Travmalı çocukluk nedeni ile oluşan kişilik bozukluğu ile nasıl baş edebilirim?
Ben 19 yaşında bir gencim, babasız büyüdüm yani bebeklikten itibaren babamı ve ailesini hiç görmedim. Annemle büyüdüm ama annemle de pek yakın bi ilişkim olmadı hiçbir zaman. Annem hep çok çalışan, çok meşgul benimle fazla ilgilenemeyen bir anneydi. Bizim birlikte pek fazla anımız yoktur. Beni sevdiğini bilirdim içten ama hepsi bu. Annem sevgisini belli eden, sarılan, sevgi sözcükleri söyleyen bi kadın olmadı hiçbir zaman. Keza sinirlendiği zaman ağzından çok kötü kelimeler çıksa bile iyi şeyler çok nadir duyarım ondan hep. Tartıştığımız zamanlar “keşke hiç olmasaydın, sana katlanmak zorunda değil kimse, bırakıp gidicem seni” gibi cümleler çok duydum maalsef. Aslında annem çalıştığı içinde beni anneannem büyüttü. Anneannem çok sevgi dolu bi kadındır annemin aksine sevgisini gösterir ve hep belli eder fakat bana göre hiç bir sevgi anne ve babanın yerini tutmuyor. Bende ergenlikten sonra bunun eksikliğini hissedip annemle birçok kez konuşmayı denedim bu durumu fakat her seferinde olumsuz dönüt aldım. Annem benim için çalıştığını ve benim bencil olduğumu söylerdi hep. Ve 3 yıl önce annem evlendi ve bizim evlerimiz tamamen ayrıldı. Ben anneannemle yaşamaya devam ediyorum annem ise eşiyle. O kadar sevgisiz büyüdümki ve bunun eksikliğini o kadar hissettimki hayatım boyunca o sebeple bütün arkadaşlık-romatik ilişkilerim sorunlı oldu hayatım boyunca. Şuan ise gerçekten sevildiğime o kadar inanmıyorumki romantik ilişkilere girmiyorum bile çünkü hiçbir erkeğin gerçekten sevebileceğine inanmıyorum her erkek ne olursa olsun bir gün aldatır gibi geliyor. Her zaman ikinci bi kadın olduğuna inanıyorum. Hayatıma birilerini almakta gerçekten çok zorlanıyorum ve kimseye yaklaşamıyorum sanki kendi etrafıma duvar örmüş gibiyim Gerçekten sevilip sevilmeyi bu kadar isterken bu duyguyu hiç yaşayamayacak olmak o kadar üzüyor ki beni bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum. Ayrıca insanları çok kolay hayatımdan çıkartabiliyorum ne kadar seversem seveyim en ufak birşeyde üzüldüğüm dakika yapamadığımı anladığım dakika o kişiyle iletişimimi kopartıyorum ve bir daha dönüşü olmuyor. Bu sadece romantik ilişkilerdede değil arkadaşlık ilişkilerindede böyle. Sosyal biri olmama rağmen hareketlerime, söylediklerime hep dikkat ediyorum yanlış birşey yaparsam beni sevmeyeceklerini hakkımda kötü şeyler düşüneceklerini zaddeniyorum. Kafam her zaman o kadar çok dolu ki gerçekten kendimi çok yorgun hissediyorum.
Bu soru 28 Ekim 2025 18:18 tarihinde Psikolog Semiha Melisa Üzmez tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Danışan,
Okuduklarınız satır satır içimde bir ağırlık bıraktı; çocuklukta en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan sevgi, güven ve ait olma duygusu ile ilgili yaşadıklarınız - bunu ne kadar açık ve samimi bir şekilde paylaşmışsınız - kolay kolay cümlelere sığmaz. İnsanın, özellikle de küçük yaşlardan itibaren sevildiğini hissetmeye, varlığının önemli olduğuna dair bir sıcaklık duymasına ne kadar ihtiyacı olduğunu düşününce, sizin anlattıklarınız ister istemez yürekte bir düğüm oluşturuyor.
Hayatınızın en başından itibaren sevgiyle beslenmek, şefkatle sarılmak ihtiyacınızın tam karşılanmamış olması, yıllar geçse de insanın içinde bir boşluk gibi kalabiliyor. Anneannenizin size sevgi dolu yaklaşması, belki bugünlerde bir nebze olsun kalbinizdeki bu boşluğu hafifletebiliyordur. Ama tabii, insan zihni ve yüreği bazen başka türden bir anne ya da baba sevgisinin eksikliğini bambaşka alanlarda da hissediyor. Bu his, çevrenize ördüğünüz o görünmez duvarlarda, ilişkilerdeki güvensizlikte, kimi zaman da ‘en ufak bir şeyde uzaklaşıp gitmeye hazır’ olma refleksinde kendini gösterebiliyor gibi…
Romantik ilişkilerde “Bir gün mutlaka gider, mutlaka yanımda kalmaz, mutlaka aldatır” gibi inançlar neredeyse hiç yara almadan büyümüş biri için bile dönem dönem uğrayabilecek ‘endişeler’. Sizin yaşadıklarınız düşünüldüğünde, böylesi bir kaygı ve şüpheyle yaklaşmak neredeyse ‘hayatta kalma’ stratejisi gibi görünüyor bana. Zihniniz, kalbinizi olası acılardan korumak için duygu duvarlarını yüksek tutmaya başlamış olabilir. Belki de incinmektense hiç duygusal yatırım yapmamak, bir tür ‘kendini koruma’ şekli haline geldi zamanla…
Arkadaşlık ilişkilerinde de benzer bir döngü var sanki; biriyle yakınlaştığınızda, en ufak bir hayal kırıklığında hızla iletişimi kesme isteğiniz, eskiden bilinçsizce öğrendiğiniz, “Birisine çok bağlanırsam, sonunda kırılırım ya da bırakılırım” korkusunun bir yansıması olabilir. Bazen sevgiye ve yakınlığa dair öğrenilmiş kalıplar, yetişkinliğimizde de kendi gölgelerini üzerimizde bırakabiliyor. Bu gölgeler bazen ağır gelebilir, bazen de insanı yalnız bırakır; yine de bu büyüklükte duvarların ardında yaşamak çok yorucu olabilir, bunu çok net ifade etmişsiniz.
Belki zaman zaman “Neden böyleyim?”, “Neden bu kadar kırılganım?” diye kendinizi sorguluyorsunuzdur; ama insan, hangi toprakta büyüdüyse, güneşi ya da gölgesi ne kadar denk gelmişse, öyle bir şekle bürünebiliyor. Burada suçlamak gerekmiyor kendinizi, hatta tam tersine biraz da şefkatle yaklaşmaya çalışmak önemli gibi... Kendi hikayenizi yavaşça anlamlandırmaya, bazı eskimiş kalıpları adım adım sorgulamaya başlamak, kendinize iyi gelecek küçük adımlar atmak mümkün olabilir. Hatta bunun için bazen basit birkaç egzersiz bile yol açıcı olabiliyor.
Mesela, duygularınızı ve düşüncelerinizi düzenli olarak bir deftere yazmayı deneyebilirsiniz. Özellikle de “bugün kendim için, kendimin yanında olmak adına ne yaptım?” diye arada bir durup sormak… Kimseye göstermeden, yargısızca, tamamen kendi içinizde bu sorunun cevabını aramak bile minik bir adım olabilir. Gün içinde kendinize kısacık da olsa bir mola verip, derin nefes alarak “Ben şu an varım ve değerliyim” diyerek iç sesinizle konuşmak da duygusal açıdan destekleyici olabiliyor.
Şunu da sormak isterim: Sizin için anlamlı veya rahatlatıcı gelen, en ufak bir duygu güveni hissettiğiniz insanlar, anlar ya da ortamlar var mı? Küçükten başlamak, yani o ‘güvenli’ hissettiğiniz anları fark etmek, bunları çoğaltmaya çalışmak da, koca hayatı sıfırdan değiştirmekten daha kolay gelebilir bazen.
Belki bir zaman sonra birinin gerçek anlamda “yanınızda” kalabileceğine dair kırıntılar görmeye, kendinizi daha açık ve korunmuş hissetmeye başlayabilirsiniz. Hiçbir duygu sabit değil, siz değiştikçe inançlarınızda da dönüşmeler başlıyor. Önemli olan, kendinizi ve hislerinizi biraz olsun yumuşak bir gözle izlemeye başlamak... O yüzden sormak isterseniz, bu konu üstüne ne kadar konuşmak isterseniz buradayım. Dilerseniz, hayatınızda bir anı, bir his ya da aklınıza takılan başka bir duygu üstüne de konuşabiliriz. 🌿✨