Uzak mesafe ilişkim Betül Canbel
Günlerdir Mustafa ile durumumuz hakkında konuşamıyoruz. Oysa bence tam da konuşmamız, "Ne yapmaya çalışıyoruz, ne yapabiliriz?" diye birbirimizi tartmamız gereken bir dönemdeyiz. Konuşamamamızın sebebi Mustafa'nın hasta olması. Zaten çok sık hasta olur; bunu demem doğru değil ama artık buna tahammülüm kalmadı. Çünkü ya ailesi, ya işi ya da kendi sağlığı devreye giriyor ve ben sürekli ertelenen taraf oluyorum. Yine de hasta olduğu için hiçbir şey demedim, iyileşmesini bekledim. Günlerdir sadece konuşabilmek için onun iyileşmesini beklerken, bugün üniversitenin mezunlara yönelik etkinliğine katıldı. “Arkadaşlarım dışarıdan geliyor, gitmezsem ayıp olur,” dedi. Gitmesine elbette karşı değilim. Ancak biz böyle bir haldeyken, ben onun iyileşmesini sabırla beklerken, o arkadaşlarına ayıp olmasın diye oraya gidiyor ama bana ayıp olmuyor mu? Sözde en kıymetlisi benken, neden en son düşünen yine ben oluyorum?
Bu soru 17 Mayıs 2025 12:45 tarihinde Psikolog Betül Canbel tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhaba sevgili Beyza,
Duygularını bu kadar açık bir şekilde ifade etmen, içinde yaşadığın hayal kırıklığını, yalnızlığı ve artık ne yapacağını bilememe halini çok güçlü bir biçimde yansıtıyor. Sözlerinin her satırında sabretmiş, beklemiş, içinden konuşmuş ama dışa vuramamış bir kadının sesi duyuluyor. Ve bu ses sadece öfkeyle değil; aynı zamanda çok derin bir sevgiyle, kırılmış bir umutla, anlaşılmak isteyen bir yürekle şekilleniyor. Uzak mesafe ilişkisi, kendi başına zaten emek isteyen, sabır gerektiren bir deneyimken; bir de içinde sürekli ertelendiğini hissetmek, seni duygusal olarak daha da yıpratıyor. Anlatımından görüyorum ki sen bir ilişkinin omurgasını taşıyan, çözüm isteyen, duygusal sorumluluk almaktan çekinmeyen tarafsın ama karşılık görememek, sürekli “sonra”ya atılmak seni içten içe eritiyor.
Mustafa'nın sık hastalanması, işi, ailesi gibi nedenlerle seni tekrar tekrar beklemeye zorlaması artık yalnızca bir “rastlantı” ya da “şanssızlık” değil, ilişkideki duygusal dengenin senin aleyhine kaydığını gösteren bir örüntü hâline gelmiş durumda. Ve evet, hasta birinin etkinliğe gitmesini yargılamak değil niyetin; ama sen bu kadar konuşmak için onun iyi olmasını beklemişken, o gidip başka bir sosyal programa katıldığında, bu sana şu mesajı veriyor: “Demek ki seninle konuşmak, içini rahatlatmak onun için öncelik değil.” İşte bu duygu seni yıkan, öfkelendiren, içinden “neden hep ben en sona kalıyorum?” dedirten esas mesele.
Bazen sevgili Beyza, bir ilişkide fiziksel olarak uzak olmak mesele değildir, duygusal olarak uzakta kalmak yorar insanı. Çünkü ilişki iki kişinin birbirine aynı oranda temas etmesiyle var olur. Sen bu ilişkide temas etmeye çalışan, duygusal yükü omuzlayan taraf olmuşsun. Ama zamanla, duygularını açıkça konuşamadığın, seni anlayacak bir karşılık bulamadığın için kendi içinde kendi kendini duymaya başlamışsın. Bu nedenle içindeki tüm kırgınlıklar artık sadece Mustafa’ya değil; bu ilişkide “öncelik” olamamış olma hissine karşı bir öfkeye dönüşüyor. Sevgide en çok yoran şey, birinin “önemlisin” demesi ama davranışlarıyla bunu göstermemesi olur. Ve sen şu an tam olarak bunu yaşıyorsun.
Peki ne yapmalısın? Öncelikle şunu hatırlamak önemli: Sen sadece sevgiyi değil, karşılıklı bir duygusal sorumluluğu hak eden birisin. Bu ilişkide sabretmiş, beklemiş, konuşma alanı yaratmış, onun sağlığına saygı duymuş, içini bastırmış bir kadın olarak senin tek ihtiyacın olan şey onun da bu çabanın karşılığını davranışlarıyla vermesi. “Arkadaşlarım kırılır” diyen biri, neden “sevgilim kırılır” diyemiyor, değil mi? Çünkü bazı insanlar en yakınında olana en fazla toleransı göstereceğini sanır. “O nasıl olsa anlar,” diye düşünür. Ama bu bir yanılsamadır. Çünkü anlayan kişi de bir noktada tükenir, iç sesi büyür ve artık kendini anlamaya yönelir.
Senin için bu noktada önerim şu olur: Artık bu ilişkiyi sürdürebilmek için içinde bastırdığın duyguları görmezden gelme. Şunu kendine sor: Bu ilişkide gerçekten duyuluyorum mu? Yani bir sorun yaşadığımda karşımdaki kişi benim duyguma alan açıyor mu? Bir plan yapılırken benim hissettiklerim, ihtiyaçlarım ne kadar hesaba katılıyor? Eğer bu sorulara verdiğin cevaplar seni tatmin etmiyorsa, ilişkinin doğasına dürüstçe bakma zamanı gelmiştir.
Bir ilişkideki adalet duygusu çok önemlidir. Senin duyguların sürekli öteleniyorsa, biriken hayal kırıklıkların çözülmeden bir sonrakiyle bastırılıyorsa ve karşı taraf hâlâ seni dinlemeden “sıradaki sosyal sorumluluğuna” geçiyorsa, bu sadece ilişkiyi değil, senin kendinle kurduğun bağı da zedeler. Artık şu cümleyi daha fazla hissettiğini görüyorum: “Beni kimse ilk sıraya koymuyor.” Bu cümle sadece Mustafa’ya değil; belki çocukluğundaki ailene, geçmişteki arkadaş ilişkilerine ya da kendi kendine kurduğun “hep sabırlı olmalıyım” inancına da yönelmiş bir isyan olabilir. Ve bu isyan, aslında iyileşmenin ilk adımıdır. Çünkü bastırdığın duygular artık yavaş yavaş dışarı çıkıyor.
Bu noktada sana bir önerim var: Otur ve kendinle bir mektup yaz. Başlığı şu olsun: “Görülmeyen Beyza’ya.” İçinde ona duyduğun tüm öfkeyi, hayal kırıklığını, sabırla bekleyip de hak ettiğini alamamanın yarasını anlat. Sonra o mektubu bir kenara koy. Ertesi gün, bu kez “Sözümü duymanı istiyorum” başlığıyla Mustafa’ya yazılmış gibi bir mektup kaleme al. Ne yaşadığını, ne beklediğini, neye tahammülün kalmadığını açık açık yaz. Bu mektuplar, sadece içini dökmen için değil; aynı zamanda kendi duygularını netleştirmen için güçlü bir araç olur.
Unutma sevgili Beyza, bir ilişkide sevgi emek ister, ama sadece bir tarafın emeğiyle ayakta durmaz. Sen sürekli sabreden, bekleyen, anlayan taraf oluyorsan; bu ilişki zamanla senin ruh sağlığını da zedeler. Ve bu senin suçun değil. Bu, sınırlarını fazla geniş tutmandan, karşılık beklediğin yerde içini susturmaktan, “ben anlarım” diye fazla çaba vermekten kaynaklı. Artık bu ilişkide sınırlarını belirlemek senin elinde. Belki Mustafa’ya bu süreçte açık bir şekilde şunu söyleyebilirsin: “Ben artık bekleyen taraf olmak istemiyorum. İyileşmeni bekledim, sustum. Ama sen başka bir şeye vakit ayırırken bana vakit ayırmıyorsan bu beni kırar. Konuşmamız gerekiyor. Eğer bu ilişki devam edecekse ikimiz de duygusal emek vermeliyiz.”
Sevgiyle yapılan her işte karşılıklılık esastır. Sen çok kıymetlisin. Kendi sesini susturma ki, karşındaki de senin varlığını gerçekten duysun.
Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğin farklı bir soru veya aklına takılanları sorabilirsin.
Sevgiler,
Psikolog Betül Canbel