Uzm. Kl. Psk. Merve Akdikmen 
İstanbul
Online terapi, BDT, Şema terapi
Uzman Hakkında
.Ben Klinik Psikolog Merve Akdikmen. Lisans eğitimimi Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji bölümünde tam burslu olarak tamamladım, ardından Kent Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Eğitimim süresince çocuk, ergen ve yetişkinlerle çalışma fırsatı buldum.
Psikolojik değerlendirme testleri, oyun terapisi, bilişsel davranışçı terapi, şema terapi ve travma terapisi gibi alanlarda çeşitli eğitimler aldım. Çalışmalarımda bireyin yaşam öyküsünü anlamayı, empatik bir bağ kurmayı ve güvenli bir terapötik alan oluşturmayı öncelik olarak görüyorum.
Şu anda online olarak ağırlıklı olarak yetişkin bireylerle çalışıyor, ayrıca aile danışmanlığı ve ergen alanında seanslar yürütüyorum.
Eğitim
- Nişantaşı üniversitesi - Lisans
- Kent üniversitesi - Yüksek Lisans
Seminerler / Konferanslar (Sertifikalar)
- Bilişssel davranışcı terapi
- Kısa süreli çözüm odaklı terapi
- Oyun terapisi
- Şema terapi
- Çocuk BDT
- Moxo Dikkat testi
- Wiscr zeka testi
- Aile Danışmanlığı
- Şema terapi
- Çocuk BDT
- Moxo Dikkat testi
- Wiscr zeka testi
- Aile Danışmanlığı
Uzmanlık Alanları
Çalışma Ekolleri
- Bdt
- Şema terapi
Cevaplar (4)
Söyledikleriniz aslında derin bie tükenmişlik ve uzun süredir kendinizden vermenizin kendinizden vazgeçmenizin göstergesi gibi gözüküyor. Yazdıklarınızı okurken şunu hissettim. Siz sürekli vermeye alışmışsınız ama kimse size nasılsın diye sormamış gibi. Her zaman başkalarını kollayan, sorunları çözen kişi rolünü üstlenmek zamanla içsel bir yorgunluğa dönüşür ve bazen kendi ihtiyaçlarını ne zaman, nasıl kaybettiğinizi bile anlayamazsınız. Dışarıdan bakan biri, sizi hep “güçlü” gördüğü için belki de kimse sizin de bazen dağılabileceğinizi, yalnız kalmak isteyebileceğinizi fark ne etmiyor bile olabilir. 🤔Anaçlık, sevgi dolu bir tarafınız Fakat eğer bu yönünüz kontrolsüz şekilde büyürse, başkalarının duygularını taşımaya, onların sorunlarını çözmeye ve onların huzuruna kendi huzurundan daha fazla önem vermeye başlıyorsunuzBir süre sonra da kendi duygularınız arka plana itilmiş oluyor. İnsanların düşüncelerine bu kadar odaklanmanızın altında genellikle iki şey yatıyor olabilir:Onay ihtiyacı: “Beni severler mi, yanlış anlarlar mı, kızarlar mı?” gibi düşünceler. Kontrol hissi: Eğer herkes mutlu olursa, “bende huzursuzluk olmaz” gibi bir içsel denklem. Kendine iyi davranmak ne demek?Kendinize iyi davranmak ile beklentileriniz neler kendine iyi davranmak yalnızca spa’ya gitmek, kitap okumak ya da kahve içmek değil. Asıl anlamı şu:Kendinize anlayış göstermek. Hata yaptığınızda, yorgunken, isteksizken bile kendinize şefkatle yaklaşmak. Sınır koymak. Her şeyi sizin çözmeniz gerekmiyor. Bazen benim görevim değil demek de öz-şefkattir. Kendinizi duyabilmek. “Ben şu anda ne hissediyorum, neye ihtiyacım var?” diye sormayı hatırlamak. Peki neler yapabilirsiniz sorusuna bir kaç öneri vermem gerekirse öncelikle gün içinde 10 dakikalık kendime dönüş zamanları oluşturmaya çalışın . Hiçbir şey yapmadan, sadece “şu anda ben ne hissediyorum?” sorusuna izin verin Bu durum bana mı ait, yoksa başkasına mı ait?” sorusu bir sınır egzersizidir. Her sorunu üstlenmeden önce bu soruyu sorabilirsiniz. Suçluluk duygusu geldiğinde kendinize şunu hatırlatın: Kendim için bir şey yapmak, kimseye zarar vermez. Günün sonunda minik bir ritüel oluşturup kendinize teşekkür edin . Bugün elinden geleni yaptın cümlesini kendinize söyleyin. Son olarak eskiden böyle değildim diyorsunuz. Bu çok önemli bir ipucu. Genellikle böyle bir dönüşüm; fazla sorumluluk, hayal kırıklıkları ya da çevredeki kırıcı deneyimler sonrası olur. Bir noktada iç sistem, Ben daha çok vermeliyim ki huzur bozulmasın diye bir strateji geliştirebilir. Yani bu, geçmişte sizi koruyan bir savunma mekanizmasının bugüne taşınmış hali olabilir. İsterseniz bir sonraki adımda birlikte şu soruya bakabiliriz: Ben ne zaman kendimi ikinci plana atmaya başladım?Bu sorunun cevabı, sizi yavaş yavaş yeniden kendinize yaklaştıracaktır. Kendinize şunları sorabilirsiniz :Birinin üzülmesine dayanamadığım bir an mıydı?Evde, işte ya da ilişkilerde “sorumluluk bende” hissi ne zaman yerleşti?Ne zaman “ya üzülürlerse” diye düşünmeye başladım?Sonrasında ise kendinize şunları söyleyin:Zaman ki halim elinden gelenin en iyisini yaptı. Ama artık ben de görülmeyi hak ediyorum. Biraz nefes alın bu sözcükleri hissedin ve kendinize sarılır gibi düşünün ve her gün kendinize iyi davranmak icin belki küçücük ama etkili seyler yapabilirsiniz örneğin; Sessiz bir kahve molası 10 dakikalık yürüyüş bir mesajı ertelemek, erken uyumak gibiYeter ki o karar sizin için olsun, bir başkası için değil.
Yasemin, öncelikle iyi ki yazdın. 🌸Bu kadar zorda hissettiğin bir anda bir yetişkine, bir uzmana ulaşmayı seçmen çok önemli bir adım. Seni anlıyorum. Şu anda yaşadığın şey “ergenlik” diye geçiştirilecek bir şey değil. Bu yaşta aşka dair yaşadığın bu sarsıntının senin için ne kadar önemli olduğunu, başkalarının “boşver” demeleriyle asla küçümsenmeyecek kadar gerçek. Güvendiğin, en doğal yönünü paylaşabildiğin birinden birdenbire olan bu kopuş çok sarsıcı olabilir. Hele ki, ayrılık kararıyla belki bir “itiraz” ya da “ben de üzgünüm” beklediniz, ama karşıdan beklediğiniz ilgi gelmeyince içiniz parçalanmış. Bazen yalnız hissettiğinde insana her şeyin dar geldiği dönemler olur. Özellikle kimseyle paylaşamadığın içine akıttığı dertler, sanki üstüne bir ağırlık gibi binip seni nefessiz bırakmış . Ve çoğu zaman, özgürce duygularından bahsetmenin mümkün olmadığını düşündükçe daha da sıkışmışsınız. Belki bu noktada içinde, “her şeyi bitirmek” gibi düşünceler de kıpırdamış. İnsanın aklına böyle şeyler gelince kendini suçlu ya da güçsüz hissetmesi çok doğal, fakat bu senin ne kadar incinebilen, derinlikli bir insan olduğunu gösteriyor, başka bir şey değil. Ama bil ki bu düşünceler senin gerçekten ölmek istemenden çok, yaşadığın acıya “dayanamama” duygusunun bir yansımasıdır. Yani sen aslında acıdan kurtulmak istiyorsun, yok olmak değil. Ve bu fark, çok önemli. bu acıyı paylaşmak, anlatmak isteyen bir yanın hâlâ burada ve bu çok kıymetliŞu anda belki en iyi gelecek şey, birinin gerçekten seni dinlemesi ve anlaması. Eğer mümkünse, seni güvende hissettiren bir yetişkine — bir öğretmenine, rehber öğretmenine ya da bir akraban — “çok zorlanıyorum, bir uzmanla konuşmam gerekiyor” demen, senin için büyük bir adım olur. Küçük bir egzersiz önerisi:Bir elini göğsünün ortasına koy, derin bir nefes al…Ve için için “Şu anda çok üzgünüm, ama bu hislerin tam ortasındayım ve hayattayım” de. Bu birkaç nefes, beynine “hala buradayım ve nefes alıyorum” mesajı gönderir. Yeniden yazmak, duygularını daha fazla paylaşmak istersen ben buradayım. Bazen yazmak bile ufak bir rahatlama olabilir. Şu anda yaşadığın hiçbir his gereksiz, saçma ya da küçük değil. Senin hikayen ve kendi duyguların… Arzu edersen seans süreci içerisinde daha detaylı sekilde ilerleyebiliriz sadece hislerini paylaşmak da, yolu birlikte aramak da seçenekler arasında. .. ❤️
Bu durum aslında bir iç çatışmayı gösteriyor gibi bir yandan dışlanmış hissetmek seni incitiyor, diğer yandan da bu kişilerin davranışlarını kafana takmak istemiyorsun. İlk olarak şunu kabul etmek önemli: sizin nezaketiniz , dış görünüşünüz ya da iyi niyetiniz, herkesin sizinle aynı şekilde ilişki kuracağı anlamına gelmiyor. Sanki, "Ben yanlış ne yapıyorum ki böyle oluyor?" diye içinizde döndürüp duruyorsunuz. Kendi değerinizi başkalarının davranışlarına göre ölçmek çok yorucu bir yolculuk olabilir. İş ortamlarında bazen görünmeyen dinamikler, kıskançlıklar ya da gruplaşmalar devreye girebiliyor. Bunun sebebi sizin kişisel bir eksikliğinden kaynaklı değil. Bazı insanlar yargılamadan dostluk kurmakta zorlanabilir, ve bu durum karşıdakiyle değil, daha çok kendisiyle ilgilidir. Onların davranışlarını kişisel algılamamak belki kolay değil ama, biraz uzaktan bakıp "Acaba onları tetikleyen, hatta belki huzursuz eden nedir?" diye düşünebilirsiniz. Kıskanma duygunuza gelince; açıkçası çoğu kişi kendisiyle ilgili böyle net bir kabullenişte bile bulunamıyor, bu cesaretiniz önemli bir adım, tebrik ederim 😊Bu durumda yapabileceğiniz birkaç şey söylemem gerekirse: 1. Kendinize odaklanın . Onların tavırlarını çözmeye çalışmak yerine, sizin kendi hissettiğiniz duygularınıza dönün. “Ben şu an ne hissediyorum ve neden bu kadar etkileniyorum?” sorusunu sormak, duygunun köküne inmene yardımcı olur. 2. Sınırlarınızı koruyun . Nezaketinizi sürdürün ancak karşılık beklememeyi öğrenmek özgürleştirici olabilir. Onların mesafeli tutumuna rağmen siz kendi duruşunu bozmadan devam ettiğinde, kontrol tekrar sizde olur. 3. Sosyal alanınızı genişletmek. Sadece bu kişilerle sınırlı kalmak yerine, sizin enerjini iyi hissettiren kişilerle vakit geçirin. Böylece dışlanma hissinin yoğunluğu azalır. 4. Kıskançlık duygusuna yargısız yaklaşmak . Kıskançlık “ben de ait olmak istiyorum” diyen bir duygudur. Onu bastırmaya çalışmak yerine, anlayışla karşılayıp ve altında yatan ihtiyaçları fark etmeye çalışın. Son olarak: yazıya dökmek aslında çok iyi bir farkındalık adımı işe yaramadığını yazmışsınız Ancak bir de yazının ötesine geçip, “bu kişilerle yakınlık kurmam gerekiyormuş gibi hissetmeme neden olan inanç ne?” sorusunu kendinize sormanızı ve bu soruya bulduğunuz cevapları yazıya dökmeniz bu döngüyü kırmanıza yardımcı olabilir . Son olarak bir soru sormak istiyorum size; Sizi asıl üzen, onların soğukluğu mu, yoksa kendinize bunu hak etmiyormuşsunuz gibi hissettiriyor olmaları mı? Böyle kırgınlıkların temeline indiğinizde, bazen eskiye dair başka anılar, kıyaslar veya içsel bir yalnızlık hissiyle de yüzleşebiliyor insan. Bu duygular çok baskınsa, kendinizle ilgili bir içsel konuşma başlatabilirsiniz: "Ben, başkalarının tavırlarına rağmen, kendimden ve nezaketimden ödün vermeden var olabilirim. "Küçük bir pratik de önerebilirim: Her gün kendinize ayıracağınız kısa bir an seçin ve aynın karşısında gözlerinizin içine bakıp, "Bugün yine kendim olmaya devam ettim. " deyin. Kulağa basit gelebilir ama, benzer hislerle mücadele eden pek çok kişi için bu, içten içe rahatlatıcı olabiliyor.
Merhaba, bu kadar derin duyguları filtresiz açıkça paylaşabilmen gerçekten çok kıymetli ve aslında cok da güzel bir adım. Anlattıklarının hepsi uzun süredir içinde biriktirdiğin yorgunluğun, kırılmış güvenin ve yalnızlık hissin. Bütün yaşadıklarınız icinizde karmakarışık bir yumak oluşturmuş. Yaşadıklarınınızın hiçbirinde “abartı” ya da “önemsiz” bir taraf yok. Aksine hissettiklerin son derece önemli. İki yıldır yaşadıklarınız, sizi başkalarının oyunlarına maruz bırakmak, sevildiğinizden şüphe etmek, samimiyetsiz ilişkilerle yüzleşmek ve üzerinde baskı hissetmek. .. hepsi bir arada çok ağır bir yük olmuş gibi. Bir yandan etrafınızdan istediğiniz görülme ve sevilme ihtiyacınız kırgınlığınız bir yandan kendinize karşı suçladığınız başaramamışlık hissiyatı. Aslında sizde bu iki taraf aynı anda var ve sürekli birbirine çatıyor gibi. Belki de en büyük çıkmazınız, gerçekten yardım istemeye korkmak. Ailenize açılmak istemiyor, “bahane” diyeceklerinden, anlayış göstermeyeceklerinden endişeleniyorsunuz. Bu durumda içinizde birikenleri dökememek, duyguların daha da sıkışmasına sebep olmuş. Anlattıklarınızın “küçük” olmadığını söylemek isterim, ama emin olun bu duyguları yaşayan tek kişi de siz değilsiniz sizin gibi daha yolun başında 19larında olan bu karmaşık duyguları yaşayan birçok insan var kolay yaşanır şeyler değiller bunlar ama şunu da bilmen gerekiyor ki kalıcı da değil değişebilir. Birkaç öneri sunmak isterim:1. Küçük günde bir defter veya dijital notlar oluşturabilirsiniz. Annenizin yaşattığı travma yüzünden günlükten çekinseniz bile, telefonunuzun notlarına (şifreli şekilde) yazmayı deneyin. Kimsenin görmeyeceği, sadece sizin güvenle dökebileceğiniz bir alan yaratın kendinize. 2. Öncelikle bir Uzman danışmana, terapiste, ya da buna imkanınız yoksa sizi hiç yargılamayacak bir yetişkine mektup yazar gibi anlatmayı deneyebilirsiniz. Bazen gerçek bir cevap alma ihtiyacı kadar, yargılanmadan anlatma ihtiyacı da ağır basar. ancak bu kadar uzun süredir taşıdığın yükü tek başına hafifletmen zor. Bu nedenle süreci adım adım ele alabileceğiniz görüşmeler çok faydalı olur. Duygularının altında yatan düşünce kalıplarını anlamak, kendine karşı daha şefkatli bir bakış geliştirmek ve şu anki tükenmişlik hissini azaltmak için çalışabilinir. Eğer destek almayı düşünürseniz birlikte de ilerleyebiliriz. 3. Gün içinde 10-15 dakika bedeninizi sakinleştirecek rahatlatıcı egzersizler deneyebilirsiniz. Örneğin, her gün birkaç dakika nefesinize odaklanmak, içinizdeki duyguları gözlemleyip yargılamadan geçmesine izin vermek. .. Basit bir örnek: Burnunuzdan derin nefes alın, 4’e kadar sayarak; nefesinizi tutun, yine 4 sayı; ardından yavaşça verin. Bunu beş-altı kez tekrarlayın. Bazen bedensel rahatlama zihni de hafifletmeye başlar. 4. Sosyal medya ya da çevrenizden biraz kopup “kimin sizi sevdiği” değil, “sizin gerçekten neye tutunmak istediğiniz” üzerine düşünme fırsatı yaratmaya çalışın. Kimseyi memnun edememek duygusuna sıkıştığınızda küçük bir soru sorabilirsiniz kendinize: “Bugün kimin için, ne için değil; kendim için ne yaptım, ne istiyorum?”İlk etapta yapmanız gereken şey, bu duyguları bastırmaya çalışmamak . Ağlamak, yazmak, konuşmak şu anda iyileşme sürecinin bir parçası. Zamanla bu yoğunluk azaldıkça, hem geçmiş ilişkine hem de şu anki yaşantına daha sakin bir yerden bakabilmeniz mümkün olacak. Burada önemli olan, kendini suçlamak değil;“Benim şu anda desteğe ihtiyacım var” diyebilmek. Bunu kendinize de söyleyip kendinize şefkat göstermekle de mümkün. Bu farkındalık, iyileşme sürecinin en değerli ilk adımı. 🌿