Takıntılarımı nasıl aşarım?
Ben 4 yıllık bir öğretmenim. Liseden ortaokula yeni tayin oldum ve çocuklara alışamadım. Dersler güzel geçmiyor ve ben artık kötü ve başarısız bir öğretmen olduğumu düşünmeye başladım. Çocukların hevessizliği ve benim dersimi sevmemesi beni çok yoruyor. Bu işi beceremediğimi düşünüyorum ve artık o okulda durduğum her saniye kabus gibi geliyor bana. Ağır bir depresyon geçiriyorum ve artık istifa etmeyi ciddi anlamda düşünüyorum. Ama başka tutunacak bir dalım yok. İstifa ettikten sonra beni mutlu bir hayat beklemediğini de biliyorum. Ne yapmalıyım çok çaresizim ?
Bu soru 1 Mayıs 2025 12:10 tarihinde Psikolog Fatma Gizem Bitgen tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhabalar,
Kendinizi dürüstlükle ifade etme cesareti gösterdiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Yazdıklarınızı okurken kelimelerinize sinmiş o yoğun çaresizliği, yorgunluğu ve hayal kırıklığını neredeyse hissedebildim. Dört yıl boyunca emek vererek mesleğinizde ilerlerken, bir anda yepyeni bir ortama, bambaşka yaş grubu öğrencilerle karşılaşmak hakikaten sarsıcı olabilir. Burada aslında sizinle ilgili bir eksiklikten çok, çok radikal bir değişimle karşı karşıya olmanın ağırlığı görünüyor. Bunu gözden kaçırmak kolay, ama önemli bir ayrıntı...Bu noktada şu anda içinde bulunduğunuz duruma daha yakından bakalım ve neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım.
İlk olarak liseden ortaokul grubuna geçmeniz üzerine konuşalım. Ortaokula geçiş, öğretmenlik deneyimi olan biri için bile pedagojik ve duygusal olarak yeniden ayarlanma gerektirir. Bu adaptasyon süreci zorlayıcı olabilir, bu başarısızlık değil, doğal bir değişim tepkisidir. Çocuklarda gördüğünüz hevessizlik ve derse olan ilgi eksikliği, çoğu zaman kendinize dair bir belirtiymiş gibi algılıyor olabilirsiniz; halbuki her yaş grubunun dinamiği çok farklıdır. Lisede alışık olduğunuz iletişim türüyle ortaokul öğrencilerine ulaşmak başta gerçekten zorlayıcı hissedebilir. Bu durumda sizi “İşi beceremiyorum”, “başarısızım” gibi ifadeler ile öz-değerle ilgili yanlış düşünce kalıplarına yönlendiriyor gibi görünüyor. Bunlara "bilişsel çarpıtmalar" diyoruz. Yani zorlayıcı bir olay yaşadığımızda bazen beynimiz gerçeği tam olarak değil, yanıltıcı bir şekilde yorumlayabilir. Bu otomatik düşünceler, duygularımızı da etkiler. Sizin yaşadığınız durumda baktığımızda “Öğrenciler dersi sevmiyor, demek ki ben kötü bir öğretmenim.” gibi bir düşünce kalıbı zihinsel filtre çarpıtması olabilir yani olumlu şeyleri görmezden gelip sadece olumsuzları seçme durumu. Yaşadığınız durumu daha iyi tanımlamanız adına bir örnek daha verecek olursam “Bu işi yapamıyorum.” gibi bir düşünce kalıbı ya hep ya hiç düşünme bilişsel çarpıtmasıdır. Burada da birkaç zor ders yaşayınca tamamını ‘başarısızlık’ olarak görmek söz konusudur. Bu noktada unutmamanızı isterim ki düşünceler, her zaman gerçek değildir. Zihnin verdiği ilk tepkiyi sorgulamak, kişinin duygularını ve kararlarını değiştirmesinin anahtarı olabilir.
İkinci olarak yaşadığınız durumlardan kaynaklı ağır depresyonda olduğunuzu belirtmeniz, istifa etmeyi düşünmeniz üzerine konuşalım. "İstifa etmeyi düşündüm" ve "tutunacak bir dalım yok" gibi cümleleriniz umutsuzluk, çaresizlik ve belki de anlamsızlık hissi içeriyor gibi görünüyor.
“Okulda geçirdiğim her saat kabus gibi” ifadesi, sürmekte olan bir tükenmişlik ve çevresel uyaranlara karşı tolerans kaybını işaret ediyor olabilir. Sevgili danışan bazen tükenmişlik hissi ve depresyon karıştırılabilir. Tükenmişlik genellikle işle ilgili stres, aşırı yük, tatminsizlikle ilgilidir. Depresyon ise biyolojik, psikolojik, sosyal birçok faktöre bağlı olabilir. Hayatın tüm alanlarını etkileyebilir. Ancak erken müdahale edilmeyen tükenmişlik hissi de depresyona sebep olabilir. Bu noktada kendinize sormanızı istediğim sorular olacak. Bu sorular yaşadığınız durumu daha iyi anlamlandırmanıza yardımcı olacaktır;
Son dönemde “yorgunluk” ve “isteksizlik” hissettiğin anlarda aklından hangi düşünceler geçiyor?
Bu yorgunluk sadece işle mi sınırlı, yoksa hayatının başka alanlarında da hissediliyor mu?
Kendini ne zaman “yeterli” hissediyorsun, varsa böyle bir an?
Şu an yaşadıkların, gerçekten senin yetersiz olduğunu mu gösteriyor, yoksa zorlu bir dönemden mi geçiyorsun?
İstifa etmeyi şu anki ruh halinle mi, yoksa uzun süredir süren bir ihtiyaçla mı bu kararı düşünüyorsun?
Öğretmenliğe başlarken seni en çok heyecanlandıran şey neydi?
Bu meslekte seni hâlâ anlamlı hissettiren bir şey var mı?
Koşullar biraz değişse bu meslekte kalmak ister miydin?
Yeniden anlam bulmak için neleri denedin, neleri erteledin?
Son olarak bundan sonraki süreçte neler yapabilirsiniz, üzerine konuşalım. Günlük küçük hedefler belirleyebilirsiniz. Örneğin “Bugün sadece 1 öğrencinin katılımını sağlamaya odaklanacağım.” gibi. Öğrencilerden ya da meslek yaşamınızdan gelen olumlu sözleri not ederek bir geri bildirim defteri tutabilirsiniz. "Derslerin kötü geçmesi" ifadesini somutlaştırmayı deneyebilirsiniz. Yani derslerin kötü geçtiğini kanıtlayan şeyler neler? not ederek düşüncenizin gerçekliğini test edebilirsiniz. Duygusal yoğunlukla alınan kararların sonrasında pişmanlık yaratabileceğini kendinize hatırlatabilirsiniz.
Bu noktada zorlandığınız yerlerde bir uzman desteği almanız süreci sağlıklı atlatmanız adına faydalı olacaktır.
Cevabımın faydalı olmasını umuyor, sağlıklı günler diliyorum. Değerlendirilmesini istediklerinizi yeni bir soru ile sorabilirsiniz.
Psikolog Fatma Gizem Bitgen