Uzm. Psk. İlknur Aksu
İstanbul
Yetişkin, Çift ve Aile, Emdr, Bütüncül Sağlık, Online ve Yüzyüze
Uzman Hakkında
Uzman Psikolog olarak çalışıyorum. FSMVU Psikoloji bölümü mezunuyum. Akademik hayatıma devam ediyorum.
Eğitim
Cevaplar (155)
Selam değerli danışan, kendinize zaman ayırıp ve iç dünyanızı keşfetmeye başladığınızda zihninizde ilk olarak hangi olumlu anıların canlandığına odaklanalım. Geçmişte nelerden keyif alırdınız? Hangi aktiviteler sizi mutlu ederdi? Bu aktiviteleri tekrar yapmaya başlayarak, eski ilgi alanlarını canlandırabilirsiniz. Fakat bu anıların hemen yanına bir hüsran ve hasret etiketi yapıştırırsak sonuçlar şöyle gelişebilir: Biraz motivasyon yakalayıp denemeye başlayacakken bilinç olumsuz duygu etiketi ile istemsizce ters tepki verebilir. Bu tepkiler sizin o anki ruh halinize ve koşulunuza göre değişecektir. Bazen hevessizlik, üşengeçlik, bazen erteleme ya da duygusuzluk-keyifsizlik gibi kaçış tepkileri ortaya çıkarabilir. Siz ise içeride gelişen zihinsel süreçten bihaber şekilde sadece işe yaramadığını düşünebilirsiniz. Sonra bir kısır döngü başlar ve bir bakmışsınız ki tamamen motivasyon ve adaptasyon sorunları yaşayan birine dönüşmüşsünüz. Bunların önüne geçmek için artık şu yolu izlemeye ne dersiniz? birlikte geçmişin güzel deneyimleri ve bugünün yeni deneyimleri arasında hoş bir iş birliği yapmaktan bahsediyorum :) Eskiden özlediğiniz hal ve alışkanlıklarınızı hatırlama ve yad etme biçiminizi değiştirerek aslında duygusal eşleşmeleri onarmaya çalışmalıyız. Bununla birlikte, sadece geçmişe yüksek sadakat ve bağlılık göstermek yerine yeni kan (deneyim) takviyesine de açık olmalıyız. Eş zamanlı olarak aynı gün olmasa bile aynı hafta içerisinde bu yeni versiyon ve iş birliğine şans verebilir misiniz? Şimdiye kadar sizin söylediğiniz şekilde çabalarınızın boşa çıkma nedeni belki de hemen ve eski halinizle bir takım şeyler hissetmeyi beklemekti. Siz belki izin verseniz, yeni versiyonunuz ile öncekinden çok daha dolu ve gerçek bir yaşam enerjisi hissedeceksiniz. Duygusal hazırlık dışında pratikte aşama aşama bir proje gibi bu süreci şöyle işleyebiliriz: Bir defterle iki farklı zamanın günlüğünü tutabilir, bugüne ait düşüncelerinizi ve duygularını bir tarafa yazabilirsiniz. Diğer tarafa ise geçmişte size iyi gelen anıları ve hallerinizi yazabilirsiniz. Bu şekilde içsel sesinizi daha net duyabilir ve zihninizin nelerle meşgul olacağını izleyip kontrol edebilirsiniz. Bir gün, iki taraf- geçmiş ve bugün o defterin ortasında buluşacak. Siz de zamanla bunun orta yolunu bulmayı başaracaksınız :) Kendinizde hangi güçlü yönleri unuttuğunuzu düşünüyorsun? Örneğin, adalet duygusu gibi özellikleriniz kimliğinin önemli bir parçası olabilir. Bu güçlü yönlerinizi hatırlamak ve onlara yeni bakış açılarıyla odaklanmak sizi güçlendirebilir. Geçmişte yaptığınız hataları veya yaşadığınız zorlukları merhametle ele almaktan fayda görürsünüz. Kendinize anlayış göstermek, benliğinize yeniden bağlanmayı kolaylaştırabilir. Sizin kendinizle tekrar sağlam bir dostluk kurmaya ihtiyacınız var gibi görünüyor. Ve bunu suçlamayı terk etmeden, olgunca değiştiğinizi kabul etmeden ve merhametle hatalarını, yanlış seçim ve kararlarını affetmeden başarabilir misiniz? Ayrıca bu tür duygusal geçişlerde fiziksel olarak bol oksijen almak da çok büyük ihtiyaç. Çünkü oksijen hem mutluluk hormonlarını artırmaya hem de zihnin daha sağlıklı düşünmesine yardımcı olur. Hevesiniz gelene kadar en azından evdeyseniz cama, balkona; dışarıdaysanız deniz ya da ağaca yakın olmaya gayret edin lütfen. Kendinizi huzur ve sevgiyle keşfettiğiniz bir ömür diliyorum. Sağlık dileği ve sevgilerimle. ..
Selam değerli danışan, özgüvensizlik, sosyal kaygı ve yalnızlık gibi durumlar genellikle birbirleriyle ilişkili ve birbirini besleyen kompleks duygusal süreçlerdir. İşte bu durumların nedenleri genel bir bütünlüğe sahip olmayıp, kişilerin biricik öyküsünde anlam kazanır. Senin yaşadığın sorunların kaynakları nasıl bir sentez oluşturmuş ve en çok nerelerde tetikleniyor diye analiz etmek yararlı olabilir. Çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan olumsuz deneyimler, sürekli eleştirilme, reddedilme veya ihmal gibi durumlar özgüven eksikliği gelişimine katkıda bulunabilir. Bu tür deneyimler, bireyin kendine olan güvenini zedeler ve sosyal ilişkilerde daha çekingen ve endişeli olmasına bazen yol açar. Sosyal çevrenden öğrendiğin bir kalıp ve alışkanlık olabilir mi ya da? Çünkü çevresel etkiler, özellikle aile içinde veya sosyal çevrede model alınan davranışlar, kişinin kendine güvenini ve sosyal becerilerini etkileyebilir. Ailede iletişim eksikliği, duygusal desteğin yetersiz olması veya aşırı koruyucu bir ortamda büyümek gibi faktörler sosyal kaygıyı ve yalnızlık hissini artırabilir. Kişisel özellikler ve doğal eğilimler de bu durumları etkileyebilir. Örneğin, doğuştan gelen çekingenlik veya hassaslık, sosyal etkileşimlerde daha zorlanmaya sebep olur çoğu zaman. Kendi hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmak (örneğin, "başarısız olacağım", "kimse beni sevmiyor" gibi düşünceler), sosyal ortamlarda kendine olan güveni zayıflatabilir ve sosyal kaygıyı artırabilir. Sosyal fobi genellikle sosyal durumlarda aşırı kaygı, utanç ve özgüven eksikliğiyle karakterizedir. İnsanlarla etkileşimde bulunurken veya dikkat çekici durumlarda (örneğin, topluluk önünde konuşma gibi) yoğun kaygı yaşanabilir. Özellikle derin ve anlamlı ilişkilerde duyulan korku veya rahatsızlık olarak tanımlanabilir. Bu tür korkular, geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler veya ilişkilerdeki zorluklar sonucu gelişebilir. Yakın ilişki korkusu da sosyal ilişkilerde sorunlara yol açabilir. Kendi duygularını ve düşüncelerini derinlemesine anlamaya çalışmak bir tür kişisel sorumluluk sayılır. Hangi durumlarda kendini rahat hissediyorsun, hangi durumlar seni geri çekmeye iter? Sosyal becerileri geliştirmek için fırsatlar yaratmak ve bu becerileri günlük hayatta uygulamak gerçekçi ve somut bir adım olacaktır. Ancak, bu süreçte kendini zorlamadan ve kendi hızında ilerlemek temel prensibin olmalı. Anlattıklarından ortaya çıkan başka bir durum da kendine karşı sahiplenme ve korumacılık konusunda güçlü bir otorite geliştirmediğin gerçeği. Belki hala bu duygusal açıdan edilgen ve başkası tarafından gelmesini beklediğin bir seviyedesin. Bunun farkında olmak ve o çocuğu korumak adına inisiyatif almak için kaderci bir yaklaşımla ya da kurban psikolojisiyle bekleme olur mu? Huzurla, öz güven ve cesaretle aynı anda güçlü ve korumacı bir figürü açığa çıkarabilirsin. Bu, iletişimdeki korumacı-savunmacı türden yaklaşım değil. Öz saygı ve içeriden onay verme gibi ihtiyaç karşılayan, başkalarının insafına bırakmadan kendini koruyabilen bir bilinç seviyesi aslında. Sadece özgün olmaya önem vererek dahi etkili bir adım atabilirsin :)Senin ve çevrenin varlığından memnun olduğu bir yaşam diliyorum. Sağlık dileği ve sevgilerimle. ..
Selam değerli danışan, bağlanma stillerimiz aslında bir yandan da bize bazı konularda ipuçları verir. Yaşadığımız fiziksel ve duygusal deformasyonlar, sağlıksız bağlanma şekillerinin bir belirtisi ve sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Bağlanma ve ardından yaşanan kırılmalar, kişinin mizacına göre başka başka davranışlarla kendini gösterir. Kendinizden memnun olmadığınız, suçladığınız ve yargıladığınız sürece başkalarına sağlıksız şekilde bağlanmaya devam edersiniz. Çünkü insanın tabiatında, ait hissetmediği yerden güdüsel olarak kaçma eğilimi bulunur. Bu güdüler, sadece kaçmaya odaklanır; gideceği yerin ona iyi gelip gelmeyeceğini hesaplamaz. Bu nedenle, kendinizden kendi benliğinizi uzaklaştıracak öz yaklaşımlarda bulunmaktan kaçınmalısınız ilk olarak. Kendimizden öz şefkat ve hoş görüyü esirgeyerek başkalarına da hesapsızca dağıttığımız vakit; ismi konulamayan ve nedeni o an anlaşılamayan ağlama ve öfke nöbetleri geçirilmesi olasıdır. Bu, bir tür isyan ve adalet arayışıdır. Öz saygı ve öz sevgi kaynaklarımızın greve çıkarken duygu yönetimini etkisiz hale getirmiş, adeta fabrikanın çalışmasını durdurmuş gibi düşünebilirsiniz. Başkalarını sürekli olarak affetmek, sınırlarınızı aşabilir ve öz saygınızı zedeleyebilir. Kendinizi değersiz hissettiğinizde veya birilerini kaybetmekten korktuğunuzda, sınırlarınızı gözden geçirmek en doğrusu olacaktır. Başkalarının duygusal ihtiyaçlarını önemseyerek kendi duygusal ihtiyaçlarınızı ihmal etmek, uzun vadede size zarar verebilir. Kendi ihtiyaçlarınıza ve duygularınıza dikkat etmek, sağlıklı bir ilişki kurmanın temelidir ayrıca. Bir ilişki sona erdiğinde veya birisi sizi incittiğinde, hemen affetmek yerine zaman vermek önemlidir. bu süre, aynı zamanda sizin hak ettiğiniz değeri ve saygıyı karşı taraftan görebilmeniz adına bir telafi fırsatıdır. İlişkiyi ve duygularınızı değerlendirme sürecine izin vermek, daha sağlıklı kararlar almanıza yardım edebilir. Kendi duygusal ihtiyaçlarınızı ve sizi yoran bu bağlanma biçiminin kökenlerini anlamak, durumu yönetmenize ve düzeltmenize de olanak sağlar. Kendinizden esirgediğiniz ya da sizin de kendinize sağlayabileceğinizden haberiniz olmadığı o kaynaklara ulaşmaya odaklanın lütfen. Uzun yıllar, hep mahalledeki kuyunun başında sıra beklemiş birisinin, refleks olarak evdeki çeşmeyi es geçmesi çok doğal. Ama öz farkındalık ve kabul desteği ile; kendi içinizdeki güç ve irade sayesinde, istediğiniz an istediğiniz kadar duygusal besine ulaşabileceğinizi artık biliyorsunuz :) Kendinize yetebildiğiniz fikrine alışkanlık kazanmak için zaman vermeniz gerek sadece. Kendinizle ve başkalarıyla sağlıklı bağlar kurmanızı umuyorum. Sağlık dileği ve sevgilerimle. ..
Selam değerli danışan, sürekli dert anlatma veya ilgi çekici şeylerden bahsetme isteği, belki de duygusal ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını veya duygusal olarak desteklenmediğinizi hissetmenizden kaynaklanabilir. İnsanlarla bağlantı kurma ve onların dikkatini çekme ihtiyacı duyabilirsiniz. Belirli bir dönemde veya yaşamınızda dikkat çekilme ihtiyacını artıran bir durum oldu mu? Belki de çocuklukta yeterince ilgi görmemiş olabilirsiniz. Adeta tetikleyici olarak yakın zamanlarda yaşadığınız bir stres veya travma sonrası dikkat çekme ihtiyacı artmış gibi görünüyor. Bahsettiğiniz şekilde kontrolsüz denecek derecede konuşma isteği, stres bozukluğu işaretlerindendir. Her insan, yaşadığı stres ve travma sonrası duygu durum bozukluğunu farklı şekillerde dışa vurur. Her insanın yarasının farklı şekillerde kanaması gibi. Dolayısıyla biz sadece ilgi isteğinize ve iletişim sorunlarınıza odaklanırsak, yeterince yararlı ve sürdürülebilir değişimler yaşanmayabilir. Tüm bunların yanı sıra içsel olarak denge sağlamakta zorlanıyor olabilirsiniz. Duygusal dalgalanmalar veya içsel boşluk hissi, sürekli dert anlatma veya ilgi çekici konularla kendinizi doldurmaya çalışmanıza neden olabilir. Öz farkındalık ile kendinize dönüp şu soruyu acele etmeden cevaplar mısınız kendinize: derdinizi anlatmak veya ilgi çekici konularla kendinizi ifade etmek, bir eksikliği telafi etme çabası mı? İnsanın zihninde bitmeyen ve farkında olunmayan telaş varken de, zihni sürekli konuşur. Kişi, sonra da baş etme yöntemi olarak bu susmayan telaşlı iç sesi dışarı yansıtır. Bu bir tür yardım çağrısıdır. İlgi ve konuşma isteğiyle maskelenmiş gibi görünen bir tür stres ve kaygı bozukluğunu andırıyor. İçinizde ne zamandır ve nelere dair korku ve eksiklik hissettiğinizi keşfedebilmek için verimli bir sessizliğe ihtiyacınız var. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, yeterince uyumak gibi kendine iyi bakma alışkanlıkları edinmek, genel ruh halinizi ve duygusal dengeyi iyileştirebilir. Daha dingin bir zihne ulaşmanın yolu bunlara devamlılıktan geçer. Duygusal regülasyon tekniklerini de hazır hissettiğiniz zaman denemeye başlarsanız, duygusal dalgalanmalarla başa çıkmanıza yardımcı olabilir. Bu teknikler arasında örnek olarak derin nefes alma, meditasyon ve telkin gibi yöntemler yer alır. Yazı ile terapi atölyelerimde ve duygu yönetimine dair seanslarda kullandığım bir başka yöntemi paylaşmak isterim: Duygusal dalgalanmalarınızı anlamak ve ifade etmek için günlük olarak duygu günlüğü tutabilirsiniz. İnsanları farkında olmadan birer günlük gibi duygu-düşünce aktarım aracı olarak kodlamanın da önüne geçebilir zamanla :) Bu teknik ayrıca, hangi duyguların sizi nasıl etkilediğini görmek ve bu duyguları daha sağlıklı bir şekilde ifade etmek için farkındalığınızı artırabilir. Yalnızlık hissiyle başa çıkmak için de yeni sosyal bağlantılar kurmak güzel bir motivasyon olabilir. İlgi alanlarınıza uygun gruplara katılarak, hiç deneyimlemediğiniz etkinlikleri araştırmakla meşgul olarak yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. Sosyal doyum, iç dengeye götüren bir yol olabilir. Bazen bu, kapalı alandan oksijen dolu bir açık alana çıkmak gibi nefes aldırır. Zihindeki telaş ve duygulardaki harareti yatıştıran bir insan sirkülasyonu gibi gelebilir. Cesaret edemediğiniz için ertelediğiniz sosyal deneyimlerden başlayabilirsiniz :)Zihinsel denge ve dinginlik dolu bir yaşam diliyorum. Sağlık dileği ve sevgilerimle. ..