Melis Şeker

Uzm. Kln. Psk. Melis Şeker

Antalya

Emdr terapisi, anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, bdt

5.0
(13 Yorum)

Uzman Hakkında

Ben Uzm. Klinik Psikolog Melis ŞEKER İstanbul Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümü' nden Yüksek Onur Belgesi ile mezun oldum. Yüksek lisansımı İstanbul Gelişim Üniversitesi' nde Klinik Psikoloji alanında yaptım. Uzmanlık tezimi "Üniversite Öğrencilerinde Duygusal Yeme Davranışı, Benlik Saygısı ve Sosyal Görünüş Kaygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi" konusu üzerine yazdım. Bakırköy Prof. Dr. Mashar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi' nde ve Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi' nde staj yaptım. Antalya' da Özel bir kolejde psikolog olarak çalıştım. Uzm. Dr. Sevilay Zorlu Psikiyatri Kliniği' nde Klinik Psikolog, EMDR Terapisti ve Rezonans Terapisti olarak halen çalışmaktayım. Şu an DBE' nden EMDR Akredite Eğitimi almaktayım. DBE' nden Klinik Psikolog Emre KONUK' tan EMDR 1. Düzey ve EMDR 2. Düzey Eğitimi aldım. DATEM' den Klinik Psikolog Prof. Dr. Ebru ŞALCIOĞLU' ndan BDT Eğitimi aldım. Fide Danışmanlık' tan Prof Dr. Ümran KORKMAZLAR' dan Çocuk ve Ergen EMDR Eğitimi aldım. Çocuk ve Ergen Psikoterapi Eğitimi, GOTTMAN Çift Terapisi Eğitimi, Çocuk Merkezli ve Deneyimsel Oyun Terapisi Eğitimi, Cinsel Terapi Eğitimi, Aile Terapisi Eğitimi, Rezonans Terapisi Eğitimi ve daha birçok eğitim aldım. Almış olduğum eğitimlerde çok sayıda süpervizyona katıldım. Türk Psikologlar Derneği ve EMDR Derneği üyesiyim.

Eğitim

    Cevaplar (45)

    Merhaba sevgili danışan,Hayatımızda yaşadığımız olumsuz yaşam deneyimleri ne kadar zaman geçerse geçsin çözümlemediğimizde, bastırdığımızda o olumsuz anın duygu ve düşüncelerini yaşayamadığımızda zihnimizde kilitli kalabilir. Çözümlenmediği için de herhangi bir zamanda tekrar karşımıza çıkabilir. Önemli bir husus da çocuklukta yaşanan olumsuz bir olayın ya da maruz kalınan bir durumun birey tarafından tamamen unutulması ve bilindışına atılması ya da olay ya da durum hatırlanmasına rağmen duygusal etkisinin bastırılması nedeniyle ortaya çıkan durumdur. Böyle durumlarda birey geçmişte yaşananların şimdi yaşadığı problemi üzerinde etkisi olmadığını algılar ya da etkisi olduğuna dair herhangi bir farkındalığı yoktur. Kişinin şimdiki zamanda yaşadığı korku, panik, depresyon, takıntı vb. psikolojik durumların nedeni ile ilgili bir fikri yoktur, bunlara anlam veremez ya da çok genel ifadelerle kötü bir çocukluk geçirdiğini söyler ya da belki de geçmişi ile ilgili hiçbir sıkıntısı olmadığını iddia eder. Hatırlayalım ya da hatırlamayalım, bizde korku ya da kaygı yaratan olay ve durumları çağrıştıran şeylerden ileriki yaşantımızda korkmaya ve kaçınmaya devam edebiliyoruz. Korku ve endişe konusuna dikkatimizi verip düşündüğümüzde, nedenini anlayamasak da bir şeyden korktuğumuzu görebiliriz. Örneğin, korktuğumuz şeyin ne olduğunu bilebiliriz (bu şey örneğin kediler olabilir), ama bu korkunun nedenini bulamayız ve şiddetine bir anlam veremeyiz. Akşam evde yalnız kalmaktan korkuyoruzdur fakat nedeni ile ilgili en ufak bir fikrimiz olmayabilir; tek bildiğimiz, her biri kendi başına travmatik olaylar olan evde tek başına kalma deneyimlerimiz esnasında ne kadar korktuğumuzdur. Kapalı yerlerden korkuyoruzdur, ancak bunun nedenini düşündüğümüzde 3 sene önce kapalı bir mekanda yaşadığımız panikten başka bir şey aklımıza gelmez; bu korkunun hala neden devam ettiği ile ilgili bir açıklamamız yoktur ya da kapalı yerdeki ilk kaygı deneyimimizin nedeni ile ilgili bir açıklama getiremeyebiliriz. Benzer bir şekilde, korku duyduğumuz anda korktuğumuz şeyin ne olduğunu bile bilmeyebiliriz ya da bilsek de korku seviyemizin korkulan şeyin gerçekten yarattığı tehlike ile çok orantısız olduğunu ya da hiç ilgisi olmadığını söyleriz. Örneğin, topluluk içinde konuşmaktan çok korkuyoruzdur, nedeni sorulduğunda sadece “rezil olmaktan çok korkuyorum” deriz ya da ortaokulda sınıfta yaşadığımız bir sözlü sınavındaki başarısızlığımızdan bahsederiz ama erişkin yaşantımızda bu korkuyu neden bu şiddette yaşadığımızı bir türlü anlayamayız. Bütün bu durumlarda iç konuşmamız şuna benzer; “biliyorum bundan korkmam çok anlamsız / çok abartılı ama ne yapayım engel olamıyorum”. Mantığımla duygularım sanki ayrı dillerden konuşuyorlardır. Bazen korkudan korkma kendi başına travmatik bir durum olmaya başlar. Kişi korkacağını ya da kaygılanacağı hissettiği durumlardan kaçınır, hayatını korkusunu tetikleyeceğini düşündüğü durumlardan kaçınmak üzerine kurmaya başlar. İşi denizin karşı yakasındaysa ve vapura binmekten korkuyorsa karşı yakaya taşınabilir ya da işini değiştirebilir. Burada kişinin yaşadığı her korku deneyimi, ister korktuğu şeyle yüzleştiği bir durum olsun (vapurda panik atak yaşamak), isterse sadece bu durumla ilgili düşünceler olsun (vapurda panik atak yaşayacağını düşünüp kaygılanmak), kendi başına travmatik bir deneyim olabilir. Bu korku deneyimi öyle bir iz bırakabilir ki kişi benzer bir korku ya da endişe yaşayacağını inandığı her durumdan kaçar. Yani korkmanın kendisi travmatik bir deneyim olmuştur. sorun bizi etkileyen bir geçmişimizin olması değil bu geçmişin olumsuz etkisinden kurtulamıyor olmamızdır. Geçmişimizi değiştiremeyiz ama o geçmiş yaşantıların bizim üzerimizdeki travmatik olumsuz etkilerini azaltabilir hatta ortadan kaldırabiliriz. Bunun nasıl yapılabileceği ile ilgili bir çok yöntem zaman içinde ortaya atılmış ve ruh sağlığı ile ilgilenen uzmanlarca bunlar denenmiştir. Bu konunun şiddeti sizi çok fazla rahatsız ediyorsa lütfen psikolojik destek alınız. Bu durumları yaşayan kişiler de kendileriyle ilgili olumsuz inançlara sahip olduğu genelde gözlenir. Kimi zaman bu olumsuz düşünceler kişinin yaşamındaki her alanda tekrarlayan, sabit bir hal alabilir. Kişilerin çoğunlukla kendileri ile ilgili bazı sabit olumsuz inançlara ve bunlarla ilişkili kaygı, öfke, sıkıntı, suçluluk, huzursuzluk, utanma, tedirginlik, korku gibi olumsuz duygulara sahip olduklarını görürüz. Bu bireyler ne yaparlarsa yapsınlar kendileri ile ilgili olan bu olumsuz düşüncelerin ve duyguların etkisinden kurtulamadıklarını ifade ederler. Bu yüzden kendi olumsuz inançlarınızı ve olumsuz düşüncelerinizi analiz edip anlamlandırmanız sizin için çok büyük anlam taşıyacaktır. Bunları yaparken çalışmanızı yazıya dökerek yapmanız farkındalık seviyenizi arttıracaktır. Sağlıklı günler dilerim…

    Devamını Oku...

    Merhaba sevgili danışan,Aşırı stresli yapınızın altında genetik faktörler de olabilir, çevresel faktörlerde, kişisel deneyimlerde. Temelde baktığımızda anksiyete yaşayan kişilerde anksiyetenin belirsiz şekillerde ve zamanlarda ortaya çıkmasından kaynaklı yaşanılan beklenti anksiyetesinin stresle doğrudan bağlantısı olabilir. Çocukluk dönemizde yaşadığınız eleştiri ve özgüven travmalarınızın olduğunu da dile getirmişsiniz. Bu durum da beklenti anksiyetesinin tetikleyici faktörlerinden olabilir. Çünkü her an eleştirilebilirim düşüncesi devrede olduğunda beklentili kaygı da devrededir bu da stresin şiddetini arttıracaktır. Yaşadığınız durumların arkasından da keşke yapmasaydım gibi cümlelerle eleştiriye alıştığınız için kendinizi eleştirir bir halde buluyorsunuz bu da beraberinde pişmanlıkla birlikte eleştirinin şiddetini arttırıyor ve yaşadığınız olumsuz düşünceler, duygulardan kaynaklı kendinizi eleştirip, duygu düşüncelerinizi yanlış bir biçimde analiz ettiğiniz için de anksiyete ataklarını yaşıyor olabilirsiniz. Anksiyete, bireyin günlük yaşamını olumsuz etkileyen, yoğun endişe, korku ve tedirginlik hissi ile karakterize edilen bir duygu durumudur. Herkes zaman zaman anksiyete yaşayabilir; ancak bu durum sürekli hale geldiğinde ve kişinin işlevselliğini bozduğunda anksiyete bozukluğu olarak adlandırılır. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde, yoğun, sürekli devam eden bir endişe hali ve günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı korku vardır. Panik atak krizleriyle de kendini gösterebilir. Duyulan aşırı endişe, kaygı, panik durumu günlük aktivitelerin süregelmesini sekteye uğratır. Kontrol edilmesi ve yönetilmesi zor olduğu gibi, zaman öngörüsünde de bulunulamamaktadır. Bu halin belirtileri çocukluk, gençlik yıllarında başlayıp yetişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Anksiyeteyle baş edebilmek adına öncelikle bu durumun temelini gözlemlemek size yardımcı olacaktır. Anksiyeteyi ne zamandır yaşıyoruz? Hangi durumla başladı ? Gibi temel öykü sorularını yanıtlamanız gerekebilir. Çünkü anksiyete belirsizliği sevmediği için kanıta dayalı veriler bulmak sizin yaşadığınız durum için fayda sağlayacaktır. Belirttiğiniz travmalarınızı da ele almak önem taşır çünkü yaşadığınız durumlar anksiyetenizi tetikler nitelikte olabilir. Analiz ettikten sonra anksiyetenizin hangi alanlarınızı olumsuz etkilediğini tespit edebilirsiniz. Olumsuz düşünce, inanç ve duygularınızı da belirlemeniz önemlidir. Bazen bastırılmış, üzeri kapatılmış ya da yaşanmamış duygu ve düşünceler de anksiyete de etki gösterebilir. Bu yüzden duygu ve düşüncelerinizi de anlamlandırıp analiz etmeniz gerekebilir. Bunu yaparken yazıya dökmeniz size fayda sağlayacaktır. An a dönme egzersizleri, burada ve şimdiye odaklanmak adına etrafınızdaki belirli objeleri sayma, renklerini fark etme gibi çalışmalar yapabilirsiniz. Nefes egzersizi ve gevşeme egzersizleri de anksiyete ataklarınızın azalmasına yardımcı olacaktır. Eğer yaşadığınız atakların şiddetinde artış varsa, hayat işlevselliğiniz çok etkilenmeye başladıysa lütfen profesyonel destek almayı ihmal etmeyiniz. Sağlıklı günler dilerim…

    Devamını Oku...

    Merhaba sevgili danışan,Yaşadığınız durumun psikolojik ya da nörolojik olarak değerlendirebilmemiz adına öncelikle tıbbi durumlarınızın tamamen değerlendirilmesi ve somut bir duruma ulaşılmadığınız gözlemlenmesi gerekir. Bazen yaşanılan vitamin eksikleri bile belirttiğiniz durumlara neden olabiliyor. O yüzden kapsamlı bir tarama yaptırabilirsiniz. Eğer durum psikolojik ise,Kaygılarımız, vücudumuzun strese karşı verdiği doğal tepkilerdir. Geleceğe karşı duyduğumuz korkularımız ve endişelerimizdir. Mesela topluluk önünde konuşma yapacak olmak ya da işimizin ilk günü, çoğu insanın gergin ve korkulu hissetmesine neden olabilir. Ancak duyduğumuz endişe fazlaysa ve uzun süreli olup yaşamımızı zorlaştırıyorsa bu durum kaygı bozukluklarını da beraberinde getirir. Kaygı bozuklukları diğer adı ile anksiyete, kişilerin çevrelerindeki ya da kendi vücutlarındaki belli uyaranları tehlike ve tehdit olarak yorumlanması sonucu kontrol edilemeyen sıkıntı, korku, endişe ve gerginlik hissetmeleri sonucunda bu hisleri doğuran olay ve durumlardan kaçınma davranışlarına verilen isimdir. Kaygının temelinde genetik faktörler, çevresel faktörler ve kişisel deneyimler vb. Durumlar olabilir. Kaygı belirtileri genellikle birkaç dakika süren kısa ataklardır. Anksiyete krizi belirtileri bir anda gelen kaygı, korku hisse, kalp çarpıntısı, hızlı nefes alışverişi, terlemek, titremek, boğulma hissi, göğüs ağrısı gibi belirtilerin birkaçının aynı anda yaşanmasıdır. Bu durum anksiyete krizi olarak adlandırılır ve kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Kaygının işlevselliğini yitirdiği durumlarda kişi rahatsızlık ve huzursuzluk hissedebilir ve kaçmak için çeşitli yollar arayabilir. Bu durum çok normaldir. Ancak kaygı ile baş etme sürecinde en iyi yöntem değildir. Kişi kaçtığı sürece tehlike olarak yorumladığı olay durum nesne karşısında sağlıklı baş etme becerisini geliştirebilme şansından uzak kalır. Kaygıyla baş etmek için öncelikle yapmanız gereken kendinize;-“Beni kaygılandıran şey nedir?”-“Hangi durumlarda kaygı belirtilerimi (terleme, mide bulantısı, sinirlilik, korku, gerginlik, vb. ) yaşıyorum?”-“O anda zihnimden neler geçiyor/ne düşünüyorum?”Gibi sorularla kaygının temelini belirlemeniz gerekebilir. Kaygınızı kontrol altına alabilmek için bu durumda öncelikle onun sizde yaşattığı etkileri ve anlamlarını değerlendirmeniz gerekebilir. Beraberinde duygu düşünce analizlerinizle kaygıya neden olan, bastırmanıza sebep olan durumları değerlendirmek önem taşır. Aynı zamanda kaygı yaşadığınız durumlarda kontrolü kaybetmeme ve an a odaklanmak adına farkındalık, nefes ve gevşeme egzersizlerinden de destek alabilirsiniz. Kaygınızın şiddeti işlevselliğinizi olumsuz etkilemeye devam ederse lütfen profesyonel destek almayı ihmal etmeyin. Sağlıklı günler dilerim…

    Devamını Oku...

    Merhaba sevgili danışan,Dış görünüşünüzden dolayı aynalara bakmak istemediğinizi söylemişsiniz. Bu durumun temelinde yatan bir faktör var mıdır? Ya da bu konuda herhangi bir olumsuz yaşam deneyiminiz oldu mu? Zorbalanmak, eleştirilmek gibi. . Öncelikle rahatsız olduğunuz durumun temelini değerlendirmek çözüme ulaşabilmek adına destekleyici olabilir. Kaygı olası tehditlere karşı tetikte olmamızı ve günlük hayatta karşılaştığımız zorluklarla başa çıkabilmemizi sağlar. Ancak aşırıya kaçtığında günlük işleyişimize ve sağlığımıza zarar veren bir noktaya da varabilir. Bazen hissedilen kaygı, aslında kaygı yaratan durumun sebep olabileceğinden daha yoğun ve uzun süreli bir hale gelebilir. Kan basıncının yükselmesi veya mide ağrısı gibi fiziksel belirtiler gelişebilir. beynin yapısı, genetik faktörler, yetiştirilme tarzı ve çevresel etkiler kaygının ortaya çıkmasında birlikte rol oynar. Kişiler genel olarak endişeli ve korkulu hissedebilir veya sadece belirli bir yerle, durumla ilgili olarak sürekli kaygı duyabilir. Kaygı yaşayan kişiler genellikle beden ile zihin arasındaki kontrolü kaybetmiş hissederler, kabuslar görüyor ve panik ataklar yaşıyor olabilirler. Kaygıyı arttırıcı belirli sebeplerden biri de duygu ve düşüncelerimizi analiz etmemek, daha doğrusu onların varlığını fark etmemek ve kabullenmemekte olabilir. Kaygıyı sağlıklı ve dengeli bir şekle döndürebilmek adına öncelikle duygu ve düşüncelerinizi analiz edip, bu düşüncelerin ve duyguların altında yatan faktörlerini fark etmeniz gerekebilir. Kaygı belirsizliği sevmediği için sizin yaşadığınız durumu anlamlandıramamanız da tetikleyici bir durum olabilir. Bu nedenle yaşadığınız durumun ana kökenini tespit etmeniz bu süreçte size yardımcı olacaktır. Duygu ve düşüncelerinize nerden başlayacağınızı bilemiyorsanız adım adım yazıya dökerek analiz etmeniz sürecinize destek olacaktır. Beraberinde vücudunuzu da rahatlatmak, gevşeme ve nefes egzersizleri yapmak an a odaklanabilmek adına size yardımcı olacaktır. Nefesinizi doğru bir şekilde alıp vermek, nefesinizin varlığına odaklanmak belirtilerinizden ziyade kendinizi fark edip, kendinize odaklanmanızı sağlayacaktır. Yaşadığınız kaygı işlevselliğinizi ve günlük yaşamınızı etkilemeye devam ederse lütfen profesyonel destek almayı ihmal etmeyiniz. Sağlıklı günler dilerim…

    Devamını Oku...