Uzun zamandır devam eden uzak mesafe ilişkisi
Merhaba. Benim 6 yıl önce sosyal medyadan biriyle tanıştım. 2 yıl kadar konuşmadık. Bu süreçte ona çok kırıldım, çok kızdım. 6 yıl önce ben 18 yaşında, en ufak ilgiyi içimde büyüten bir ergendim. Mustafa ise 23 yaşındaydı, benden çok daha olgundu. Benim ona çok bağlandığımı görünce uzaklaşmak istedi. Yaptığı çok doğruydu, şu an bu yaptığına çok hak veriyorum.
2 yıl konuşmadık. 2 yılın ardından Mustafa Instagram'dan bana istek attı. Bu süreçte o babasını kaybetmişti, ben ise trafik kazası geçirmiş, ameliyat olmuştum. İkimiz için de zor bir dönem olduğu için birbirimizin yanında olmaya başladık. Sosyal medyadan tanışıp böyle bir ilişki kurmak benim karakterime çok ters aslında. Dengemi tamamen alt üst etti. İlk yıllarda aptal aşık gibiydim. 24 yaşındayım, 20 yaşındayken "Evlenelim." dese sorgulamaz, "Tamam." derdim herhalde.
Ben böyleyken o daha uzaktı, ciddi bir ilişki istemiyordu. Evlilik ona tamamen uzaktı. Uzun bir süre ne yaptığımız, ne olduğumuz belirsiz devam ettik. Bu sürede sürekli toparlayan, böyle olmayacağını anlatan, belirsizlikten kurtulmaya çalışan bendim. Çok şey denedim düzelmesi için. Aklımda bir tarih belirledim: "Bu zamana kadar yapmazsa konuşmayacağım." dedim. Konuşmayı kesip bir gün sonra yazan yine bendim.
Beni sevmediği, önem vermediği için yazmamazlık yapmadı. Beni çok seviyor. Sevdiğinden hiç şüphe etmedim. Bu zamana kadar yapmadıkları için kendini suçluyor, bana yaşattıkları için üzülüyor, geri duruyor ama yapamıyor. O da... Birbirimizin alışkanlığı mı olduk bilmiyorum ama ayrı yapamıyoruz. Ben artık umudumu, istediğimi kaybettim. Çırpınmaktan vazgeçtim. Mustafa ise daha çok emek vermeye başladı. Artık evlilik yolunda bir adım atmamızı istiyor.
Ama kaygılarım çok fazla. Ondan kopamıyorum ama onunla da olamıyorum. Çok üzülüyorum. Mustafa Bolu'da yaşıyor, ben Erzurum'da. Sadece bir kere görüştük, çok kısıtlı. Ablamın doğumuna giderken Ankara’da otobüsten inip bir sonraki sefere bilet aldım. O da Bolu'dan Ankara’ya geldi. Deli cesaretiydi ama ona çok güveniyorum. Otobüsten indim. İlk defa geçen sene 16 Ağustos’ta buluştuk.
Ona bu yüzden de kızıyorum çok. Bu zamana kadar neden yanıma gelmedi hiç? Bu konuda ben de suçluyum, kabul ediyorum. Çünkü ben yoldan çok korkarım. Bir şey olmasından korkuyorum. "Annenin haberi olmadan gelemezsin." dedim hep. Annesine de anlatamadı çünkü süreç çok karışık, çok zor. Benim ablam Bursa'da yaşıyor. Evlenip uzağa gidince ailem çok üzüldü. Düğün gününde annemi hastaneye götürdük. Uzun süre alışamadı. Sürekli de "Bir daha kızlarımı uzağa göndermem." diye şakayla karışık bir laf döner bizim evde.
Hal böyleyken bir de üstüne Instagram'dan tanıştığım, bir kere görüştüğüm çocukla evlenmek isteyip uzağa gideceğimi söyleyemiyorum. Mustafa geçen gün annesine anlattı detaylı olarak. Annesi de kaygılandı ama olumsuz bir şey demedi.
Bunların dışında hepsini halledip evlensek, orada hayata alışamamaktan korkuyorum. Yeni bir şehir, yeni insanlar, yeni hayat, yeni iş… İnsanlar sadece evliliğe çok zor alışırken ben hepsine nasıl alışacağım? Bunlara alışırken hem kendimi hem Mustafa'yı yıpratacağım ya… Bunun altından kalkamayıp mutsuz olursak diyorum.
Üstelik bir de maddiyat var. Mustafa mühendis, bir şirkette çalışıyor. Geliri ile, hem düğün borcu hem ev masrafı, kira vs. halletmek Türkiye'de çok zor. Benim de çalışmam gerekiyor. Ama benim bir deneyimim yok. Öğretmenim ve bilirsiniz, artık 10 kişiden 9’u öğretmen. İş bulmak çok zor. Kendi mesleğimi yapamazsam mutlu olmayacağımı biliyorum. Çalışmasam maddi sorunlar bizi daha da yoracak,
Bu hayatta bana en çok güvenen, destek olan, duygularımı anlayan, dinleyen kişi Mustafa. Ailem çok güvenmez bana, başaramayacağımı düşündükleri şeylerde Mustafa hep yanımdaydı. Onu çok seviyorum, o da beni çok seviyor. Ama evlilik için uygun bir çift miyiz bilmiyorum.
Biz her şeye çok geç kaldık. Mustafa’nın sevgilim olduğunu kabullenemiyorum. Yıllarca ben ona bunun için bir adım atması için neredeyse yalvardım. Geç kalınmış bir şeydi benim için. Ama bunun için bir adım attı, sürekli sevgilim olduğumu dile getirdi, hissettirmeye çalıştı. Ama bu duygu bana çok korkunç ve uzak geldi. Ona hiç "sevgilim" demedim.
Uzun süredir ondan uzak durmaya çalışıyorum zaten. Ona "canım", "birtanem" vs. derdim, hep... Onları da demeyi bıraktım. Ama o, bana "Neden sevgilim demiyorsun?" diye sitem etti. "Ben sana canım bile demiyorum, önce bunu bir takılsana." dedim. Ama o, benim onu sevmediğim için "canım" demediğimi biliyormuş. "Ona günaydın demem bile beni hayata başlatıyormuş." Saçma değil mi? Neden böyle küçük bir şeyle kendini tatmin ediyor ki? İlerlemek yerine, daha güzel iltifatlar etmemi istemek yerine neden "günaydın" dememle yetiniyor?
Ne yapacağımı bilmiyorum. Belki onu eksik ifade ettim ama emin olduğum tek şey var: Beni, bir karışıklık beklemeden, gerçekten seven tek kişi o.
Şimdi bir şey yapmak istiyor bir yola girelim diyor ailelerimiz bilsin diyor ama ne aileme anlatabiliyorum konuyu ne de içimde halledebiliyorum. İçimde çok büyük bir huzursuzluk var. Ailem evlenmemi de istiyor aslında sürekli konuşmak görüşmek isteyen birileri oluyor etrafımda annem görüşsen ne kaybedersin iyi bir çocuk iyi bir ailesi var diyor bu beni daha da daraltıyor. Birine anlatmak istedim dışarıdan bir göz yorum yapsın istedim bunlari ne ailemden birine anlatabiliyorum ne de bunları dinleyecek bir arkadaşa sahibim.
Bu soru 2 Mayıs 2025 21:55 tarihinde Psikolog Ezgi Aydın tarafından cevaplandı.
- Paylaş:
Merhabalar sevgili danışan,
Öncelikle böylesine zorlayıcı bir süreçte kendinizi içtenlikle ifade ederek bir destek arayışı içerisinde olmanız gerçekten çok çok kıymetli🙏
Yazdıklarınızı okurken, kelimelerinizdeki yorgunluğu ve belirsizlikle karışmış o yoğun duygudan etkilendim. Sanki içinizde dönüp duran bir soru trafiğiyle baş başasınız; her yol, başka bir endişeye çıkıyor gibi… Özellikle hayatınızın bu kadar dönüm noktasıyla dolu bir döneminde, üstelik pek çok şeyi de tek başınıza göğüslerken…
Aslında yazdıklarınızda, yıllar boyunca gelişen ve katmanlanan bir ilişki var. Kökleri çok eskilere dayanan, kırgınlıkları, iyileşmeleri, kayıpları, kazanımları olan bir hikâye. Bunu bir yabancı gibi izlemek kolay değil. Hele ki alışık olduğunuz hayat düzeninden başka bir hayata adım atmaya hazırlanırken… Sanki Mustafa’yla kurduğunuz duygusal bağ ve onun verdiği destek, zaman zaman içinizdeki “ya gerçekten de bana en iyi gelen insan bu mu?” sorusuyla çatışıyor. Çok tanıdık bir iç çelişki bu, insanın hem yanında kalmak istediği, hem de uzaklaşmak istediği birine karşı gelgitler yaşaması…
Bir noktada kendi kendinize “neden bu kadar geç kaldık?” demişsiniz. O cümlede, geçmişte yaşadıklarınızın yasını tuttuğunuz hissi var sanki. Bazen de bir türlü alınamayan adımlar, içsel zamanınızın, hayat takviminizle uyumsuzluğundan kaynaklanabiliyor. İnsan geçmişte, şimdi bildiklerini bilmiyor gerçekten. Şimdi ise, geçmişin kararları bazen çok ağır gelebiliyor. Hiç kimseye “daha hızlı olmalıydınız” ya da “sabırlı olmalıydınız” demek kolay değil; bunu en çok kendimize söylüyoruz fakat yaşanılan her duygu, her tereddüt, kendi zamanına sahip.
Belki de içsel olarak “tamamlandı”sandığınız yerden gelen birinin şimdi çaba göstermesi, size iyi gelmekle birlikte içinizde karmaşık bir duygu yaratıyor olabilir. Çünkü bir insanın geç kaldığı bir sevgiye çaba göstermesi, bazen kalpte bir minnettarlıkla birlikte bir burukluk da bırakabilir.O zaman bu kadar çırpınmışken neden olmamıştıda şimdi oluyor?sorusu, içinizdeki güvensizliği ve uzaklaşma hissini derinleştirebilir.
İçinizde hem “Mustafa tek sığınağım gibi, beni ben yapan yanlarıma en çok onun yanında dokunabiliyorum” diyen bir ses var, hem de “Ya bu yol başlarsak ve mutsuz olursak?” diye korkan bir yanınızda…Çok gerçekçi bir korku, özellikle de değişimle birlikte gelen kaygılar: Yeni bir şehir, yeni insanlar, uzak aile, maddi kaygılar, mesleğinizi yapamama riski… Yani şöyle de denebilir; aslında sadece Mustafa’ya veya bir ilişkiye evet demek değil konu, hayatınızın bütünüyle değişmesine hazır mıyım? sorusu yankılanıyor.
Ve bu kaygılarınız, karar verememenizin bir zayıflık değil, aslında duygularınızı ciddiye almanızın göstergesi olabilir. Bu kadar çok şeyi düşünen, hisseden ve aynı anda taşıyan biri olarak, kalbinizin sesini duyabilmek için biraz sessizliğede ihtiyacınız olabilir.
Belki de bir durup, “Ona duygusal olarak yaklaşmayı neden zor buluyorum? Onun sevgililik rolünde olması neden bu kadar uzak geliyor?” diye bakmanız gerekiyor. Belki, ilişkinin yıllarca böyle sürüklenmesi, içinizde bir mesafe oluşturmaya başlamış olabilir. Biraz dinlenmek, kendi içinizde bir netleşmek isteyebilirsiniz. Çünkü insan kendini net hissetmediğinde başkası için de net olamıyor.
Bazı şeylerin içsel olarak sindirilmesine, yasının tutulmasına, belki de kabul edilmesine ihtiyaç olabiliyor. Özellikle ablanızın evlenip gitmesi sonrası ailenizin hayata adapte olmakta zorlanması, “kendi yolumu bu koşullarda çizebilir miyim?” sorusunu güçlendiriyor gibi.
Ve bir yanınız da belki, sevildiğinizi hissettiğiniz halde neden içinizin hala eksik kaldığını anlamaya çalışıyor olabilir. Bazen sevgi, tek başına bir karar almak için yeterli olmuyor…O sevginin içinde huzur da gerekiyor, güven de, içsel bir netlik de…
Kendi içinizde bunaltıcı bir baskı oluşmuş olabilir, “bir an önce karar ver, harekete geç” diyen bir iç ses ve dışarıdan gelen beklentiler… Oysa bu kadar çok değişken ve belirsizlik içindeyken, acele kararlar sizi daha da yıpratabilir. Belki de şimdilik sadece duygularınızı, kaygılarınızı anlamakla yetinmek gerekiyor. Bunun için kendinizi zorlamadan, hatta Mustafa’yla da bunu açıkça paylaşarak küçük molalar vermek, minik minik adımlar atmak bir ihtimal daha iyi hissettirebilir.
Şu an net bir yol görememeniz ters ve karışık gözükse de, bu tür büyük yaşam kararlarında bazen işlerin flu olmasına izin vermek, “tamam, şimdilik oldu bitti karar vermek zorunda değilim” diyebilmek rahatlatıcı olabilir. Belki küçük bir kağıda hayatınızın en büyük korkuları, beklentileri ve sizi Mustafa’ya çeken yanları yazabilirsiniz. Onları biraz dışarıdan görmek, bu duygusal yükü hafifletebilir. Kendinize “ben bu hayatı yaşarken en çok neye tutunuyorum, ne beni besliyor?” diye sorabilirsiniz. Bunun cevabı her zaman birilerine ya da bir ilişkiye çıkmayabilir; bazen kendi içinizdeki güce ve dayanıklılığa da ulaşabilirsiniz.
Ve belki de kendinize şu soruyu da sorabilirsiniz;
Mustafa’yla kuracağım hayat, kendi iç sesime saygı duyarak gelişebilir mi?
Çünkü bir ilişkinin içinde olmak, kendi içimizi bastırmak pahasına olmamalı. Sevgi varsa, onun içinde özgürlük ve anlayış da olmalıdır :)
Bir an için hayal edin: Bolu’da, yeni bir hayatın sabahına uyanıyorsunuz. Mustafa yanınızda. İçinizde nasıl bir his uyanıyor; bir huzur mu, bir tedirginlik mi,…? Buna cevabınız, yolculuğunuzda size küçük sinyaller verebilir. Şimdiki tedirginlikleriniz ise, büyük ihtimalle, geleceğinizi bir nebze daha şekillendirmek için varlar, size aitler.
Şimdilik hiçbir şey “geç kalınmış” değil. Sadece yolun başında, biraz soluklanıp “hakikaten ne istiyorum, bu hayat bana nerede iyi gelir?” diye düşünmek çok kıymetli.
Unutmayınız ki, duygularınızın netleşmesi zaman alabilir ve bu zamanı kendinize tanımak, sizi daha sağlam bir yola yönlendirebilir… Belki de bu süreçte, kendinize şu cümleyi sık sık hatırlatabilirsiniz;
“Kendi hislerimi anlamadan kendime bir yol çizemem.”
Hislerinizi anladığınız vakit, yürümeniz gereken yolun kapısına ait bir anahtarı da bulmuş olacaksınız belki de :)
Daha fazla sormak istediğiniz bir konu olursa, yeni bir soru oluşturabilirsiniz.
Kendinizden hak ettiğiniz değeri esirgemediğiniz,sorunlarla başa çıkabilecek gücü kendi içinizde keşfedebildiğinız sağlıklı günler dilerim.
Sevgiler,
Psikolog Ezgi Aydın