüdükçe, düşüncelerini bile kontrol etmesi gerektiğine inanabilir. Oysa insan zihni, her gün binlerce düşünce üretir ve bu düşüncelerin çoğu bizim kontrolümüzde değildir. Örneğin bir köprüde durduğunda “ya atlarsam?” diye aklına gelmesi, atlamak istediğin anlamına gelmez. Bu sadece beynin olasılık üretme biçimidir. Tıpkı senin zihninin de “ya arkadaşımın sevgilisine ilgi duyarsam?” gibi olasılıklar üretmesi gibi. Bu, senin değerlerinle çelişir ama tehlikeli değildir. Burada yapılması gereken, bu düşünceleri bastırmak değil, onlara alan tanımak ve “evet, şu an böyle bir düşünce geldi ama bu sadece bir düşünce” diyebilmektir.
Bedenin ve zihnin bir bütün olarak ele alınması önemlidir. Çünkü senin tarif ettiğin kalp çarpıntısı, nefesin hızlanması, huzursuzluk gibi bedensel tepkiler, zihinsel kaygının bedene yansımasıdır. Bu durumlarda nefes egzersizleri, gevşeme çalışmaları, meditasyon veya kısa yürüyüşler gibi bedeni rahatlatan yöntemler kullanılabilir. Bedeni rahatlattığında zihin de güven hissine geçer. Aynı zamanda kendine şefkatli yaklaşman, “neden böyle düşünüyorum” yerine “şu an zihnim kaygılı ve ben bunu fark ediyorum” diyebilmen, bu düşüncelerin üzerindeki kontrol duygusunu geri kazandırır. Çünkü takıntılı düşüncelerle başa çıkmanın anahtarı, onlarla savaşmak değil, onları tarafsız bir gözle izlemeyi öğrenmektir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) bu tür durumlarda oldukça etkili bir yaklaşımdır. BDT’ye göre, obsesif düşünceleri sürdürmekte en büyük rolü oynayan şey, bu düşüncelere atfedilen anlamdır. Yani “bu düşünceyi düşündüm, demek ki kötü bir insanım” gibi bir çıkarım yapıldığında beyin alarm sistemini devreye sokar. Oysa düşünce, bir eylem değildir. Düşünmekle yapmak arasında temel bir fark vardır. BDT’nin “düşünce-eylem kaynaşması” dediği bu yanılgı, OKB’nin merkezinde yer alır. Bu nedenle BDT sürecinde kişi, düşüncelerin sadece zihinsel olaylar olduğunu ve onları kabul etmenin, eyleme dökmek anlamına gelmediğini öğrenir. Bu farkındalık geliştikçe, düşüncelerin rahatsızlık verici gücü azalır.
BDT’de kullanılan “maruz bırakma ve tepki önleme” tekniği, senin durumunda da uygulanabilir. Bu yöntem, kişinin korktuğu düşünceyle yüzleşmesini ve onu bastırmadan zihinde tutmasını içerir. Örneğin “ya arkadaşımın sevgilisine ilgi duyarsam” düşüncesi geldiğinde, bu düşünceyle savaşmak yerine, “evet bu düşünce geldi, rahatsız edici ama geçici” diyebilmek hedeflenir. Zamanla beyin, bu düşüncenin tehlikeli olmadığını öğrenir ve alarm sistemini kapatır. Böylece düşünce geldiğinde artık yoğun kaygı hissetmezsin. BDT’nin etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır ve düzenli terapi süreciyle, takıntıların belirgin şekilde azalabilir.
Ayrıca kendine telkin verirken “ben kötü bir insan değilim” gibi savunmacı ifadeler yerine, “şu an kaygılıyım, bu sadece bir düşünce, geçecek” gibi farkındalık odaklı telkinler kullanmak daha etkilidir. Çünkü zihnin amacı kendini ikna etmek değil, gerçekliği kabullenmektir. Düşüncelerinin gelmesine izin verdiğinde, onların gücü azalır. Unutma, düşünceyi kontrol etmeye çalışmak, ateşi söndürmek için benzine su yerine benzin dökmeye benzer.
Bu tür obsesyonların altında yatan duygusal kökenler de ele alınır. Suçluluk hissinin, kontrol ihtiyacının veya “hata yaparsam sevilmem” korkusunun geçmişte nasıl öğrenildiği üzerinde çalışılır. Bu duygusal katmanlara temas etmek, sadece belirtileri azaltmaz, aynı zamanda kök nedenleri dönüştürür. Çünkü takıntılı düşünceler genellikle, bastırılmış bir suçluluk duygusunun zihinsel biçimidir. Bu suçluluk çoğu zaman ahlaki bir hassasiyetin abartılı bir versiyonudur. Senin gibi değerlerine bağlı, sorumluluk sahibi bireylerde bu nedenle daha sık görülür.
Son olarak şunu bilmeni isterim: Bu durum kalıcı olmak zorunda değil. Doğru terapi süreciyle, takıntılı düşünceler büyük ölçüde kontrol altına alınabilir. Günlük yaşamına, hedeflerine, KPSS hazırlığına yeniden odaklanabilmen mümkün. Şu anda beynin, seni korumaya çalışan ama aşırı alarm veren bir sistem gibi çalışıyor. Bu sistemi yeniden eğitmek zaman alabilir ama imkânsız değildir. Kendi iç sesine “Ben bu düşüncelerden ibaret değilim” diyebildiğinde, ilk adımı atmış olursun.
İyileşme, düşüncelerinin susmasıyla değil, onlarla barışmanla başlar. Zihnin bazen fırtınalı olsa da, sen o fırtınayı izleyen kişisin. Her düşünce geldiğinde, “bu sadece bir misafir” demeyi dene. Misafirler ne kadar rahatsız edici olursa olsun, sonunda giderler. Ve sen, evin sahibi olarak hep orada kalırsın.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel
💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler
4-7-8 Nefes Tekniği
5 Duyu Farkındalık Taraması
Çok ilgili ve açıklayıcı olmus hocam o kadar minnetarım ki okurken anlaşıldığımi hissettim ve ilk kez bu sorunu bir insana dökebilmek bunun anlaşılır olması o kadar büyük bir etki ki bundan sonra bu yazıyı her gün okuyacağım 🥰
Yorumlar
Gizli Kullanıcı
Çok teşekkür ederim hocam size gerçekten minnetarım o kadar doğru ki annem ve babam küçüklükten beri ahlâklı ve iyi insan olmak adına özellikle de namus kavramı içinde hep bu yorumlari dikte ediyordu evimizin icinde günlük olarak edepli ol kızım lafiyla büyüdüm ben bunun dışına çıkmak isteyen ya da zaten saçma emelleri olan bir insan degildim her zaman geleceğe ve derslerime odaklanan bir kızdım demek ki zamanla bu düşünce böyle bi takıntıya döndü hiç bu açidan bakmamistim zaten zihnimde farkli acıdan bakacak bir pencerem bile yoktu bundan sonra dediginiz gibi yapacağım evet genelde düşünce gelince ben kavga ediyorum resmen ayna karşısına geçip kendimi ikna etmek icin ağladığım zamanlar bile oluyor hatta dışarıdaki karakterimle o kadar ters ki arkadaşlarım üniversite hocalarım beni bu hâlde görse bu kiz delirmiş der diye kendimle dalga geçiyordum ailem bile anlamıyorken özelikle anneme dediğimde bir daha bana bunlari anlatma sen deli değilsin dedikçe daha çok batıyordum artık sorunun kökünü ve onunla barışmayı deneyeceğim bu uzun bir zaman alır belki ama ben asla pes edemem başka bi şansım yok gerçekten bir de hocam bu sadece bir düşünce dedikçe iyi gelecek ya hani ya o kız arkadaşımla yan yana gelince düşünce olduğunu bilmeme rağmen suçluluk hissedersem yine de bu bir düşünce diyip o ana mi odaklanmam gerekiyor
16 Ekim 2025 14:13Psk. Betül Canbel
Merhaba sevgili danışan, güzel geri dönüşlerin için teşekkür ederim. Harika bir farkındalık noktası yakalamışsın-gerçekten de iyileşmenin en önemli adımı bu: düşüncenin “yalnızca bir düşünce” olduğunu fark etmek. Ancak senin sorduğun kısım, yani “Bu sadece bir düşünce diyebilsem bile, suçluluk hissedersem ne yapmalıyım?” kısmı, OKB (takıntı) döngüsünün en kritik yeridir. Çünkü bu aşamada artık düşünceyi tanıyorsun ama duygusal tepkini (suçluluğu, korkuyu, kaygıyı) yönetmekte zorlanıyorsun. Takıntılar iki katmandan oluşur: Zihinsel katman (düşünce): “Ya arkadaşımın sevgilisine ilgi duyarsam?” gibi istemsiz düşünceler. Duygusal katman (his): “Bunu düşündüğüm için kötü bir insan mıyım? Ya biri anlarsa?” şeklinde gelen suçluluk, utanma ve korku duyguları. Sen artık birinci katmanda farkındalık kazandın - “Bu sadece bir düşünce.” diyebiliyorsun. Bu çok önemli. Fakat ikinci katman, yani duygusal yankı, biraz daha zamanla sakinleşir. Çünkü beynin yıllardır “bu düşünceler tehlikelidir” diye kodlandı. Şimdi sen ona “hayır, tehlikeli değil” demeye başladın ama beynin bunu hemen kabul etmiyor; tıpkı alarm sisteminin kapandıktan sonra bile bir süre siren sesi duymaya devam etmen gibi. Bu yüzden suçluluk veya huzursuzluk geldiğinde şunu hatırla: “Ben şu anda bir ‘duygu artığı’ yaşıyorum. Bu suçluluk hissi, beynimin eski alışkanlığı. Geçecek.” Bu duygular geldiğinde yapabileceğin üç basit ama etkili adım var: Duyguya izin ver. Zihin “ya şimdi kötü görünürsem?” dediğinde, suçluluk yükseldiğinde, kendine şöyle de: “Evet, şu anda suçluluk hissediyorum. Bu his rahatsız edici ama zararsız. Geçici bir dalga gibi, geldiği gibi gidecek.” Bu cümleyi içinden bile tekrarlamak, bedenine ‘savaşma’ mesajı verir. Suçluluk, sen onu bastırmaya çalıştıkça büyür. Ama “tamam, varsın burada ol” dediğinde sönmeye başlar. Dikkatini bedene getir. Düşünceyi fark ettin, suçluluk geldi. O anda ellerine, ayaklarına, nefesine odaklan. “Şu an ayak parmaklarımı hissediyorum.” “Şu an nefesim göğsümde.” Bu küçük farkındalıklar, zihni şu ana çeker. Düşünceleri bastırmaz, ama onların gücünü azaltır. Suçlulukla değil, değerlerinle bağ kur. Bu düşüncelerin seni rahatsız etme sebebi, senin ahlaki değerlerinin güçlü olması. Suçluluk geldiğinde, “Ben değerlerime sahip çıkan biriyim. Bu his bunu bana hatırlatıyor.” demeyi dene. Böylece beynin “bu his tehlikeli” değil, “bu his bana kim olduğumu hatırlatıyor” şeklinde yeniden öğrenir. Ve evet, kız arkadaşınla yan yanayken bu düşünce aklına gelirse, o anda suçluluk hissetmen çok normal. O an yapman gereken şey, “Bu düşünceyi bastırmalıyım.” değil, “Şu anda kaygılıyım, bu bir düşünce ve geçecek.” diyip anda kalmaya çalışmak. Kız arkadaşının sana söylediği bir cümleyi dinlemeye odaklanmak, o anın gerçekliğine dönmeni sağlar. Çünkü takıntı zihni “ya olursa?” diye geleceğe çeker; senin görevin onu “şu an”a döndürmektir. Yani kısaca: Düşünce geldiğinde: “Bu sadece bir düşünce.” Suçluluk geldiğinde: “Bu eski bir alışkanlık hissi, geçecek.” O anda bulunduğunda: “Şu an buradayım, karşımda sevdiğim arkadaşım var, bu anı yaşıyorum.” İlk başta bu kolay hissettirmeyebilir ama her tekrarda beynin yeni bir yol öğrenir. Birkaç hafta, hatta bazen birkaç ay sonra bu suçluluk hissi çok daha kısa sürmeye, sonra da gelmemeye başlar. Aklına takılanlar olursa bizlere yeni bir soru oluşturarak iletebilirsin. Yorumlar kısmında cevap vermek çok sağlıklı olmuyor. Kendine iyi bakman dileğiyle. Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
17 Ekim 2025 12:59Gizli Kullanıcı
Çok teşekkür ederim Betül hocam sizden Allah razı olsun gerçek hayatta bir ablam olarak sizi tanımayı o kadar isterdim ki... sizi çok sevdim hiç görmesem de hayatıma dokundunuz ben bir hapis gibi zihnimin içinde hapsolmuştum sayenizde hepsini aşacağım... bir de tekrar soru sorunca benim olduğumu anlıyor musunuz hocam yani size soru sormak için hoca seç seçeneği oluyor mu uygulamayı o kısımda anlayamadım çünkü ben sizinle konuşunca anlaşıldığımi ve hissettim tekrardan bir hocaya dökmek yerine sizinle paylaşmak isterim❤❤ iyi ki varsınız hocam
17 Ekim 2025 19:57Psk. Betül Canbel
Merhaba sevgili danışan, Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. Aynı başlık ile sorarsanız ve sorunun içeriği kısmında ismimi söylerseniz cevap verebilirim. Bunu premium alarak da yapabilirsiniz. Kendinize iyi bakmanız dileğiyle 💐 Sevgiler, Psikolog Betül Canbel
19 Ekim 2025 13:24