Psikoloji

Uzak mesafe ilişkim (Betül Canbel)

Gizli Kullanıcı13 Mayıs 2025 09:17

Evet, dediğiniz gibi Mustafa sevgisini inkar etmiyor; hatta artık beni benden daha çok sevdiğini düşünüyorum. Benim hissettiklerim, ihmal oluşlarım beni ilişkimden geri tuttu. Her insanın yaşayabileceği gibi bir ilişki istiyorken bizde her şey sarpa sarıyor: yıllardır birlikte olmamıza rağmen hiçbir şey yapamamak, sadece iki saat buluşmuş olmamız, internetten tanışmış olmamız… Bunlar bizi çok yoruyor. Evet, birlikteyiz ama bir gerçekçiliğin içinde değiliz. Bu durum beni gerçekten “Mustafa’yı seviyor muyum?” diye düşündürüyor. Ailelerimizin bu ilişkiyi bilmesini önerdiniz; ama ben aileme—en azından sadece anneme—hangi cümlelerle bunu anlatacağımı bilemiyorum. Kendimi ikna edememişken ailemi nasıl ikna edebilirim ki? Şu soruyu sormuşsunuz: “Eğer şu an her şey mümkün olsaydı, tüm engeller ortadan kalksaydı ve sadece hislerinle karar verseydin, bu ilişkiye devam eder miydin?” İçimdeki tüm engeller, kaygılar, geçmişte takılı kaldığım kırgınlıklar ortadan kalkacaksa ve Mustafa’nın geçmişteki gibi olmayacağına emin olacaksam devam ederdim. Ama bu bir varsayım ve ben ihtimallerden, varsayımlardan çok sıkıldım. Gerçek görebileceğim, hissedeceğim şeyler olsun istiyorum; kalbim heyecanlansın, sıkılmasın artık istiyorum.

Bu soru 13 Mayıs 2025 11:05 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.

  • Cevaplandı

  • Paylaş:

Merhaba sevgili danışan,


Yazdıklarını büyük bir dikkat ve anlayışla okudum. İçinde yaşadığın duygu çatışması, yalnızca senin yaşadığın bu ilişkiye değil, aynı zamanda senin nasıl bir hayat hayal ettiğine, neyin içine sinip neyin seni geriye çektiğine dair de çok güçlü ipuçları taşıyor. Şu anda içinde bulunduğun bu kararsızlık, kalbinle aklının farklı seslerde konuştuğu, her gün yeniden ölçüp biçtiğin ama bir türlü netleşemediğin o duygusal yükü anlatıyor. Sen bunu bir başkasına yüklemeden, kendi iç dünyanda çözmeye çalışıyorsun. Bu çok değerli, çok olgun bir tutum.


Mustafa’nın sevgisi konusunda kafanda bir şüphe kalmamış gibi görünüyor; seni sevdiğini, hatta bazen kendinden bile çok sevdiğini düşünüyorsun. Bu, birçok ilişkinin ulaşmakta zorlandığı bir düzeyde duygusal yakınlık aslında. Ama senin içini asıl yoran şey; bu sevginin ne kadar gerçek yaşandığı değil, ne kadar gerçek bir zemine oturtulabildiği… Sevildiğini bilmek güzel bir duygu ama sevginin yaşanabilir olması, iki tarafın da adım atmasıyla mümkün olur. Şu anda sevgi var ama bir hayat yok. Plan yok, düzen yok, yan yana olmanın pratik yolları yok. Bu da seni haklı olarak yoruyor ve “Artık kalbim heyecanlansın, sıkılmasın” diyecek kadar duygusal olarak tükenmiş hissettiriyor.


“Her insanın yaşayabileceği gibi bir ilişki istiyordum” diyorsun. Bu cümle, içindeki en büyük arzuyu gösteriyor: sade, anlaşılır, göz göze bakılabilen, birlikte kahvaltı edilen, kavga edilip sonra barışılan, yani ‘gerçek’ bir ilişki… Ama sizinki, yıllardır sürmesine rağmen hâlâ zihinsel bir bağın ötesine geçememiş gibi. Ve bu, sevgine rağmen seni “Acaba ben hâlâ seviyor muyum?” sorusuna getiriyor. Çünkü insan, sevilmek kadar sevebildiğini hissetmeye de ihtiyaç duyar. Ve çoğu zaman, sadece dijital bir bağın içinde kalan ilişkilerde bu his zayıflamaya başlar. Bu noktada senin yaşadığın sevgiyle ilgili değil, o sevginin artık içini dolduramadığı bir bağdan kaynaklıdır.


Aileye anlatma konusundaki tereddütün de bu yorgunluğun doğal bir uzantısı. “Ben kendimi ikna edememişken ailemi nasıl ikna edeyim?” cümlesi aslında çok net bir içsel çelişkiyi ifade ediyor. Çünkü bir şeyi savunmak, anlatmak, sahiplenmek için önce senin içinin gerçekten rahat olması gerekir. Şu anda içinde hem sevgi var hem kaygı. Hem sahip çıkma isteği var hem uzaklaşma arzusu. Hem umut var hem de sıkılma hissi. İşte bu duygusal geçişkenlik, seni sabit bir duyguya yerleştiremediği için aileyle paylaşma cesaretini de engelliyor. Bu çok anlaşılır. Hiçbirimiz ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz bir şeyi anlatmak istemeyiz. Hele ki annen gibi duygusal olarak etkilenecek birine...


Şimdi sana daha önce sorduğum soruyu bir adım daha ileri taşıyalım:

“Her şey mümkün olsaydı, geçmiş seni yormamış olsaydı, şu an birlikte geçireceğiniz zamana güven duyuyor olsaydın bu ilişkiye devam eder miydin?”

Senin verdiğin yanıt şu oldu: “Evet, ama varsayımlardan çok yoruldum. Gerçek görebileceğim şeyler istiyorum.”

Ve işte bu cümle, senin aslında neye ihtiyacın olduğunu çok net gösteriyor: Gerçeklik.

Hayal değil, ihtimal değil, bir gün olur belki değil… Şimdi, burada, somut bir şey görmek istiyorsun. “Adım atılacaksa atılsın, yaşanacaksa yaşansın” diyorsun. Bu, ilişkide bir eşik. Ve sen bu eşikte artık ileriye gidilmesini istiyorsun.


Sevgili danışan, artık karar senin değil, sizin kararınız olmalı. Çünkü bu ilişki bir kişinin taşıyabileceği kadar hafif değil. Eğer Mustafa bu ilişkiyi yürütmek istiyorsa, senin içindeki bu yorgunluğu, güvensizliği ve tükenmişliği sadece “seni seviyorum” diyerek değil, somut adımlarla onarması gerekiyor. Bu, birkaç günlük planlı bir buluşma olabilir. Ailene seninle birlikte ilişkiyi açıklamak olabilir. Yan yana vakit geçireceğiniz bir süreci organize etmek olabilir. Ama senin artık “bir şeylerin yaşandığını” hissetmen gerekiyor.


Peki, annenle bu konuyu nasıl konuşabilirsin?


“Anneciğim, sana bir süredir kalbimde olan bir şeyden bahsetmek istiyorum. Belki ilk anda duyduğunda şaşıracaksın ama senin her zaman beni anlayacağına, kalbime kulak vereceğine inandığım için seninle paylaşıyorum. Bir süredir tanıdığım, hayatıma anlam katan biri var. Onunla internet üzerinden tanıştık ama duygusal olarak birbirimize çok şey kattık. Bu ilişkiyi bir yere taşımadan önce, kendi içimde çok sorguladım. Hâlâ bazı soru işaretlerim var ama bunu seninle paylaşmak istedim. Senin düşüncen benim için çok önemli. Lütfen bana kızmadan, yargılamadan sadece bir dinle. Sonrasında birlikte konuşabiliriz. Çünkü ben bu hayatta doğru bir karar verirken senin desteğine, fikrine ve anlayışına çok ihtiyaç duyuyorum.”


Bu konuşma biçimi yumuşaktır, kalptendir, savunma içermez ama kendi duygunun da sorumluluğunu alır. Annenin tepkisi ne olursa olsun, senin bu olgun yaklaşımın onu şaşırtabilir ve onun da seni daha dikkatle dinlemesini sağlayabilir. Ama bu konuşmayı yapmadan önce senin gerçekten neyi istediğinden emin olman gerekir. Çünkü senin kararsızlıkların annene de yansır ve o zaman annen seni değil, korkunu korumaya çalışır.


Son olarak, sevgili danışan, bu ilişkide kendini en çok ne zaman iyi hissettiğini düşün. Mustafa’ya yakınlaştığında mı, duygularını paylaştığında mı, geleceğe dair konuştuklarında mı? Ve ne zaman kötü hissediyorsun? Beklediğinde mi, sessiz kaldığında mı, ailesini düşününce mi? Bu sorulara vereceğin yanıtlar sana ilişkinin duygusal yapısı hakkında çok şey anlatacaktır. Çünkü aşk, tek başına yeterli değildir. Aşkın üzerine inşa edilen güven, plan, yakınlık ve birlikte yol yürüme arzusu varsa o ilişki büyür. Aksi hâlde sevgi zamanla yorgunluğa, hayal kırıklığına, hatta sessiz bir öfkeye dönüşebilir.


Sen sevgi dolu bir kalbe sahipsin ama aynı zamanda hak ettiğin şeyin “yaşanabilir” bir ilişki olduğunu çok iyi biliyorsun. Hayal kurmak değil, yaşamak istiyorsun. Bu yüzden çok kıymetli bir yerde duruyorsun.


Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.


Sevgiler,

Psikolog Betül Canbel