Uzman Psikologlardan Yazılı Destek

Yazılı psikolojik desteğin en ulaşılabilir hali

Psikolojik destek almak hiç bu kadar kolay olmamıştı.Psikologca’da yaşadığınız duygu, düşünce ve sorunlarla ilgili uzman psikologlara anonim olarak yazılı sorular sorabilir, onların detaylı yanıtlarını okuyarak kendinizi daha iyi anlayabilirsiniz.Yalnız değilsiniz, ilk adımı şimdi atın.

Kullanıcı Yorumları

Psikolog Destekleri

Merhaba Sevgili Danışan,Yaşadığınız durum hem bir eş olarak hem de anne adaylığı sürecinde oldukça hassas bir dönemden geçtiğiniz düşünüldüğünde, duygusal olarak zorlayıcı ve kaygı uyandırıcı bir hal almış gibi görünüyor. Bir yandan hamilelik gibi hem bedensel hem ruhsal anlamda büyük bir dönüşüm sürecindeyken, diğer yandan eşinizle yaşadığınız iletişim sorunları, anlaşılamama hissi ve duygusal uzaklık, sizi yalnızlığa ve çaresizliğe sürüklüyor olabilir. Bu süreci sağlıklı biçimde yönetebilmek ve içsel gücünüzü yeniden toparlayabilmek için yaşadıklarınızı anlamlandırmak, duygularınızı düzenlemek ve ihtiyaçlarınıza kulak vermek çok kıymetli olacaktır. Öncelikle, eşinizle yaşadığınız tartışmanın temelinde büyük olasılıkla sadece telefonun açılmaması değil, bu davranışın sizde uyandırdığı anlam yer alıyor. “Ailemle oturuyorum” gibi kısa bir açıklama, sizin için “öncelikli değilim” ya da “ikinci plandayım” duygusunu tetiklemiş olabilir. Özellikle hamilelik gibi daha fazla ilgi, güven ve destek ihtiyacı duyduğunuz bir dönemde bu tür olaylar, bilinçdışında çok daha derin anlamlara bürünebilir. Bir kadının anneliğe adım attığı ilk dönemler, geçmiş bağlanma deneyimlerinin, çocuklukta yaşadığı ilişki kalıplarının, güven ihtiyaçlarının oldukça hassaslaştığı zamanlardır. Dolayısıyla, eşinizin sizinle iletişimi geciktirmesi ya da yanıt vermemesi gibi durumlar, yalnızca bir olay olarak değil, “duygusal terk edilme” gibi algılanabilir. Bu durum da sizin gibi hassasiyetleri olan biri için kaygıyı artıran bir tetikleyiciye dönüşebilir. Diğer yandan, eşinizin size karşı verdiği tepkiler -örneğin “konuşmak istemiyorum”, “içimde heves kalmadı” gibi ifadeleri- sizi duygusal olarak daha da yalnızlaştırmış gibi görünüyor. Bu tür geri çekilmeler, sizin gibi duygusal olarak bağlılık ihtiyacı yüksek olan biri için oldukça kırıcı olabilir. Burada eşinizin bir “duvar örme” davranışı sergilediğini ifade etmişsiniz. Bu, ilişkilerde zaman zaman karşılaştığımız savunma mekanizmalarından biridir. Özellikle erkekler, çözemedikleri problemler karşısında duygusal yükten kaçmak için kendilerini iletişimden çeker, sessizliğe bürünür veya konuları kapatmak isteyebilirler. Bu durum da kadınlar tarafından genellikle “önemsizim, dışlandım, sevgisizim” gibi duygularla yorumlanır. Oysa burada iki tarafın da farklı başa çıkma mekanizmaları devrededir: Siz bağ kurma, yakınlık arayışı içindeyken; eşiniz kaçınarak duygusal yükü azaltmaya çalışıyor olabilir. Ne var ki, bu da sizi daha çok tetikleyen bir döngüye dönüşüyor gibi görünüyor. Hamilelik döneminde kadınlar sadece hormonal olarak değil, psikolojik olarak da daha kırılgan ve hassas olurlar. Bedeninizdeki değişimler, geleceğe dair belirsizlikler, anne rolüne geçişin getirdiği kaygılar ve eşinizin desteğine duyduğunuz ihtiyaç oldukça yoğunlaşır. Bu süreçte eşinizin duygusal olarak geri çekilmesi, sizi yalnızlığa mahkûm edebilir. Bu yalnızlık hissi zamanla anksiyeteye, hatta depresif duygu durumuna yol açabilir. Uyuyamama, aşırı düşünme, değersizlik hissi, yoğun suçluluk gibi duygular da bu dönemde normalden çok daha baskın hale gelir. Bu nedenle, yaşadıklarınızı küçümsememeli; kendinize “gereksiz abartıyorum” gibi bir eleştiri yöneltmeden, bu duygulara yer açmalısınız. Çünkü duygularınız oldukça gerçek ve geçerli. Bu noktada öncelikle şunu bilmenizi isterim: Evliliklerde çatışma ve tartışma her zaman kaçınılmazdır. Ancak önemli olan bu çatışmaların nasıl yönetildiği, birbirinize nasıl yaklaştığınız ve ilişkinizi nasıl onardığınızdır. Şu an sizinle eşinizin yaşadığı şey bir “ilişki döngüsü” olabilir. Bu döngüde siz yakınlaşmak için çabaladıkça, eşiniz kendini geri çekiyor; o geri çekildikçe siz daha çok kaygılanıyor ve alınganlık geliştiriyorsunuz. Bu da onu daha çok kaçmaya itiyor. Bu döngünün kırılması için taraflardan birinin ilişki içinde farklı bir dil denemesi gerekir. Siz bu adımı atmak isteyen taraf gibi görünüyorsunuz ancak eşinizin buna henüz hazır olmaması, sizi daha da yorgun hale getirmiş olabilir. Özellikle “hevesim yok” gibi ifadelerle karşılaşmak, “çaba göstermem anlamsız” gibi düşünceler oluşturabilir. Oysa bu noktada ilişkinize dair tek belirleyici şey şu anki motivasyonunuz değil; bu ilişkiyi sürdürebilme isteğiniz ve ortak değerlerinizdir. Eşiniz de bebeği istediğini söylemiş. Bu, hâlâ ortak bir gelecek arzunuzun olduğunun göstergesi olabilir. Peki bu durumda ne yapabilirsiniz? Öncelikle eşinizle şu anki konuşma şeklinizi gözden geçirmenizi öneririm. Bu tür çatışmalı süreçlerde “duyguyu duyguyla” anlatmak çok daha etkili olabilir. Yani, suçlayıcı, eleştirel cümleler yerine, “ben” diliyle duygularınızı ifade ettiğinizde karşı taraf daha az savunmaya geçer. Örneğin, “Telefonu açmadığında kendimi önemsiz hissediyorum ve bunu seninle konuşmak istediğimde senin de uzaklaşman beni daha da kırıyor. Bu dönemde sana çok ihtiyacım olduğunu hissediyorum” gibi bir ifadeyle yaklaşmak, onu geri kazanmak için ilk adım olabilir. Ancak şu anda eşiniz konuşmaya tamamen kapalıysa, ısrar etmek yerine ona biraz zaman tanımak, duygusal olarak toparlanmasına alan açmak daha yapıcı olabilir. Bu süreçte kendi ruhsal sağlığınızı korumanız da en az ilişkiniz kadar önemlidir. Günlerdir uyuyamamanız, yoğun kaygı hissetmeniz, anne olma sürecinde sizi daha fazla zorlayabilir. Bu nedenle, kendi duygusal gücünüzü toparlayabilmek için profesyonel bir psikolojik destek almanız çok yerinde olacaktır. Özellikle bireysel danışmanlık, size hem bu ilişkinin sizin için ne anlama geldiğini fark ettirebilir hem de kendi sınırlarınızı, ihtiyaçlarınızı ve duygusal dayanıklılığınızı yeniden inşa etmeniz için yol gösterici olabilir. Unutmayın, siz sadece bir eş değil aynı zamanda büyümekte olan bir bebeğin annesisiniz. Sizin ruh haliniz, ona geçen ilk dünyadır. Bu nedenle önce sizin güçlü ve sağlıklı hissetmeniz gerekir. Ayrıca eşinizle tekrar iletişim kurmak istediğinizde, bunu “sorunu çözmeye çalışma” niyetiyle değil, sadece duygularınızı paylaşmak amacıyla yaparsanız, karşı taraf daha az baskı hissedeceği için cevap verme olasılığı da artabilir. “Sadece içimde birikenleri seninle paylaşmak istedim. Şu anda konuşmak istemezsen saygı duyarım ama seni önemsiyorum ve bu ilişkinin içinde kalmak istiyorum” gibi bir mesaj, hem net hem de kırıcı olmayan bir dille yaklaşmanızı sağlayabilir. Sevgili danışan, şu an yaşadığınız durum oldukça yıpratıcı olabilir ancak bu süreç geçici. İçinizdeki yalnızlık, çaresizlik ve değersizlik duyguları geçici bir ruh halinin yansımasıdır. Kalıcı olan ise kendinize göstereceğiniz şefkat, kuracağınız destek sistemleri ve yeniden ayağa kalkmak için attığınız adımlardır. Bu nedenle, hem kendi ruhsal sağlığınız hem de bebeğinizin sağlıklı gelişimi için bir psikologtan destek almayı düşünebilir, eşinize duygularınızı yeniden anlatabileceğiniz uygun bir zemin oluşturmaya çalışabilirsiniz. Konuşmalarınız bir çözüm üretmese bile, duygularınızı ifade edebilmeniz bile sizi hafifletecektir. Güçlü olmak demek her şeyi tek başına halletmek değil, yardıma ihtiyaç duyduğunda bunu kabul edebilmektir. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz. Sevgiler,Psikolog Betül Canbel

Devamını Oku...

Merhaba Sevgili Danışan,Öncelikle kendinizi içtenlikle açtığınız için teşekkür ederim. Uzun süre çabalayıp kendinizi iyileştirmeye odaklanmışken, bir anda eski travmaların tekrar canlanması çok yorucu olabiliyor. Özellikle de bunu, çok yakın olduğunuz bir aile üyesinin varlığı tetikliyorsa işler daha karmaşık bir hal alabiliyor. Abinizin eve dönüşüyle yaşadığınız bu duygusal dalgalanma çok tanıdık aslında. Bir yandan sevgi, diğer yandan geçmişten gelen kırgınlık, öfke, korku ve yıllarca çözmek için çabaladığınız düğümler var. Şunu fark ettim; aslında geçmişteki ayakta kalma biçiminiz bugünkü direncinizin de temeli olmuş. Ne zaman rahatlasa insan, zihin, vücut hafızasındaki o eski alışkanlıkları bir anda yeniden canlandırabiliyor. Sizin, “Uçurum kenarındaymışım gibi…” demeniz, işte tam da bu noktayı ifade ediyor. Hayatınıza, kendi çabanızla renk katmaya başlamışken bir anda bütün renklerin solması, yeniden eski kalıpların içine sıkışma hissi; kolayca açıklanamayacak ve çoğunlukla da dile döküldüğünde anlatılamayacak türden. Belki de burada kendinize biraz mola tanımanız gerekebilir. “Neden yine bu hale döndüm?” diye kendinizi yargılamak yerine, yaşadığınız geri dönüşün bir tür sinyal görevi gördüğünü düşünmek; yani “Eski duygularım tetiklendi, zihnim kendini korumaya aldı” diye bakmak bazen yükü hafifletebilir. Ayrıca zihnimizde oluşabilecek bir karışıklığı önlemek adına eklemek isterim ki, eski benlik ve yeni benlik diye tanımladığımız şeyler aslında 2 farklı kişi değildir. Farkındalık kazanan benliğimiz, iradesiyle tanışan ve sorumluluk alan büyüyen benliğimiz aslında aynı özün farklı yansımalarıdır. Bu farkındalık kazanıp kendimizle yeniden tanıştığımız süreç içinde bazı günler, bütün iyi alışkanlıkları bir kenara bırakmak gibi gelir insana; en sevdiğiniz ilgi alanlarınız bile anlamını yitirir. Ama o dönemler, genellikle gizli bir büyüme evresi de taşır. Geçmişte yaşadığımız durumlardan ve korkulardan kaynaklı oluşturduğumuz benliğimiz, bu süreci yaşarken tetiklenme ile tekrar eski alışık olduğumuz tepkileri vermeye devam edebilir ve burada yapabileceğimiz en sağlıklı adım artık onu değiştirmeye çalışmak değil hala o duruma karşı içimizde tetiklenen parçaların varlığını görmektir sadece. Kendini gözlemlemek ve tepkilerin sebebini anlamak için ise kendimize karşı şefkatli olmayı pratik edebiliriz. Öz şefkat kavramı özellikle bu dönemler için bize çok yardımcı olur. Size bu konuda yardımcı olacağına inandığım bir kaynağı paylaşmak istiyorum: Yotube üzerinde Psk. Barış Gürkaş adlı kullanıcının ‘’öz şefkat nedir ve nasıl kazanılır? Hayatınıza şefkati dahil edin’’ adlı videosunu izleyebilirsiniz. Bu aralar dışarı çıkınca kendinizi suçlu hissettiğinizi yazmışsınız ve bir hapislik duygusu sanki içeri çöreklenmiş gibi görünüyor. Belki de “kendi alanınızı korumanın” yollarını yeniden keşfetmeniz gerekecek. Eve dönen abinizle açıkça konuşmak şu anda zor ve hatta mümkün olmayabilir, ama zihninizde kendinize ait küçük ‘güvenli alanlar’ oluşturmak; örneğin sadece on dakika bile olsa kendi başınıza kalmak, bir meditasyon pratiğini dinlemek ve kendinizi yargısız bir alanda tutmak bile yeniden güç toplanıza yardımcı olabilir. Eski ilişkinizi merak etmeniz de çok insani; kaybolmuş, boşluktaymış gibi hissettiğimizde daha önce bağlı olduğumuz her şeyi tekrar gözden geçirmek isteyebiliriz. Burada anlık dürtülerle hareket etmek yerine, önce kendinize “Bu özlem şimdi gerçekten ilişkiye mi, yoksa o duygusal desteğe mi?” diye bir minik mola vererek yaklaşmanız daha iyi olabilir. Herkes arada kaybolmuş hisseder; önemli olan bu kayboluşu reddetmek değil, onun size ne anlatmak istediğini dinlemeye çalışmak. Herkesin yolculuğu kendisine özel; belki de şimdi her şeyin anlamını sorgulamak, ileride çok daha sağlam bir benlikle hayata bakışınıza katkı sunacaktır. İçinizdeki o iyileşen taraf, kaybolmuş değil; sadece biraz dinleniyor gibi düşündüm ben. Dilerseniz yeni bir soru oluşturarak tekrar bizlere yazabilirsiniz. Umarım yanıtım faydalı olmuştur. Çok sevgiler,Psk. Berrak Kibaroğlu.

Devamını Oku...

Merhaba Sevgili Danışan,Yazdıklarınızı dikkatle okudum. Anlattığınız durumlar, sadece bir tartışmadan ibaret değil. Derininde güven, sınırlar, değersizlik duygusu ve duyulma ihtiyacı gibi birçok temel psikolojik temayı barındırıyor. O yüzden bu yaşadıklarınızı "küçük bir şey" gibi görmek yerine, neden bu kadar etkilendiğinizi anlamaya çalışmak, size dair içsel farkındalıklar geliştirmek ve daha sonra da ne yapmak istediğinize karar vermek açısından oldukça kıymetli bir başlangıç olabilir. Bir ilişkide güven, her şeyin temelidir. Partnerinizin geçmişte size söylemediği bazı detaylar, örneğin eski sevgilisinin profiline bakması gibi durumlar, sizde bir kırılma yaratmış. Bu kırılmayı, onun size karşı şeffaf olmaması üzerinden yaşıyorsunuz. Buradaki asıl mesele belki de "eski sevgilisi" değil; size haber verilmemesi, sizin duygularınızın dikkate alınmaması ya da onun davranışlarını kontrol edememe hissi. Bu gibi durumlarda insanlar çoğu zaman "neden söylemedi?", "ne sakladı?", "acaba bu ilgiden hoşlandı mı?" gibi sorularla boğuşur. Aslında tüm bu soruların altında yatan temel duygu, değersiz hissetme, sevilmeme ve göz ardı edilme kaygısıdır. Partnerinizin başkalarına gösterdiği dikkatin ya da ilginin, size gösterilenden fazla olduğunu düşündüğünüzde, ister istemez "Ben yetersiz miyim?" ya da "Acaba bir başkasına karşı ilgisi mi var?" gibi düşünceler zihninize yerleşmeye başlar. Sizin ilişkinizde, güven kırılmasının tek seferlik bir olaydan değil, devam eden davranışlardan beslendiğini görüyorum. Bu, ilişkinin dinamiklerini çok daha karmaşık bir hâle getiriyor. Bir yandan sevildiğinizi biliyor ve o sevgiyi hissediyor, diğer yandan onun bazı tutumlarının sizi yok saydığı, duygularınızı hafife aldığı, hatta zaman zaman manipülatif davrandığı izlenimini ediniyorsunuz. Böyle bir ikilem içinde kalmak, bir yandan ilişkinizi sürdürme arzunuzu beslerken, diğer yandan içsel bir huzursuzluk yaratıyor. Bu tür çelişkilerde kişi çoğu zaman "bitirmek istiyorum ama yapamıyorum", "ayrılırsam pişman olur muyum", "ya bir daha böyle seven biriyle karşılaşamazsam" gibi düşüncelerle baş başa kalır. Oysa ilişkinin devam edip etmeyeceğini belirleyen en önemli faktör, yalnızca sevgi değildir. İlişkiyi sürdürülebilir kılan şey, güven, saygı, sınır ve eşitliktir. Şimdi size şu soruları sormak istiyorum: Bu ilişkide ne kadar kendiniz olabiliyorsunuz? Duygularınızı açıkça ifade ettiğinizde karşılığında ne alıyorsunuz? Partneriniz sizi duymaya, anlamaya ve sizinle empati kurmaya ne kadar istekli? Sizi değersiz hissettiren durumlar karşısında ne kadar dirençli kalabiliyor, kendinize olan inancınızı koruyabiliyorsunuz? Bu sorulara dürüstçe vereceğiniz cevaplar, ilişkinizin dinamiklerini analiz etmekte size çok yardımcı olabilir. Unutmayın, bazen bir ilişkinin ne kadar süreceği değil, içinde size ne kadar yer verildiği ve sizin o ilişki içinde ne kadar büyüyüp geliştiğiniz önemlidir. Partnerinizin, uyarılarınızı ciddiye almaması ve size güven vermemesi, ilişkideki rol dağılımı açısından da bir dengesizlik olduğunu gösteriyor olabilir. Sizin rahatsız olduğunuz bir konuya onun hâlâ mesafe koyamaması ve bu iletişimi sürdürmeye devam etmesi, aslında sizin duygularınıza ne kadar alan açtığıyla ilgilidir. Bu noktada kişinin kendi sınırlarına sadık kalması ve "Bu benim için önemli bir şey" diyebilmesi çok önemlidir. Çünkü sınırlar, sevgiyle değil, saygıyla korunur. Partneriniz sizi seviyor olabilir, ama sizin duygularınızı önemsemiyorsa, bu sevgi sağlıklı bir bağ kurmaya yetmeyebilir. Bir diğer önemli detay ise, sizin davranışlarınızın partneriniz tarafından küçümsenmesi ya da duyulmaz hâle gelmesi. Tartışmalarda sizin haklılığınız, ancak üçüncü bir kişinin müdahalesiyle anlaşılabiliyorsa, burada güvenin yanı sıra iletişim problemleri de söz konusu olabilir. Sağlıklı bir ilişkide insanlar birbirlerinin duygularını, doğruluğu başka biri tarafından onaylanmadan da ciddiye alırlar. Duyulmak, görülmek ve anlaşılmak, insan ruhu için temel ihtiyaçlardandır. Eğer bir ilişkide bu ihtiyaçlar karşılanmıyorsa, zamanla kişinin kendilik değeri zedelenmeye başlar. Siz de şu anda tam olarak bu hissin içindesiniz gibi görünüyor: "Ne söylersem söyleyeyim, ciddiye alınmıyorum. Beni anlamıyor ve her şeyin acısını ben çekiyorum. " Bu da zamanla depresyon, kaygı, değersizlik ve ilişki yorgunluğu gibi duyguların gelişmesine sebep olabilir. Şimdi biraz da kendinize dönmenizi istiyorum. Bu ilişkide neleri sineye çekiyorsunuz? Hangi değerlerinizden ödün veriyorsunuz? Onun için nelere göz yumuyorsunuz ve bunlar sizi nasıl etkiliyor? Partnerinizin tutumlarına gösterdiğiniz her tolerans, ilişkinin bir sonraki adımında sizin sınırınızın biraz daha ihlal edilmesine yol açıyor olabilir mi? En önemlisi, siz bu ilişkide hâlâ kendinizi iyi, yeterli, görülmüş ve sevilmiş hissediyor musunuz? Bir ilişkinin içinde kendinizi bu kadar yorgun, tükenmiş, değersiz ve yalnız hissediyorsanız, burada artık sadece partnerin davranışlarına değil, sizin bu ilişkiyi neden sürdürdüğünüze de bakmak gerekir. Kimi zaman sevgiye tutunduğumuzu sanırız ama aslında yalnız kalma korkusuna, yeniden güvenememe kaygısına ya da toplumsal baskılara tutunuruz. O yüzden bu süreci değerlendirirken "onu seviyor muyum?" kadar "ben bu ilişkide mutlu muyum?" sorusunu da sormanız çok kıymetli. Elbette bu duygularla baş etmek kolay değil. Bu yüzden bir psikologtan bireysel destek almanız, hem kendinizi daha iyi tanımanız hem de ilişki içinde nasıl sınırlar koyabileceğinizi öğrenmeniz açısından çok önemli. Partnerinizle açık bir iletişim kurmayı denediğinizi belirtiyorsunuz, fakat bu konuşmaların sonuca ulaşmaması, ilişkinin sağlıklı bir zeminde ilerleyip ilerlemediğini de sorgulamanıza neden olabilir. Eğer partneriniz, sizin ihtiyaçlarınızı duymamakta ısrarcıysa ve bu durum sizi duygusal olarak tüketmeye başladıysa, belki de bir adım geri çekilip bu ilişkiye dışarıdan bakmanız gerekebilir. Kendinize şu cümleyi hatırlatın: Ben, sevgiye, saygıya, duyulmaya ve güvende hissetmeye değerim. Bir ilişkide sürekli kendini anlatmak zorunda kalmak, sevgi değil yorgunluk üretir. Ve siz artık yorulduğunuzu söylüyorsunuz. O hâlde bu yorgunluğun sizi nerelere götürdüğünü, bu ilişkiden ne beklediğinizi ve kendiniz için ne istediğinizi düşünmenin tam zamanı olabilir. Umarım cevabım faydalı olmuştur. Değerlendirilmesini istediğiniz farklı bir soru veya aklınıza takılanları yeni bir soru oluşturarak bizlere iletebilirsiniz. Sevgiler,Psikolog Betül Canbel

Devamını Oku...

Psikolog Ekibimiz

Psikolog Betül Canbel
Klinik Psikolog İrem  Aşıkkutlu

İrem Aşıkkutlu

Klinik Psikolog
Psikolog İrem Gülsün Zengin
Uzman Klinik Psikolog Elif Kızılkaya

Elif Kızılkaya

Uzman Klinik Psikolog
Uzman Klinik Psikolog Aslı Soylu

Aslı Soylu

Uzman Klinik Psikolog
Psikolog Fatma Gizem Bitgen
Psikolog Melisa Sude  KAV
Psikolog Berrak Kibaroğlu
Uzman Psikolog Gönül Tanır Durmaz

Gönül Tanır Durmaz

Uzman Psikolog
Psikolog İrem Bor

İrem Bor

Psikolog
Psikolog Nuray Halaç

Nuray Halaç

Psikolog
Psikolog Sena Keşkek

Sena Keşkek

Psikolog
Psikolog Şimal Aleyna Hız
Psikolog M. Çağla  Karataş
Psikolog Melek Mine Namlı

Psikoloğa neden yazılı soru sormalıyım?

Yazılı olarak soru sormak, kullanıcıların kimliklerini gizli tutmalarına olanak tanır. Bu, özellikle hassas veya kişisel konuları paylaşırken, bireylerin kendilerini daha rahat hissetmelerine yardımcı olabilir.

Yazılı iletişim, kullanıcıların düşüncelerini ve duygularını ifade etmeden önce düşünmek için zamanları olduğu anlamına gelir. Bu, karmaşık veya derin konuları ele alırken, duygularını ve düşüncelerini daha net bir şekilde ifade etmelerine yardımcı olabilir.

Yazılı sorular, kullanıcıların herhangi bir yerden ve herhangi bir zamanda psikolojik destek arayabilmesi için büyük bir esneklik sunar. Bu, yoğun çalışma saatleri olan veya uzak bölgelerde yaşayan kişiler için özellikle yararlı olabilir.

Yüz yüze danışmanlık, bazı kullanıcılar için yüksek stresli olabilir. Yazılı olarak soru sormak, bu tür bir baskı olmadan, kendi hızlarında ilerlemelerine izin verir.

Herkes rahatlıkla konuşma seanslarına katılabilecek bir durumda olmayabilir; engelli bireyler, dil bariyeri olanlar veya konuşma bozukluğu yaşayanlar için yazılı soru sormak daha erişilebilir bir alternatif sunabilir.

Psikologlar, yazılı sorulara verilen cevapları hazırlarken daha fazla kaynak ve bilgiye başvurabilir, böylece daha detaylı ve kapsamlı geri dönüşler sunabilirler.

Yazılı olarak soru sormak, bireylerin kendi düşüncelerini ve duygularını derinlemesine keşfetmelerine ve ifade etmelerine yardımcı olur. Bu süreç, kendi kendine farkındalık ve kişisel büyüme için değerli bir fırsat sunabilir.

Kullanıcılar, günün herhangi bir saatinde, kendi uygun oldukları zaman diliminde sorularını yazabilirler. Bu, özellikle zaman kısıtlaması olan veya değişken programlara sahip bireyler için önemli bir avantajdır.

Cevaplanmış Sorular

Psikoloji

Dışarı çıkmak istesem bile çıkamıyorum

Aslında çocukluğum çok güzel arkadaşlıklarla geçerken taşınmak durumunda kaldık daha doğrusu bir istek ve keyfiyetten taşındık. Ben bu süreçte arkadaş edinemedim evde kalmak zorunda kaldım. İnsanlarla iletişim kuramadım ve kurdeşen gibi bi rahatsızlığa yakalandım kaşınıp durdum. Çok şükür şu an da durumum iyi. Çok yoruldum bu düşüncelerden,sürekli aynı günü yaşamaktan,sıkılmaktan,sosyalleşememekten ve yaşıtlarımın mutluluğunu izlemekten. Spora yeniden gitmek istiyorum ama olduğum yerde duruyorum çıkamıyorum dışarı ve o düşünceler beynimi böyle sanki ortadan yarıyor gibi. Boş durup sanki bişey yapıcam da ne yapıcaktımı düşünmek gibi. Kendime asosyalliği yakıştıramıyorum. Tip olarak da karakter olarakta dışarıdan sosyal gözüküyorum. İşte içerisi öyle değil. Çıkamıyorum dışarı. Çok istiyorum çıkıp en azından spora gideyim ama çıkmama bişey izin vermiyor gibi sanki yargılanıcam gibi hissediyorum. Hadi kalk ve git bahaneyi bırak desem de durmaktan başka bişey yapamıyorum. Sevgilim olmuştu ayrıldık ve hani ilk defa böyle şeyler yaşayınca ne yapacağımı bilemedim ve çok üzüldüm ve üzülmeye devam ediyorum. Aileme bişey anlatamıyorum anlatırken utanıyorum. Bana hiçbir şeyi yakıştırmıyorlar. Sen yapamazsın,beceremezsin gibi cümleler beni üzüyor. Çok söylencek şey var ama genel olarak böyle. Teşekkürler.

Psikoloji

Cesaretlendirilmek için neye ihtiyacım var

Merhaba ben hep dolu dolu arkadaş ortamları güzel sohbetler aktif bir hayat istiyordum ama hep içe dönük sessiz sakin kendini ifade konusunda eksikleri olan biriydim hazır cevap hiç yok bende. Hayata uyum konusunda eksiklerim var her şeye yetişmek zorundaymışım yapmak zorunda olsam her şey mükemmel olmalı kimseye hata yapmamalı hep uyumlu olmalı gibi kalıplarını fark ettim. Eski ilişkimde çok hata yapılmasına çok fazla fedakarlık etmeme hala saygısızlıklara göz yummama o ilişkide kalmaya devam etmemde tüm bunların izlerini buluyorum. Sessiz sakin kalmaya ihtiyacım oluyor donma tepkisi gösteriyorum o an ya çekip gitsem yalnız kalacağım onun gibisini bulamayacağım çünkü hayatımda gerçekten kimse kalmadı. Korkularım yüzünden hep teslim oluyorum 1 senedir ayrıyız. O ayrılmıştı. Tabi ki bu kadar şeye sessiz kaldığım için bir yerde de hiç gülemedim tüm hata bana yüklendi zaten beklentilerimiz de uymuyordu. Ben hep uyumlu olan taraftım o da kendince fedakarlık yapmıştı. Birbirimizi çok anlayamadık. Bitti. Ben 1 senedir tek başıma tüm olanları atlatmaya çalışıyorum. Potansiyelimi kullanamıyorum korkularım çok var o çok sosyal ben içe dönük onun çevresi çok kalabalık bense yapayalnız biriyim. Böyle söyleyince biliyorum saçma duruyor ama hayatın içinde bunları yaşarken çok zorlanıyorum. Duygusal olarak bu duruma yenilmekten çok korkuyorum. Kendi yolumu çizmek zorundayım evet ama nereden başlamam bunları nasıl atlatıp devam etmem konusunda çok yorgunum. Zihnim hep o kişide ama mantığım elimden tutuyor hep. Hep yeni bir yol var diyor ama o yol da bana uymazsa ne tarafa gidersem gideyim hep hayal kırıklığı olacak biliyorum. Acını seçmekte özgürsün lafı gibi. Ama ben bu seçim konusunda çok kararsızım ya ben o yolu yürürken o dönerse diyorum bu karanlıkta kalakaldım şimdi nasıl kendime dönerim ben kimim ne istiyorum bilmiyorum cevabınız için şimdiden teşekkür ederim

Şirketiniz için teklif alın

Bu form üzerinden hassas bilgileri (kredi kartı numarası, şifre, vb.) kesinlikle paylaşmayın.

Çalışan Esenliğini Artırın

Çalışanlarınızın mutluluğunu artıracak özel çözümleri birlikte keşfedelim. Size uygun planlarımız için bizimle hemen iletişime geçerek kurumunuza yeni avantajlar kazandırın.