Takıntılı kalmaktan nasıl kurtulurum?
Bir ayrılık yaşadım, yaklaşık 3,5 ay oldu hafifledi fakat en ufak şeyde tetikleniyorum. En basitinden geçenlerde birisiyle sohbet ederken Şirinceden bahsetti ve uyumaya gitti. O gider gitmez içimde kıyamet koptu ağlamalar, kusmalar. Oysa iyiydim ben, iyileşmiştim. Meğer öyle sanıyormuşum. Üniversiteyi bıraktım, fakat yurtta kalmaya devam ediyorum günlerim birbirini tekrar ediyor. Bir hapishanede sıkışmış gibiyim ilaçlar alkol bunlarla ayaktayım. Bu şehri yaşanmaz kıldı bana. İzmir'e sığamıyorum oysa onun için gelmiştim. Şimdi de yurttan çıkmıyorum. Geçen oda arkadaşım senin hiçbir hayatın yok sen hayatsızsın dedi. Oysa bundan birkaç ay önce deliler gibi ders çalışan, sempozyumlara katılan. Tiyatro sinemayla ve birçok şeyle ilgilenen bendim. Ya da onun yanındaki ben miydim? Ben şu an kimim neyim? Var mıyım?
Bu soru 27 Aralık 2025 18:25 tarihinde Psikolog Emine Sena Uzun tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili danışan,
Yazdıkların bir “geriye düşüş” değil; daha çok acının tetiklendiği bir an gibi duruyor. Ayrılıklar bazen bitti sanılır ama aslında zihin ve beden henüz vedalaşamamıştır. Sen iyi hissettiğini sanarken, iyileşme sandığın şey biraz da uyuşma ve tutunma hâli olmuş olabilir. Günlük akışta idare ediyorken, küçücük bir çağrışım bir kelime, bir yer adı, birinin aniden gitmesi içindeki bastırılmış duygunun kapağını açmış. Şirince konuşulup gidilmesi bu yüzden seni bu kadar sarsmış; mesele Şirince değil, terk edilme hissinin yeniden canlanması.
Şu an yaşadığın kriz, “ben iyileşmemişim” kanıtı değil. Tam tersine, iyileşme sürecinde duyguların artık kendini göstermeye başlaması. Zihin uzun süre “ayakta durmalıyım” modunda kalınca, duyguları kenara iter. Ama beden bunu sonsuza kadar taşıyamaz. O ağlama, kusma hâli; zayıflık değil, taşan bir yükün boşalması.
İzmir’in sana dar gelmesi de şehirle ilgili değil. Orası senin için bir hayat vaadiydi; biriyle, bir gelecek hayaliyle geldiğin yerdi. Şimdi o hayal yok ama şehir duruyor. Bu da her köşeyi bir hatırlatıcıya çeviriyor. Yurttan çıkmaman, günlerin birbirini tekrar etmesi; bunlar tembellik ya da “hayatsızlık” değil. Bunlar yas tutan birinin donakalması. Oda arkadaşının söylediği söz, senin gerçeğini tanımlamıyor; sadece senin şu anki durma hâlini görüyor.
“Ben kimim?” sorusu çok can yakıcı ama çok anlamlı bir soru. Çünkü sen uzun zamandır kendini, birinin yanındaki hâlinle tanımlamış olabilirsin. Şimdi o ilişki gidince, sanki sen de gitmişsin gibi hissediyorsun. Ama şu önemli: Ders çalışan, üreten, hayata karışan kişi “onun yanındaki sen” değildi; senin içindeki canlı taraftı. O taraf şu an kayıp değil, sadece çok yorgun ve kırgın.
İlaçlar ve alkolle ayakta durmaya çalışman, aslında “dayanamıyorum” demenin bir yolu. Bu bir yardım çağrısı. Yalnız başına toparlamaya çalışmak seni daha çok sıkıştırıyor olabilir. Profesyonel destek, özellikle bu yoğun tetiklenmeler ve kimlik dağılması hissi varken, bir lüks değil; bir ihtiyaç. Bu, “ben yapamıyorum” demek değil; “tek başıma taşımak zorunda değilim” demek.
Şu anki hâlin senin tamamın değil. Bir dönem, bir durak. Hayatın durdu gibi hissettiriyor ama aslında içten içe yeniden şekilleniyor. Sen varsın. Acı çektiğin için, özlediğin için, sorguladığın için varsın. Ve bu “ben kimim?” sorusu, zamanla “ben buyum ve buradan devam edebilirim” cümlesine dönüşebilir. Bu dönüşüm yavaş olur ama mümkündür.
💪 Psikoloğun Önerdiği Egzersizler
5 Duyu Farkındalık Taraması
Yasal Bilgilendirme: Bu içerik tanı ve tedavi niteliği taşımayan, genel psikolojik bilgilendirme amaçlıdır.