Uzak mesafe ilişkim Betül Canbel
Mustafa ile hissettiğim bir şey var. Beni kaybetti ama geri kazansın istiyorum. Bunu Mustafa'ya karşı dile getirip bir şeyler yapmasını istemiyorum; onun içinden gelsin istiyorum. Beni heyecanlandırsın istiyorum, ona karşı şımarmak istiyorum. Bu ilişkinin düşüncelisi, lideri ben olmak istemiyorum. “Hallederiz, ederiz, yaparız.” kelimelerini duyup, hallolması için beklemek istemiyorum. Ki bu zamana kadar hep böyle oldu ve geldiğimiz nokta bu. Erteledi, her şey üstümüze yıkılıyor. “Hallettim.” desin istiyorum. Bir sorunu Mustafa’ya anlatınca, o halleder diyerek biraz da ben rahat davranmak istiyorum. “Sana şunu alayım mı?” desin istemiyorum. Bana bir şey almak istiyorsa, bunu bana sürpriz yapsın; benim ona yaptığım gibi. Mustafa ile evlenip zor bir hayata sahip olacağımı biliyorum. Yeni şehir, iş, arkadaş, aile… Ben bunların zorluğunu yaşarken yanımda güçlü bir karakter olsun istiyorum. Canımı sıkan bir konuyu, Mustafa’nın halledeceğini bilerek ona anlatmak istiyorum.
Bu soru 15 Mayıs 2025 10:28 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba Sevgili Beyza,
Yazdıkların aslında sadece bir ilişkinin değil, aynı zamanda yıllardır içinde taşıdığın bir yükün, bastırılmış duyguların ve derin bir özlemin sessiz ama yankılı bir ifadesi. Cümlelerin boyunca kalbinin sesini duymak çok mümkün: Sen artık sadece sevilmek değil, taşınmak, anlaşılmak, hissettirilmek, güvende hissetmek istiyorsun. Bu, herhangi bir romantik arzudan çok daha fazlası. Bu, bir kadının en derin yerinden gelen, güçlü ama sessiz bir çığlık. “Ben artık düşünmek, çözmek, planlamak, bu ilişkiyi tek başıma sürüklemek istemiyorum” diyorsun. “Sadece sevgilim değil, hayat arkadaşım da olsun. Omzumda yük değil, yanımda destek hissetmek istiyorum.” Çünkü sen artık ‘hallederiz’ değil, gerçekten “hallettiğini” gören bir ilişki istiyorsun. ‘Ben ne yapacağım’ demek istemiyorsun, bazen “O düşünmüştür, o çözmüştür” diyebileceğin bir güven arıyorsun. Ve haklısın Beyza, çünkü bu senin ruhunun uzun zamandır eksikliğini duyduğu bir şey: Birine sırtını yaslayabilme güveni.
Senin ilişki içinde bu kadar lider pozisyonda olman, sadece Mustafa’nın pasifliğinden değil; aynı zamanda senin geçmişten bugüne getirdiğin ‘her şeyi kendim çözmeliyim’ alışkanlığından da geliyor olabilir. Çünkü çocukluk hikâyeni paylaştığın zamanlarda da bunu fark etmiştik: Ailenden yeterince ilgi ve destek görememiş, duyguların duyulmamış, ihtiyaçların karşılanmamış ve en önemlisi, yüklerini kimse seninle birlikte taşımamış. Bu yüzden bugün de, ilişkide planlayan, düşünen, koruyan, hesaplayan, duygusal olarak taşıyan taraf yine sen olmuşsun. Ama şimdi, içinden bir ses haklı olarak itiraz ediyor: “Yeter, artık biri de beni taşısın.” Bu isteğin asla bencilce değil, yılların ağırlığıyla gelen sağlıklı bir ihtiyacın sesi.
Senin Mustafa’dan beklediğin şeyler lüks değil; sağlıklı bir ilişkide olması gereken sorumluluk ve duygusal olgunluk göstergeleri. Sen onun sana “Sana bunu alayım mı?” demesini istemiyorsun çünkü o cümlenin içinde hâlâ bir onay, bir izin, bir yönlendirme var. Sen ise düşünülmek, fark edilmek, sen söylemeden anlaşılmak istiyorsun. Çünkü sen sevdiğin kişiye öyle davranıyorsun: İncitmemeye, mutlu etmeye, destek olmaya çalışarak. Ve şimdi diyorsun ki, “Ben de aynı özeni görmek istiyorum.” Bunun adı kapris değil; bunun adı eşitlik, karşılıklı emek, karşılıklı değer. Bu ilişki senin hayatında sadece romantik bir bağ değil; geçmişteki yalnız kalmış yanlarının da sarılma çabası. Mustafa senin için sadece bir sevgili değil; aynı zamanda geçmişteki "anlaşılmamış" Beyza’nın anlaşılma ihtiyacını karşılayan bir figür olmuş. Ama işte tam burada tehlikeli bir kırılma var: Eğer bir ilişki hem sevgiliyi hem ebeveyni hem dostu hem taşıyıcılığı aynı anda üstlenmek zorunda kalırsa, bir noktadan sonra tıkanır. Ve sen şu an o tıkanmayı yaşıyorsun.
Bu süreçte hissettiğin en temel duygulardan biri de “güvensizlik” değil, “desteksizlik”. Sen aslında Mustafa’ya güvenmek istiyorsun. “Benimle birlikte yürüyebilir mi, benim kadar emek verir mi, yeni hayat kurarken taşın altına elini koyar mı?” sorularının yanıtlarını arıyorsun. Ve bu soruların cevabını onun davranışlarında, sürprizlerinde, emeğinde, kararlarında arıyorsun. Şunu bilmelisin ki, bir kadın kendini sadece sevildiğinde değil; o sevginin eyleme dönüşmüş halini gördüğünde gerçekten değerli hisseder. Sevgi bir duyguysa, sorumluluk onun davranışa dökülmüş biçimidir. Ve sen, sevgiyi değil; onunla birlikte gelen davranışı, yani emeği görmek istiyorsun.
Beyza, hissettiklerin fazlalık değil, ihtiyaç. Şımarıklık değil, hak. Bu ilişkiyi sen bugüne kadar sevgiyle, çabayla, sabırla getirdin. Şimdi biraz da Mustafa taşımalı. Ama sen bu beklentilerini bastırmak yerine, onlara sahip çıkmalısın. “Ben artık böyle bir ilişki istiyorum” demek, kimseyi suçlamak değil; kendi sınırını çizmek, kendi ruhsal sağlığını korumaktır. Ve en önemlisi, bunu Mustafa’ya doğrudan taleple değil; ama kendi duygularını net ve yumuşak bir dille anlatarak yapabilirsin. “Ben son zamanlarda, ilişkimde daha çok desteklenmeye, taşınmaya ihtiyaç duyuyorum. Çünkü seninle birlikte olmak bana iyi geliyor ama tek başıma yürümek beni yoruyor. Senin de içinden gelen bir yerden adım atmanı görmek, kendimi daha güvende hissettirir” gibi bir ifadeyle duygularını onunla paylaşabilirsin.
Unutma Beyza, senin yüklerin sadece bu ilişkiye ait değil. Hayatın boyunca birçok duyguyu tek başına taşıdın. Şimdi artık “taşımak” değil, “paylaşmak” istiyorsun. Ve bu çok kıymetli bir dönüşüm. Bu yüzden bu süreci yargılamadan, utanmadan, kendine kızmadan geçir. Sana düşen şey, kendi ihtiyaçlarını tanımak ve onları sahiplenmek. Karşı taraf bu ihtiyaçlara cevap verirse ilişkin büyür, gelişir. Vermezse, senin de kendini yarı yolda bırakmadan yürümeyi öğrenmen gerekir. Ama her halükârda senin bu farkındalıkla attığın her adım seni daha güçlü, daha dengeli ve daha özgür bir kadın yapacak. Çünkü artık neye ihtiyacın olduğunu biliyorsun. Bunu bilmek, her şeyin başlangıcıdır.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel