Psk. Emine Sena Uzun
Barbaros, Güniz Sk. No:33 D:1, 06530 Çankaya/Ankara
Bağımlılık, Bilişsel Davranışçı Terapi, Online Terapi, Yetişkin, Ergen
Uzman Hakkında
Psikoloji lisans eğitimimi İstanbul Aydın Üniversitesi’nde tamamladım. Lisans sürecinde Mimar Sinan Devlet Hastanesi ve Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi gibi kurumlarda klinik stajlar yaparak yetişkin ve ergen danışanlarla vaka gözlemleri gerçekleştirdim.
Mesleki çalışmalarımda ağırlıklı olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımını temel almakla birlikte, duygu düzenleme, bağımlılık, kaygı bozuklukları, depresyon ve ilişki sorunları alanlarında çalışmaktayım.
Danışanlarımla terapi sürecinde; içgörü kazanmayı, düşünce-duygu-davranış döngüsünü fark etmeyi ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik adımlar atmayı hedefliyorum.
Etik ilkelere bağlı, güven temelli bir terapi ilişkisinin psikolojik iyileşmede en güçlü etken olduğuna inanıyorum.
Online olarak danışan kabul etmekteyim.
Eğitim
- İstanbul Aydın Üniversitesi - Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Bilişsel Davranışçı Terapi
- Nöropsikoloji
- Uluslararası Psikoaktif Maddeler Kongresi
- Kumar Bağımlılığı Eğitimi
- Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Bilişsel Davranışçı Terapi
Cevaplar (2)
Merhaba Sevgili Danışan, Anlattıklarınız birçok insanın yaşadığı yaygın ve normal kabul edilebilecek bir iç deneyimi tarifliyor. Duygusal yoğunluğun dışavurum biçimi her insanda farklı olabilir. Sizin bilişsel ve duygusal dünyanızı nasıl yönettiğinize dair ipuçları sunar. Yaşadığınız duyguları içselleştirme eğilimi gösteriyor olabilirsiniz. Diğer insanlar duygularını birçok şekilde gösterebilir örneğin (ağlama, öfke, dramatik tepkiler) sizin tepkilerinizde tam tersi oluyor içsel sıkışma, sinir, mesafe gibi. “Bir şey mantığıma oturmadığında zihnim çok uğraşıyor" ifadesi, sizin için belirsizliğin çok zorlayıcı olabileceğini gösteriyor olabilir. Zihin, duygusal rahatlamadan önce mantıksal bir sonuca veya düzenli bir yere ulaşmayı talep ediyor. Aslında bu da zihninizin çözüm bulma stratejisini gösteriyor. ‘Neden böyle tepki veriyorum?’ diye sormanız da ayrıca dikkatimi çekti. Bu, duygu ve düşüncelerinizi sadece yaşamakla kalmıyor, onları anlamlandırmaya da çalışıyorsunuz demek. Belki arka planda, sizin için “mantıksız/kontrolsüz” olan bazı şeylere tahammülünüz düşük olabilir. Çünkü eğer içinizdeki bir şey yerli yerine oturmazsa, huzursuzluk orada birikiyor olabilir. "Mesafe" koyma tepkisi, kendinizi potansiyel incinmelerden koruma ve duygusal sınırlarınızı koruma ihtiyacınızı yansıtıyor olabilir. İnsanların sizi "yanlış etiketlemesi" ise bu sınırların ihlal edildiği hissine yol açıyor ve bu da doğal olarak tükenmişliğe neden oluyor. Burada karşılanamayan kontrol kaybı da içinizde biriken sinire sebep oluyor. Yoğun duyguyu "dramatik göstermeme" tercihiniz iyi olabilir, ancak o enerjinin bir çıkış yolu bulması gerekir. Günlük tutma, spor, sanat veya nefes egzersizleri gibi zihinsel olmayan, bedensel veya yaratıcı yollarla sıkışan enerjiyi dışarı atmayı deneyin. İnsanların sizi incinmiş olarak etiketlemesi yerine, kendinize şu etiketi koyun: "Yoğun Duygusal Deneyimi Bilişsel Olarak İşleme Koymaya İhtiyaç Duyan Biri. " Bu, süreci normalleştirir. Bazen, mantığa oturtma çabasına bilinçli bir mola vermek gerekir. Durumu çözemediğinizde, zihninize "Şu an için belirsizlik kabul edilmiştir, buna sonra geri döneceğiz," diyerek o anki sıkışma döngüsünü kırabilirsiniz. Bazen yazmak ya da konuşmak, o dağınıklığı biraz olsun toplamaya yardımcı olabiliyor. Sevgilerimle.
Okudukça, iç dünyanızdaki acının ve şokun ne kadar derin ve yakıcı olduğunu hissetmemek elde değil. Anlatımınız o kadar çıplak ve sahici ki, her cümlenizde büyük bir hayal kırıklığının ağırlığı var. Alıştığınız o güvenli dünyanın bir anda altüst olması ve yaşadığınız can acısının sanki kimse tarafından görülmüyormuş gibi hissetmeniz, bu durumun en ağır yüklerinden biri. Bu görünmezlik hissi, acının üstüne eklenen bir haksızlık ve yalnızlık duygusu yaratıyor. Bazen insanlar başkasının acısına uzaktan bakıp geçebiliyor; siz ise en azından bir vicdan muhasebesi, bir pişmanlık bekliyorsunuz. Fakat bunun yerine pişkinlikle karşılaşmak, durumu daha da yıpratıcı ve tahrip edici hale getiriyor. Unutmayın, o kişinin tepkisi sizin yaşadığınız kaybın gerçekliğini veya emeğinizin değerini değiştirmez; yalnızca onun sorumluluk alma yeteneği hakkında bilgi verir. O küçük kız çocuğu betimlemesi. .. Elinde erimiş şekeriyle, kimse orada yokmuş gibi ağlayan o savunmasız ve çaresiz parçanız. Bu, şu anki ruh halinizin en doğru ifadesi. Büyüdüğümüzde bazı yaralar maalesef yere düşen bir çocuğun dizi kadar hızlı iyileşmiyor. Çünkü bu yaralar, derinin altından, güven ve umut katmanlarından geliyor. Her gece yastığınızın gözyaşlarıyla ıslanması, şu anda yoğun bir yas sürecinin içinde olduğunuzu gösteriyor. Bir ilişkinin, bir güvenin, bir geleceğe dair kurulan bir hayalin yasını tutuyorsunuz. Ve yasın evreleri, ilk başta inkar ve şok, ardından öfke ve büyük bir hayal kırıklığı ile ilerler. Bu doğal bir süreçtir ve şu anda hissedilen tükenmişlik, vücudunuzun acıyı işleme şeklidir. Bu denli kırıldığınızı ve emeklerinize haksızlık yapıldığını hissettiğiniz anlarda, "her şey geçer" gibi ifadeler anlamsız kalır. Sizin ihtiyacınız olan, hissedilen acının geçerliliğinin onaylanmasıdır. Şu anda size yardımcı olabilecek, farkındalık temelli küçük bir egzersiz önerebilirim:Kendinizi zorlamadan, bir süreliğine iç sesinizi dinlemeye odaklanın. Gözleriniz kapalıyken üç derin nefes alın ve kendinize şunu sorun: Tüm bu can acısını, bu ağırlığı bedenimin neresinde hissediyorum? (Karnınızda mı, boğazınızda mı, göğsünüzde mi?) O hisse odaklanın ve içten içe sadece, "Fark ettim seni. Buradasın" deyin. Bu, hislerinizi yargılamadan sadece onaylama pratiğidir. Kimse telaşla iyileşmek zorunda değil. İçinizdeki o küçük kızın elini tutabilecek, ona şefkat gösterebilecek kişi şu anda sadece sizsiniz. Bu tükenmişlik anında, bir adım dahi atmakta zorlandığınızı biliyorum. Sizi biraz daha iyi hissettirecek bir sonraki adımı bulabilmek için, size iki odak noktası sormak isterim:1. Duygusal Olarak: Şu anda hissettiğiniz yoğun duygulardan (öfke, üzüntü, şok) hangisi size en çok yük veriyor ve ilk olarak hangisinin hafiflemesine ihtiyacınız var?2. Davranışsal Olarak: Çok küçük de olsa, rutininizde değişiklik yapmaya gücünüzün yeteceği, sizi bir anlık bile olsa meşgul edecek ve nefes aldıracak (örneğin 5 dakikalık bir yürüyüş, bir bardak su içmek, bir şarkı dinlemek gibi) küçük bir eylem ne olabilir?Burada size alan tutmak, süreçlerinizi dinlemek için varım. Bir sonraki adımda sizi biraz daha ileriye taşıyacak küçük adımı birlikte arayabiliriz.